Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Kafkas Müslümanları Dini İdaresi Başkanlığı’nın ev sahipliğinde Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Üye Ülkeleri Diyanet İşleri ve Dini İdare Başkanları 3’üncü Toplantısı’na katıldı.
Kur’an-ı Kerim okunmasıyla başlayan toplantıda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, insanoğlunun dünyayı krizler yumağına çevirdiği, varlığın yalnızca maddeyle, bilginin sadece aklın verileri ile izah edildiği ve ahiretin yok sayıldığı bir çağda yaşadıklarını söyledi.
“Teknolojinin ve bilimsel bilginin adeta kutsandığı bu çağ, ‘anlam ve değerler’ ekseninde bir ‘ahlak ve medeniyet’ krizine sahne olmaktadır.” diyen Erbaş, bugün Batı medeniyetinin teknolojik üstünlüğü sebebiyle birçok açıdan toplumları etkisi altına aldığını, insanlığı ve tüm yeryüzünü bilinmezliğe doğru sürüklediğini ifade etti.
Erbaş, bireyselleşme üzerine kurulu hayatın insanı, varoluş gayesinden uzaklaştırdığını, toplumdan soyutladığını ve çevresiyle kavgalı hale getirdiğini, bunun sonucu olarak da insanların yalnızlığa ve mutsuzluğa mahkum edildiğini belirterek, şöyle devam etti:
“Söz konusu yaklaşım, bencillik, güvensizlik ve duyarsızlık gibi sorunlara da zemin teşkil etmekte, maddi ve manevi bunalımlara neden olmaktadır. Bu zihniyetin egemen olduğu son birkaç asırda dünyanın büyük bir kısmında insanlar, açlık, yoksulluk, sefalet ve sosyal problemlerin kıskacında hayatta kalma mücadelesi verirken, diğer yanda azınlık sayılacak mutlu bir kesim ise insanlığın ortak zenginliğini bencilce tüketmekte ve doğal kaynakları sorumsuzca israf etmektedir.”
“Küresel güçlerin vekalet savaşlarının bedelini masumlar ödüyor”
Küresel güçlerin vekalet savaşlarının bedelini çok zor ve acımasız şekilde sivillerle masumların ödediğini vurgulayan Erbaş, “Bu ortamda, elbette bizlere düşen en büyük vazife; iman şuuru ve salih amel bilinciyle iyiliğin yolunda yürümek, mefsedeti önlemek, yeryüzünün imar ve ıslahı için gayret etmektir.” diye konuştu.
Erbaş, insanlığın dünya ve ahiret huzurunu temin edecek ilkelerin İslam ile geldiğine dikkati çekerek, “Bütün Peygamberler, tevhidin, adaletin, güzel ahlakın yaşanması için mücadele etmiştir. Dolayısıyla Müslümanlar, ırkı, inancı, rengi, dili, coğrafyası, kültürü ne olursa olsun herkesin temel hak ve özgürlüklerini savunmayı inançlarının gereği kabul etmişlerdir.” ifadelerini kullandı.
“Tarihe yön veren o muazzam medeniyeti yeniden kurabiliriz”
İslam coğrafyalarında ciddi sorunların ve derin krizlerin olduğuna işaret eden Erbaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu durum bir umutsuzluğun ya da çözümsüzlüğün ifadesi değildir. Müslümanlar, coğrafyalarındaki tüm sıkıntıları çözebilecek, kardeşlik, dayanışma ve barış ortamını tesis edecek birikime, irfana ve imkana sahiptir. Yani bizler tüm olumsuzluklara ve zorluklara rağmen asr-ı saadetin insanı yücelten, asırları aşan nadide örneklerini yeniden bu çağa taşıyabiliriz. Bizler, Peygamberimiz (Sallalahu Aleyhi Vesellem)’in gösterdiği ümmet şuurunu yeniden diriltebiliriz. Bizler, tarihe yön veren o muazzam medeniyeti yeniden kurabiliriz. Bunun için de yeryüzünü rahmet ve merhametle buluşturan din-i mübin-i İslam’ın günümüzdeki fonksiyonunu, insanlık için ifade ettiği o büyük manayı yeniden düşünmeliyiz. İnsanlığın yaşadığı krizleri, İslam dünyasının meselelerini çözüme kavuşturmak için yapmamız gerekenleri kapsamlı ve kararlı şekilde ele almalıyız.”
Erbaş, İslam dünyasının meselelerini çözüme kavuşturmak için din adamlarının gerekenleri kapsamlı ve kararlı şekilde ele alması gerektiğine vurgu yaparak, şunları söyledi:
“Bugün alimlerimize, entelektüellerimize, bilim adamlarımıza, dini teşkilatlarımıza düşen en büyük görev, sahih dini bilginin üretimi için seferber olmak ve üretilen bu bilginin çocuklarımıza, nesillerimize öğretilmesini sağlamaktır. En acil ve öncelikli meselemizin bu olduğunu düşünüyorum. Zira inancını, tarihini, medeniyetini, değerlerini bilmeyen bir toplum ve nesil sağlıklı ve aydınlık bir gelecek inşa edemeyecektir. Dahası, inancından uzak ve değerlerinden habersiz nesiller, din istismarı ve din üzerinden şiddet ve terör üreten yapılar karşısında zayıf ve savunmasız kalacaktır.”
“Aile yapısının güçlendirilmesine yönelik çalışmalara öncelik vermeliyiz”
Gençlerin dini eğilimlerini etkileyen akımlara karşı gerekli çalışmaların yapılmasının ve aile yapısının güçlendirilmesine yönelik faaliyetlerin öncelik arz ettiğini dile getiren Erbaş, şöyle devam etti:
“Aile toplumun temel dinamiğidir ve aile bozulursa toplum bozulur. Bizler Müslüman dini liderler olarak bütün insanları kucaklayacak bir adalet ve merhamet duygusunu kökleştirmek, inançların istismar edilmesini engellemek ve özellikle din üzerinden terör ve anarşi oluşturulmasına engel olmak için ciddi çalışmalar yapmak zorundayız. Bizler din hizmeti ve eğitimi ile milletlerimizin manevi hayatına rehberlik eden kurumlarız. Zira din hizmeti ve eğitimi doğru bilgi ve yöntemle karşılanmadığında istismara açık hale gelmekte ve pek çok soruna neden olabilmektedir. Bunun için özellikle gençlik, aile gibi konular başta olmak üzere, tecrübe paylaşımı, müfredat, kaynak, materyal geliştirme gibi alanlarda ortak çalışmalar oldukça önemlidir.”
“Daha güzel bir geleceği beraber inşa edeceğimize inanıyorum”
“Aynı inancın, aynı tarihin, aynı kültürün mensupları olarak bizler yedi kıtaya ilim, hikmet, sevgi muhabbet, taşıyan bir medeniyetin mensuplarıyız.” ifadesini kullanan Başkan Erbaş, “Bugün de inancımızdan aldığımız güç ve tarihimizden aldığımız ilhamla nice güzel çalışmalar yapacağımıza ve daha güzel bir geleceği beraberce inşa edeceğimize inanıyorum. Bu manada, Türk Devletleri Teşkilatının ve üye ülke dini idarelerinin ortak akıl ve irade, istişare ve iş birliği ile yapacağı çalışmalar nice hayırlı hizmetlere vesile olacaktır. Bütün insanlığın aydınlık geleceğine ve müşterek huzuruna da büyük katkılar sunacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.
(İLKHA)