"Yolumuzu Aydınlatan Yıldızlar" temasıyla düzenlenen program, Yaşar Kemal Kültür Merkezinde gerçekleştirildi.

Sunuculuğunu Hüseyin Ayaydın’ın yaptığı program, Muaz Demir'in okuduğu Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başladı.

Program, Peygamber Sevdalıları Vakfı Adana Koordinatörü Sacit Pişgin’in okuduğu selamlama konuşması ve Dr. Abdulkadir Turan’ın günün anlam ve önemine binaen gerçekleştirdiği konuşma ile devam etti.

Sahabenin, Hz. Peygamber’in yol arkadaşları ve davasının yarenleri olduğunu ifade eden Peygamber Sevdalıları Vakfı Adana Koordinatörü Sacit Pişgin, “Ehl-i küfrün İslam davetini engellemek için yürüttüğü çetin mücadele sürecinde Hz. Peygamber’e omuz veren, hiçbir baskı ve kınamadan çekinmeden Allah yolunda canı, malı feda eden güzide şahsiyetlerdir. Peygamber Sevdalılar Vakfı olarak erkek-kadın Ashab-ı Kiramın takip edilmesinin; rol-model bağlamında “ahsen-i takvim” olarak kurtuluşumuza esin kaynağı olacağına inanıyoruz.” dedi.

Ebu Ubeyde Bin Cerrah'ın hayatına ve mücadelesine değinen ​Stratejik Düşünce ve Analiz Merkezi (SDAM) Başkanı-Yazar Dr. Abdulkadir Turan, sahabeyi özlemekten çok yaşamaya ve yaşatmaya ihtiyaç olduğuna dikkat çekti.

Turan, “Biz onları özlüyoruz ama bizim derdimiz sadece onları özlemek değil; biz onları yaşamak ve yaşatmak istiyoruz. Bu çağın sahipleri biziz diyenlere inat, onlar gibi olmak istiyoruz. Kur’an sadece onlara inmedi. Allah Resulü (Sallallahu Aleyhi Vesellem) salt onlara seslenmedi. Hazreti Muhammed (Sallallahu Aleyhi Vesellem) ahir zaman peygamberidir. O halde bizler de ahir zaman insanları değil miyiz? Ona inen kitap (Kur’an’ı Kerim) bize de hitap etmiyor mu? Onun hayatı bizim için misal değil mi? O halde sahabe bizim için misal ve örnek değil mi? diye konuştu.

“İslam tarihinde öze dönüş diye bir hareket yoktur. Biz geriye gitmiyoruz biz öze yöneliyoruz” diyen Turan, “Çünkü biz İslam’ın hep ‘hay’ (hayat sahibi) olduğuna inanırız.  Kur’an, sünnet ve sahabe bizim için daima dipdiridir, hayattadır.” ifadelerini kullandı.

“İslam bir gençlik hareketidir”

Ebu Ubeyde bin Cerrah’a değinen Turan, “Okuma yazma bilen nadide gençlerden biridir. Zayıf, uzun boylu, Mekke’nin gençlerinden bir gençtir. Müslüman olduğunda 28 yaşlarındadır. Müslüman olduğunda yaşı en ileri olan sahabelerden biridir. İslam bir gençlik hareketidir. İslam mücahit tüccarların dinidir. Sahabeler tüccardılar, Resul-i Ekrem onları mücahit yaptı. Tüccarlıklarını da tasfiye etmedi. Onların yanında alimler ve zahitler de vardı. Dördü yan yana geldiğinde dünyayı fethetmişlerdir. Müslüman olarak tüccarız, mücahidiz, alimiz, sûfiyiz ve zakiriz. Bunların hepsi bir araya gelip buluştu mu dünya düşünsün! Ebu Ubeyde bin Cerrah, Daru’l Erkam oluşmadan Müslüman olanlardan biridir. Cennetle müjdelenen on sahabeden, Mekke’de çekilen eziyetleri yaşayanlardan biridir. Bu nedenle yurdunu terk etmiş, Habeşistan’a hicret etmiştir. Daha sonra oradan da Mekke’ye geri dönüp Medine’ye hicret etmiştir.” şeklinde konuştu.

Ebu Ubeyde bin Cerrah’ın, Hazreti Peygamber ile birçok savaşa katıldığına vurgu yapan Turan, “Resulü Ekrem’in yanında bulunmuş, Bedir Savaşı’na katılmıştır. Daha sonra Uhud Savaşı’nda Resulullah’ın yanındaki 14 kişiden biridir. Resulullah’ın zırhı mübarek bedenine battığında, dişleri ile batmış olan zırhı çeken adamdır, o. Resulullah’ın yüzüne batmış zırhı birinci çekişte bir dişini, ikinci çekişte ise diğer dişini kaybeder. O iki dişinin düşmüş hali, onun için bir iftihardır ve üzerinde taşır, onunla iftihar eder.” ifadelerini kaydetti.

“Peygamber efendimiz nasıl ki Muhammed’ül Emin ise; o da ‘Ümmetin Emini’dir.”

İman etmeyen Necran Hristiyanları memleketlerine dönerken Resulullah’tan kendileriyle birlikte emin birisini göndermelerini talep ettiklerini aktaran Turan, onlarla 'ümmetin en emini' sıfatıyla isimlendirilen Ebu Ubeyde bin Cerrah'ın gönderildiğini söyledi.

Peygamber efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem)’in vefatı sonrası Ebu Ubeyde bin Cerrah'ın Halifelik teklifini reddettiğini ve Hazreti Ebu Bekir’e biat ettiğini aktaran Turan, “Hem Hazreti Ömer hem de Hazreti Ebu Bekir halifelik makamı için onu teklif etmişlerdir. Peygamber efendimiz nasıl ki Muhammed’ül Emin ise; o da ‘Ümmetin Emini’dir.”

“İmanı şartlara göre olanın, imanı nakıstır”

İman etmiş kişinin imkan ve şartlara mahkum olmadığını ve imanın şartlara göre şekil almadığını kaydeden Turan, konuşmasını şöyle devam ettirdi:

“Müslüman, imkana göre düşünen insan değildir. Mü’min, imkan üreten insandır. İmanı şartlara göre olanın, imanı nakıstır. Biz, şartlara göre mümin olan kişiler olamayız; şartları imana göre değiştiririz, çünkü bir yanımız akıl bir yanımız da kalptir. Bir yanımız delidir. Aliya İzzetbegoviç: ‘Tam akıllıların aramızda yeri yoktur’ diyor. Çünkü aklımız bize tedbir almayı, kalbimiz ise coşku ve heyecanı emreder. Ümmet olarak elimizde Ebu Ubeyde gibi bir sahabe var. Hendek savaşını hatırlayın kardeşlerim. İslam Ordusu 3 bin 500 karşı taraf ise 10 bin kişilik bir orduya sahipti ve Medine’nin etrafını kuşatmışlardı. O zorlukta dahi Peygamber efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem): ‘Sizlere Sasani, Mısır kapılarını açıyorum’ münafıklar istihza ediyorlardı. Sahabe ne diyordu? ‘Allahuekber, en büyük Allah’tır’ diyorlardı. O Allah Sasani, Roma, Amerika, Çin ve Rusya’dan büyüktür. Çünkü senin, ümmet olarak Ebu Ubeyde’n var.”

Ebu Ubeyde bin Cerrah'ın birçok savaşa katılmasına rağmen, şehid olamadığını ve Taun hastalığına yakalanıp şehit olduğunu ifade eden Turan, Müslümanın iki kanatlı olduğunu, dünyayı elde ederken ahiretini unutmaması gerektiğini ve Peygamberin Hendek savaşında fethedilecek yerler için sahabeye verdiği müjdenin, günümüzde yaşayan Müslümanlar için de geçerli olduğunu söyleyerek sözlerini tamamladı.

Program, sinevizyon gösterimi ve okunan ezgiler ile sona erdi. (İLKHA)