Hukukçu Fikret Karabekmez, İLKHA muhabirlerine aile kurumu ve anayasayla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Ailenin korunma sisteminin şu andaki sistemde olduğunu ama bunu daha muhkem hale getirilmesinin şart olduğunu belirten Karabekmez, “LGBT ile ilgili de şu kanaatteyim ki biz de onu çok da gündemde tutmamamız lazım. Semavi dinlerin hiçbirinin kabul etmediği aklı selim insanlardan hiç kimsenin kabul etmediği sapkın tavırların böyle gündemde tutulması da bana göre çok da uygun değil. Onları gündeme getirenler de toplumumuzu yıkmak için getiriyorlar. Belli bir mihraklar tarafından yurt dışından organize ediliyor. O yüzden onları fazla gündemde tutmamız iyi olmaz kanaatindeyim.” dedi.
“163. Madde Müslümanların kabusuydu”
Devamında Karabekmez, “Ailenin güvenceye alınmasıyla ilgili zaten mevzuat var. Şu anda da bunun daima tahkim edilmesini daha ek bir şeyler getirmesi iyi olur. Ama yasa teklifi gelince daha da net görüşlerimizi koyarız. Şu anda anayasa değişikliği teklif ediliyor. Anayasa, yasa dediğin anında değiştiriliyor. Fakat biz yaşadık. 163. Madde, Müslümanların kabusuydu. 'İslam dininin propagandasını yapma' diye bir suçtu. Elinde bir dini kitap bulunan 163 ile mahkum edilirdi. Hoca efendi konuşurken 163, öğretmen konuşurken 163 ile yargılanırdı. Özal döneminde kaldırıldı. Bu kabustan kurtulduk dedik. Bir baktık 312, ceza yasasında duruyor. Hiç bahseden yok. Onunla vatandaşı, Müslümanları cezalandırmaya başladılar. O yüzden bu başörtüsü ile ilgili zulüm tekrar hortlamasın diye anayasaya koyulması belki şu an için bir tedbirdir ama asıl olan suç olmayan bir şeyi suç gibi kabul edip vatandaşı mağdur edenlerin cezalandırılmasıdır.” ifadelerini kulandı.
Hukuken özgürlüğün asıl olduğunu vurgulayan Karabekmez, “Anayasa'da olmayan özgürlük yok. ‘Bunlar anayasada yoktur. Sen şunu yaşayamazsın' diyemeyiz. Bu hukuk sistemine uygun değil. O yüzden asıl olan özgürlüklerdir. Yasaklar yasayla düzenlenir. Bu yüzden o yasaklar da anayasanın güvencesi altında olan temel hak ve özgürlüklere aykırı olamaz. Ama okuma özgürlüğünün önüne geçtiler ve bunun gibi onun için gereklidir. Ama asıl olan yeni anayasa yapıldığı zaman buna girişecek kişileri cezalandıracak yargılayacak bir sistemi oluşturmamız lazım.” ifadelerine yer verdi.
“Anayasa Mahkemesi üyeleri, kendi kendilerini yargılıyorlar onları yargılayan merci yok”
Uzun süredir siyasetin içinde olduğunu söyleyen Karabekmez, şunları söyledi:
“87'den beri aktif siyasetin içindeyiz. 95'te beri Meclis'e girdik. Yani gördüğümüz şu. Bunun önlenmesi için yasaklarla önleyen bir yolu da gördük bizzat. Başörtüsü yasağı gibi. Ama ne olacak? Bunların yargılanacak şeyi nasıl olsun? Bizim o mağduriyetlerin başrolü çeken, partilerimizi kapatan, başörtüsünü yasaklayan hep Anayasa Mahkemesi. Anayasa Mahkemesi üyeleri, kendi kendilerini yargılıyorlar. Onları yargılayan merci yok. Komutanlar, kuvvet komutanları hakkında bir dava açılabilmesi için askeri hakime en yetkili kişinin izin vermesi lazım. O da Genel Kurmay Başkanı. Genel Kurmay Başkanı kendisi için dava açman için yetki vermez. Onlar da yargılanamaz olunca her şeyi yapıyorlar. Anayasa Mahkemesi üyesi de bir bakıyorsun Yargıtay, Danıştay çok yanlış kararlar veriyor. Bunlar nasıl bir şey olabilir? Aynı milletvekilleri gibi 4 yıllık, 5 yıllık seçilir. Onlar bu yetkilere sahip olur. Sayısı da belirlenir. Dünyada örnekleri var. Bu şekilde bir sistem kurulacak.”
“Herkesin hesap sorulacağı bir merci var olması lazım”
Son olarak Karabekmez, “Anayasa Mahkemesi üyesi biri seçildi mi emekli olana kadar yerinde kalıyor. Yargıtay üyesi öyle, Danıştay üyesi öyle. Bunlar da uzun sure orada kalınca artık kendini devletin de meclisin de üzerinde görüyor. Onların bu duruma geçmemesi için de süre getirilmesi ve onlara da hesap soran bir sistemin oluşturulması lazım diye düşünüyorum. Tabi bunun üzerinde çalışılması lazım. Dünyada da örnekleri var. Dünyada kuvvet komutanı istediğini yapar diye bir şey yok. Herkesin hesap sorulacağı bir merci var olması lazım. Böyle de temel hak ve özgürlükleri öyle koruyorlar. Bizim de öyle korumamız lazım. Yoksa bugün yasa yaptın yarın takmayınca yasanın bir önemi yok ki. Yani uygulama aldıktan sonra yasanın ne önemi var. Anayasa da olsa yasa da olsa uygulanması lazım.” şeklinde konuştu.