Türkiye, sokak hayvanları ile ilgili problemi çözmek için 2004 yılında 5199 sayılı Hayvan Koruma Kanunu kabul etti.

5199 sayılı Hayvan Koruma Kanunu’na göre sahipsiz hayvanın tanımı şu şekilde yapılmıştır;

“Barınacak yeri olmayan veya sahibinin ya da koruyucusunun ev ve arazisinin sınırları dışında bulunan ve herhangi bir sahip veya koruyucunun doğrudan denetimi altında bulunmayan evcil hayvanlar (kırsalda ve sokaklarda başıboş yaşayanlar).”

Bu kanunun ardından 2006 yılında Hayvanların Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliği çıkarıldı. Bu düzenleme ile sokak hayvanlarının sorumluluğu belediyelere verildi. Ancak neredeyse her gün yaşanan köpek saldırılarına hala bir çözüm bulunamadı.

Hayvanların kontrol dışı üremesi, sahipli olanların terk edilmesi ve/veya yavrularının çevreye bırakılması gibi sebepler sahipsiz hayvanların mevcudunu giderek artırıyor.

2022 verilerine göre Türkiye’de 10 milyon sokak hayvanı bulunuyor. Bu da nüfusun %8’ine tekabül ediyor.

Sokak köpekleri tarafından saldırıya uğrayan, yaralanan ya da öldürülen insanların görüntüleri kamuoyunda büyük yankı uyandırıyor.  Bu üzücü manzaraların kiminde köpeklerin doğrudan saldırısını, kiminde köpekten kaçarken kaza geçirenleri, hatta kiminde yaşadığı stres neticesinde kalp krizi geçirenlere tanık oluyoruz. En son Bitlis’in Göldüzü köyünde biri 9 diğeri 10 yaşında iki çocuk, sokak köpeklerinin saldırısına uğradı. Çocuklardan biri iyi ama 10 yaşındaki Mustafa’nın kuduz testi pozitif çıktı, kendine bir zarar vermesin diye yoğun bakımda uyutuldu ama ne yazık ki bugün 10 yaşındaki Mustafa Erçetin, Ankara'da tedavi gördüğü hastanede vefat etti.

Ölüme sebebiyet veren saldırıların artışı aileleri endişelendiriyor. Bir krize dönüşen bu duruma karşı vatandaşlar çözüm bekliyor ve bu doğrultuda özellikle sosyal medya aracılığıyla seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Ancak kendilerini hayvansever olarak nitelendiren bir grup, mağdur vatandaşların sesini kısmaya çalışıyor.

 

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Sahipsiz hayvanların yeri sokaklar değil, barınaklardır.” İfadelerini kullanmış, belediyeleri göreve davet etmişti. Ancak mevcut yasal düzenleme buna imkan tanımıyor.  Belediyeleri, kısırlaştırılan hayvanları tekrar sokağa bırakması için görevlendiriyor. Bu konuda geçici önlemlerin köpek saldırılarında işe yaramayacağı, yasal düzenleme olmadığı takdirde benzer saldırılarda artışın kaçınılmaz olacağı açıkça görülmektedir.

Öte taraftan AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, 3 Şubat 2021 günü Hayvan Hakları tasarısıyla ilgili yaptığı "Eğer kısırlaştırılma yapılmazsa; 10 yıl içerisinde köpeklerle ilgili nüfusun 60 milyona ulaşması bekleniyor" açıklaması tehlikenin boyutunun her geçen gün arttığını ortaya koymaktadır.

Saldırılara dikkat çekmek için Twitter üzerinden "Başıboş Köpek Sorunu" adlı bir sayfa oluşturan grubun üyelerinden Ali Öztürk, hayvansever olduklarını belirtiyor ve ekliyor; “Son derece tartışmalı olan fanatik grupların bakış açıları, topluma bir 'hayvanseverlik doktrini' olarak empoze edilmeye çalışılıyor. Biz bu akıl dışı duruma itirazı olan insanlarız."

"Hayvan düşmanı değiliz"

Hayvansever sivil toplum kuruluşlarının yerine "başıboş köpek" tanımını kullanan Öztürk'ün neden bu tanımı tercih ettiklerine dair açıklaması şöyle:

“Esas itibariyle sokak köpekleri olsa da kamuya açık alanda tasmasını birinin tutmadığı, serbest şekilde gezinen her köpek başıboş köpektir aslında.”

Öztürk, hayvanseverlik adı altında ticari kaygılarla hareket edenlerin de olduğunu öne sürüyor.

Öztürk, vatandaşlık haklarının da zedelendiğini öne sürerek, şöyle bir örnek veriyor:

“Mesela bir parkı mesken tutmuş köpek sürüsü nedeniyle tereddüt yaşayanlara bu çevreler; çocukların köpeklere alıştırılması gerektiğini buyuruyor, köpeklere yiyecek verilmesini falan salık veriyorlar. Vatandaş kamuya açık bir mekâna gidebilmek için, sokak köpeğinin gönlünü hoş tutmak zorunda mıdır? İnsanlara ancak hayvanlara zarar vermemeyi dayatabilirsiniz. Buna karşılık hiçbir insana köpeğe alışması, sevmesi için zorlamazsınız.”

Her ne kadar 'insanın en iyi dostu' olarak lanse edilse de köpekler, çocuklar ve kadınlar başta olmak üzere toplum için ciddi bir tehdit olmaya başlamış durumda.

Diğer taraftan Uzmanlara göre sorunun en büyük kaynağı terk edilen veya serbestçe dolaşmasına izin verilen köpekler.

Yapılan bir araştırmaya göre köpek salyasının bazı insanlar için öldürücü olabileceğini saptandı. İnsan vücudundaki açık yaralarla köpeklerin asla temas edilmemesi gerektiği ve köpeklerdeki "kapnocytophaga canimorsus" adı verilen bakterinin her yıl 24 bin insana bulaştığı belirtiliyor.

Genellikle köpek salyalarının insan vücudundaki açık yaralarla teması sonucu bulaşan bakteri, bazen ölümlere yol açabiliyor. Bitlis’te bugün vefat eden 10 yaşındaki Mustafa Erçetin de kendisini ısıran köpekten bu bakterinin bulaşmasıyla vefat etti.

Yapılan araştırmalardan yola çıkılarak meydana gelebilecek herhangi bir saldırının nelere mal olacağını kestirmek çok da zor olmasa gerek.

Bazı parti ve STK’ların başıboş köpek saldırılarının artık bir iç güvenlik sorunu olduğu; bu sorunun çözümü için gerekli adımların bir an önce atılmasını dile getirmeleri önemlidir.

Son zamanlarda ciddi tehlike oluşturan sokak hayvanlarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, “Sokak hayvanları uygun şartlarda, uygun ortamlarda insanlara tehlike oluşturmayacak şekilde muhafaza edilmelidir” dedi.

Yapıcıoğlu, ‘’Başıboş sokak hayvanlarının saçmış oldukları tehlikelere dikkat çekerek buna karşı bir önlem alınması gerektiğini defaten söyledik. Bu hayvan düşmanlığı değil, ya da o hayvanları itlaf edelim şeklindeki bir çıkış değil, şunu söyledik; eğer bir hayvan sahipliyse, sahibi ona sahip çıkmalı. Ama eğer bir sokak köpeği ya da başka bir hayvan sokakta başıboş dolaşıyorsa ve bu tehlike arz ediyorsa mutlaka bunun için tedbirler alınmalı. Tedbir alması gereken kimse belediyeler veya merkezi hükümet. Bunları sokakta değil, barınaklarda tutmalı. Onlara bakmalı. Hani bir ara hastalık saçmasınlar diye ‘bunlar kısırlaştırılacak, barınaklarda bakılacak, aşıları yaptırılacak’ dediler. Ona göre eğer bırakılacak olurlarsa da böyle bırakılacaklar. Fakat maalesef memleketin dört bir tarafında sürüler halinde dolaşmaya başladılar. Bu tehlike saçıyor. Bazen daha önce saldırgan olduğuna dair herhangi bir kaydın bulunmadığı cinsler bile bir araya geldiklerinde o topluluk psikolojisiyle ya da o sürü psikolojisiyle görmüş oldukları birisi eğer özellikle de o kişi onlardan kaçarsa, kaçanı kovalama gibi bir huyları var. Maalesef memlekette bu yakın geçmişte pek çok ölüm hadisesi de yaşandı. Sadece yaralanma değil. Daha önce köpeklerden kaçarken, arabanın altında ve kamyonun altında kalan ve bu şekilde vefat eden vatandaşlarımız oldu. Çok ciddi yaralanmalarla sonuçlanan hadiseler yaşandı. Bir de o kişilerin yaşamış olduğu travmayı gözünüzün önüne getirin. Hayvanlara merhamet edelim ama eğer bir hayvan, bir insan hayatına mal olacaksa bir insan hayatı binlerce hayvandan daha değerlidir.”  İfadelerini kullandı.

Başıboş Köpek Sorunu Platformu gönüllüsü Prof. Dr. Ethem Kadri Pektaş yaptığı bir açıklamada ise Tarım ve Orman Bakanı Prof. Dr. Vahit Kirişçi’nin nisan ayında yaptığı, “Sahipsiz hayvan sayısı 10 milyona gidiyor. Yerel yönetimler 200 bin kısırlaştırma yaptı şu ana kadar. Bu yetersiz bir rakam. Arzumuz bunun 2 milyona çıkması” açıklamasını hatırlatarak, şunları söylüyor:

“Sayın Bakan’ın verdiği rakamları alalım ve 10 milyon başıboş hayvan olduğunu, 2 milyonun da kısırlaştırıldığını varsayalım yuvarlak olarak. Bu, geri kalan 8 milyonun üremeye devam etmesi demek. Yani ‘kısırlaştırma’ çözüm değildir. Kaldı ki kısırlaştırılan hayvan saldırmayacak diye bir durum yok! Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre 2021 yılında yaklaşık 251 bin kişi başıboş hayvanlar tarafından ısırılmış ve kuduz aşısı uygulanmış. Bu da günde ortalama 700 kişinin ısırılması anlamına geliyor ki bu korkunç büyük bir rakam.”

Türkiye’deki başıboş köpek popülasyonu evlerden atılan sahipsiz evcil köpeklerden değil daha çok kırsaldaki çoban köpekleri, köy köpekleri gibi iri ve güçlü; hangi anda hangi olaya ne tepki vereceği bilinemeyecek köpeklerden oluşmaktadır. Tehlike de aslen kimsenin bakım ve gözetimi altında olmayan, eğitilmemiş, bir düzene tabi olmadan keyfi olarak beslenip kendini besleme kabiliyeti dahi kazandırılmamış, hiçbir aidiyeti olmayan, yabanileşen, vahşileşen başıboş köpeklerin hareketlerinin öngörülememesi ve kontrol edilememesinden kaynaklanmaktadır. Temel sorun başıboşluktur.

Diğer taraftan Avukat Devrim Koçak mevcut sorunla ilgili şunları söylüyor;

“İdare hukukunun temel esası zarar yani tazmin yükümlülüğünü doğuran olay gerçekleşmeden ön almak, tedbir almak üzerine kuruludur. Kamu hizmetinin nihai amacı da kamu yararını tesis etmektir. Kamu idareleri Hayvanları Koruma Kanunu’nu keyfi yorumlayarak insan hayatını tehlikeye atabiliyor ve yargı erki uygulamadaki yanlışı tespit ederek tazmin yükümlülüğüne karar veriyorsa, yasama organının ivedilikle müdahalesi ile Anayasa ve taraf olunan uluslararası sözleşmeler gereği temel insan haklarını temin edip koruyacak nitelikte bir Kanun değişikliğini derhal yaparak İdare’nin takdir hakkını kaldırılması ve sokaklarda tehlike yaratacak tek bir başıboş köpek bile kalmamasının sağlanması gerekmektedir.”

Uzmanlara göre mevcut sorunda kalıcı çözümlerin ivedilikle hayata geçirilmesi gerekiyor. Aksi takdirde her geçen bir başka çocuğumuzu başıboş sokak köpekleri terörüne kurban vermeye devam edeceğiz.