Stratejik Düşünce Enstitüsü yazarı Alper Tan'ın "En Kan Dökücü Medeniyet Hangisi?" başlıklı yazısından alıntıdır...

Ürdün Kraliyet El-Beyt İslami Düşünce Enstitüsü, 2009 yılında 0-2008 yılları arasında yapılan savaşları ele alan nicel bir araştırma-inceleme yaptırdı. University of Louisville’den Naveed S. Sheikh tarafından gerçekleştirilen “Dünya Medeniyetleri Arasındaki Siyasî Şiddetin Nicel Olarak İncelenmesi” (Body Count, A Quantitative Review Of Political Violence Across World Civilizations) başlıklı çalışmada, Dünya genelinde savaşlar ve siyasi şiddetin medeniyetlerle ilişkileri ele alındı. Kısacası “geride kalan 2008 sene içinde hangi medeniyet ne kadar insan öldürdü?” sorusunun cevabı arandı.

Araştırmada Antiteistler (din karşıtları) Komünist bloğu temsil ediyor; Budistler, coğrafi olarak Doğu Asya ve Güney Asya'nın bazı bölgelerini yansıtırken, Hıristiyanlar, Avrupa, Amerika ve Afrika'nın bazı bölgelerini, Hint medeniyeti, Hindistan, Nepal, Mauritius bölgelerini ifade ediyor. İslam medeniyeti, Orta Doğu, Asya'nın bazı bölgeleri ile Afrika'nın bazı bölgelerini yansıtıyor. “İlkel” medeniyet, Afrika'nın bazı bölgeleri ile sömürgecilik öncesi Amerika’yı, Çin medeniyeti ise Çin ve ona komşu bazı devletleri temsil ediyor.

ABD'deki University of Louisville’den Naveed S. Sheikh’in yaptığı bu orijinal çalışma, son derece çarpıcı ve göz açıcı tespitler ortaya çıkardı. ABD Savunma Bakanlığı danışmanı Samuel P. Huntington’ın “Medeniyetler Çatışması” isimli kitabındaki fikirlerden yola çıkılarak yapılan araştırmada hedef, “insan ölümlerinde medeniyetlerin rolünü” ölçmeye çalışmak idi. Dolayısıyla 0-2008 yılları arasında “dini ve siyasi şiddetin bilançosu” tespit edilerek bunun “dini-kültürel medeniyetlerle ilişkilendirilmesi” sağlandı.

İlk olarak, 0-2008 yılları arasındaki 3.000'den fazla, şiddet içeren kapsamlı bir veri listesi çıkarıldı. Daha sonra, tarihin en şiddetli çatışmalarından 276'sı belirlendi. Bunların hepsinde tahmini insan ölümü sayısı 10.000'in üzerindeydi ve onlar ölü sayısına göre sıralandı. Karşılaştırmalı bir sonuca ulaşmak için uygarlık çizgisinde sosyo-dini koşullu şiddet anlayışı üzerinde duruldu, medeniyetlerin, insan öldürme konusunda karşılaştırmalı değerlendirmesi yapıldı.

Metod olarak, son iki bin yılda olan çatışmalar incelenirken, “savaş,” “iç savaş,” “demokrasi” ve “yapısal şiddet” şeklinde 4 kategori belirlendi. Bu çalışmada soykırımlar da inceleniyor ve “soykırım, bir demokrasi biçimi” olarak tanımlanıyor.

Ele aldığımız bu konuda maksadımız bir dinin, inancın, ideolojinin veya medeniyetin şahs-ı manevisini kurumsal olarak suçlamak değil; onun temsilcilerinin veya müntesiplerinin yaptıklarını sayısal ve objektif verilerle tespit etmek ve insanlığa anlatmak, adaletsizliklerin ortadan kaldırılmasına, gerçeklerin bilinmesine katkıda bulunmaktır.

Peki University of Louisville’in araştırmasında çıkan sonuç nasıl yorumlanıyor? Araştırmadaki bulgulara göre, çatışmalardaki ölü sayıları çeşitli tarihi kaynaklara göre ciddi değişiklikler gösteriyor. 0-2008 dönemi içinde asgari 449 milyon, azami 708 milyon (ortalaması 579 milyon) insan öldürüldüğü anlaşılıyor.

En kan dökücü topluluklar

İnsan öldürme konusunda Hıristiyan medeniyetinin açık ara önde ve ilk sırada olduğu ortaya çıkıyor. 119,32 milyon ila 236,56 milyon (ortalama 177,94 milyon) insanın Hristiyan topluluklar tarafından öldürüldüğü tespit ediliyor. İnsan öldürme konusunda ikinci sırada, ortalama 125,29 milyon ölümle Antiteist (din karşıtı) uygarlık yer alıyor. Çin uygarlığı 107,92 milyon (medyan) ölümle üçüncü sırada. Öldürme konusunda dördüncü sırada Budist uygarlığı geliyor. Araştırmaya göre 87.95 milyon insan öldürmüşler. Beşinci sırada 45.56 milyon ölümle “ilkel” uygarlıklar var. Altıncı sırada 31,94 milyon ölümle Müslümanlar geliyor. Yedinci ve son sırada, 2.39 milyon ölümle Hint uygarlığı bulunuyor.

Araştırma sonucuna göre, özünü Hıristiyanlığın oluşturduğu Batı medeniyeti, “ilkel” saydığı kavimlerden dört kat daha fazla insan öldürme günahına sahip. Basın ve medya aracılığıyla barışçıl insanlar olarak tanıtılan Budistlerin üst sıralarda sağlam bir yer bulması da dikkat çekici bir başka nokta. 

Kaynak: Arkeolojik Haber