Yoğun bakım servislerinin durumları, burada hasta bakıcı ve hemşirelerin hasta ve yakınlarına yaklaşımları, yoğun bakım servislerinde erkek-kadın aynı odalarda tutulması ve hasta mahremiyetinin göz ardı edilmesi gibi hususlar, verilen sağlık hizmetinin verimsiz olmasına sebep oluyor.
Konu hakkında İLKHA muhabirlerine değerlendirmede bulunan Emekli Hâkim ve Savcı Nusret Çiçek, Hasta hakları konusunda bilgi verdi.
Türkiye'de konuşulan her konunun dönüp dolaşıp laikliğe geldiğini belirten Çiçek, "Diyorlar ki 'Bu devlet laik bir devlettir.' Sen İslamî düşünüyorsun. Dolayısıyla devlet düzeninde bunlar uygulanmaz. Ne olacak? 'Senin istediğin gibi bir düzenleme yapamayız.' demek istiyor. Bu çemberi bu Müslüman millet nasıl kıracak, mesele o. Hastanelerde, devlet hastanelerinde hasta istemiyorsa bir doktora tedavi olmaması lazım. İstemiyorum ben bunu. Kadınsa 'Erkek doktor istemiyorum.' diyorsa olmaması lazım. Bakımı, her şeyi kadın tarafından karşılanması lazım. Bu bir düzenlemedir. Düzenlemeye gittiğimiz zaman kavga başlıyor. 'Sen böyle istiyorsun ama o öyle istemiyor, önemli değil.' diyor. 'Benim kızım, karım hangi erkek tedavi ederse etsin. Önemli değil.' diyor. 'Ben laik düşünüyorum.' diyor. 'Din ayrı devlet ayrıdır.' diyor." dedi.
"Hastanelerde, yoğun bakımlarda hasta kadınsa doktoru kadın olacaktır"
Bu gibi sıkıntıların önüne geçilmesi için halka iş düştüğünü hatırlatan Çiçek, "Bu sorunların çözümü için halk iktidarlara dayattırsa hangisi olursa olsun bu kanunu çıkaracaksınız. Hastanelerde, yoğun bakımlarda hasta kadınsa doktoru kadın olacaktır. Yok mu? 'Dolu, yok temin edemeyiz, doktor yok.' diyecek halleri yok dolu. Bunu özellikle yatalaklara daha ziyade uygulamak lazım. Her hastaya yapıldığında belki o kadar doktor bulunmayabilir ama belli bir sınır çizip yatalak olanlar ve doğum meselesi gibi bu insani bir görevdir ve iştir. Bunları birileri mesele yapıyor. Kavga ediyoruz. Niye kavga ediyoruz kardeşim sen istemiyorsan git, nereye gidersen git. Bu plaj gibidir, illa karısını, kızını erkekler plajında yüzdürecek. Ruhu, canı öyle istiyor. Ama ben de diyorum ben kadınlar plajı, kadınlar kendi aralarında yüzsünler ne yaparlarsa yapsınlar. Hastaneler de öyle. Dolayısıyla inşallah sesimizi duyarlar da böyle bir düzenlemeye giderler." ifadelerine yer verdi.
"Hassasiyetlere dikkat edilmesi için İslamî bir birlik, şuur oluşması lazım"
Bu sorunu halkın çözüme kavuşturması gerektiğini vurgulayan Çiçek, "İnsan hakları mahkemesine diyelim gidecek insan hakları mahkemesi onun kafasında, onun aklında bunu millet halleder, halk bunu halleder. İslamî bir birlik, şuur oluşması lazım. Bunu da Osmanlı yaptı. Bütün gayretleri yapılan düzeni bozmaktır. İsmet Paşa hatıralarında 'Biz Osmanlıcayı yeni nesille eskiyi öğrenmesinler diye okutmadık.' diyor. Bunu ben söylemiyorum hatıratında söylüyor. Mustafa Kemal 'Medeni Bilgiler' kitabında ne diyor? (O kitabı 1939'a kadar okuttular.) Kendi el yazması var orada. Onu da ben söylemiyorum, o söylüyor. 'Bu Kur'an Muhammed'in fehmidir.' diyor. Başka bir yerde Mustafa Kemal Kazım Karabekir Paşa'ya 'Kazım biz Arapoğlunun kitabını tercüme edeceğiz. Türkoğlu okusun da görsün.' diyor. Bize bunları dayatıyorlar. Meral Akşener ne diyor? 'Ben iktidara gelirsem Medeni Bilgiler kitabını okutacağım.' diyor. Yahu anlayana saz, anlamayana davul zurna az. Bu yol ayrımındayız biz Müslümanlar olarak silkelenmemiz lazım bir olsak bunlar böyle ötemezler. Bizim Karadeniz'de derler 'Komşun gübre yerse tarlaya ne sereceksin.' gübreyi komşu yiyor aynı onun gibi. Müslüman adam olmadıktan sonra biz bir şey yapamayız. Ana değil baba yasası olsa bile hiçbir şey yapamayız. Mesele bu." şeklinde belirtti. (İLKHA)