Osteoporoz gelişen kişilerde, kemiğin inceldiğini ve yoğunluğunun azaldığını, gücünü kaybettiğini ve kalitesinin düştüğü ifade eden Kutsal, hastalığın sinsi seyrettiğine dikkati çekti.
Kutsal, "Osteoporoz genellikle sessiz, sinsi hastalık, adeta kemiklerin sessiz hırsızı olarak adlandırılır. Çünkü, çoğu insan basit bir düşme veya çarpma sonrasında bir kemiği kırılıncaya kadar kendisinde bu tür bir sorun olduğunu bilmez" diye konuştu.
Hastalığın, çok yaygın bir sorun olduğu için "sessiz epidemi" olarak da tanımlandığının altını çizen Kutsal, bu nedenlerle genellikle çok seyrek zamanında teşhis edilebildiğini ve yeterince tedavi edilemediğini vurguladı.
Kutsal, dünya genelinde kırık riski yüksek olan milyonlarca kişinin altta yatan bu sessiz hastalıktan habersiz olduğuna işaret etti.
"Osteoporoz, dünya genelinde yılda 8,9 milyondan fazla kırığa neden oluyor"
Osteoporoz ile ilişkili kırıkların en sık kalça, omurga ve el bileğinde ortaya çıktığını ifade eden Kutsal, "Kalça ve omurga kırıklarındaki artış yaşlanma ile birlikte hem kadın ve hem de erkeklerde dikkati çekmektedir. Kaygı verenler omurga ve kalça kırıklarıdır" dedi.
Kutsal, omurga kırıklarının boyda kısalma, yoğun sırt ağrısı ve sırtta kambur dahil olmak üzere ciddi sorunlara neden olabildiğini vurgulayarak, şu bilgileri verdi:
"Kalça kırığı genellikle operasyon gerektirir ve bağımsızlık kaybına veya ölüme neden olabilir. Bütün bunlara karşın hastalığın sosyo-ekonomik maliyeti, kırıkların hastaların yaşam kaliteleri ve bağımsızlıkları üzerindeki olumsuz etkisi yeterince dikkate alınmamaktadır.
Uluslararası Osteoporoz Vakfı'nın verilerine göre, dünya çapında her 3 kadından, 50 yaş ve üstü her 5 erkekten birinin, kalan yaşamlarında osteoporoza bağlı kemik yoğunluğunun azalması nedeniyle kırık sorunu ile karşılaşacağı belirtilmektedir.
2050'de 1990 yılına göre dünya çapında kalça kırığı görülme sıklığının kadınlarda yüzde 240, erkeklerde yüzde 310 artacağı tahmin edilmektedir. Dünyada her 3 saniyede bir osteoporotik kırık oluştuğu bildirilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü'nün tanımlamaları doğrultusunda da dünya çapında yaklaşık 500 milyon kadın ve erkeğin osteoporozdan etkilenebileceği tahmin edilmektedir."
"Önceki bir kırık, herhangi yeni kırık riskini yüzde 86 artırıyor"
Yoğun alkol, sigara kullanımı, düşük vücut ağırlığı, fiziksel açıdan hareketsiz kalmak, sık sık düşme öyküsünün olması, D vitamini alımının yetersiz olması, yüksek miktarda tuz tüketiminin hastalık gelişimindeki en önemli faktörler olduğunun altını çizen Kutsal, "Bunların yanı sıra diyabet, hiperparatiroidi, romatoid artrit gibi bazı hastalıklar ve kullanılan bazı ilaçlar da osteoporoza neden olmaktadır" uyarısında bulundu.
Kutsal, omurga kırıklarının sırt ağrısına, boyda kısalmaya, omurgada bozulmaya, ağrı nedeniyle hareketsizliğe, istirahat süresinin uzamasına ve akciğer işlevlerinde azalmaya neden olabildiğini söyledi.
"65 yaşında bir omurga kırığı olan kadınların gelecek 5 yıl içinde dörtte birinde yeni bir omurga kırığı olasılığı vardır" bilgisini paylaşan Kutsal, şöyle devam etti:
"Kalça kırığından sonra hastaların yaklaşık yüzde 60'ı bir yıl sonra yardıma ihtiyaç duymakta ve yüzde 20'si için uzun süreli bakım gerekmektedir. Kalça kırığı sonrası ilk yılda yüzde 20-24'e varan ölüm oranları görülmektedir. Bunun yanı sıra kalça kırığı olan hastaların yüzde 55'inden fazlasında daha önce geçirilmiş omurga kırığı olduğuna dair kanıtlar vardır. Önceki bir kırık, herhangi bir yeni kırık riskini yüzde 86 artırabilmektedir. Ayrıca başka yeni bir kırık geçirme riski, ilk kırıktan sonraki ilk iki yılda özellikle yüksektir.
Araştırmalara göre, osteoporotik kırılganlık kırığı geliştikten sonra hastaların yaklaşık yüzde 80'i halen kırığa neden olan, yani altta yatan hastalık olan osteoporoz için teşhis ve tedavi edilmemektedir."
"Direnç egzersizleri, haftada 3-4 defa 30-40 dakika yapılmalı"
Risk taşıyanların kemik sağlığının değerlendirilmesi için hekime başvurması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Kutsal, osteoporoz riskine ilişkin şunları kaydetti:
"Vücut seviyesi altında kalan bir yükseklikten düşerek el bileği kırılması söz konusuysa, bu durum bir 'düşük enerjili travma' olması nedeniyle osteoporozun belirtisi olabilir. Osteoporoz varsa, tanı konmazsa ve tedavi olunmazsa yeni bir kırık gelişebilir. Kemik yoğunluk ölçümleri, 65 yaş ve üzeri kadınlar ve 70 yaş ve üzeri erkekler başta olmak üzere risk taşıyan kişilere yapılmalı. Ölçümlerin kalite güvencesi uygulamalarını gerçekleştirmiş olan merkezlerdeki DXA cihazları ile yapılmasına ve ayrıca kontrollerdeki ölçümlerin mümkün olduğu kadar aynı cihaz ile yapılmasına dikkat edilmeli."
İlaç tedavilerinin kalça kırığı riskini yüzde 40'a kadar, omurga kırığı riskini yüzde 30-70 oranında ve bazı tedavilerin omurga dışı kırık riskini yüzde 30-40'a kadar azalttığını aktaran Kutsal, tedavide kalsiyumun ve D vitamininin önemli yer tuttuğunu söyledi.
Kutsal, düzenli ağırlık taşıma ve kas güçlendirme egzersizlerinin, dengeli ve yeterli beslenmenin hastalıktan korunmada önemli olduğunu belirterek, şu önerilerde bulundu:
"Egzersizler, hastanın durumuna ve yeteneklerine göre uyarlanmalıdır. Ağırlık taşıma ve direnç egzersizlerinin haftada 3-4 defa 30-40 dakika yapılması önerilmektedir. Kalp-damar, solunum sistemi veya farklı kas iskelet sistemi sorunu olan hastalar için tedavi uyarlanmalıdır. Osteoporozu olan bireyler için egzersiz programına dengeyi ve duruşu iyileştirmeye yönelik egzersizler de eklenmelidir. Düşme riskinin değerlendirilmesi sonrasında verilecek egzersizlerin yanı sıra yaşanan evin ve çevresinin de düzenlenmesi, hasta için uyarlanması gerekir."