Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu'nca düzenlenen "Transhümanizm ve Din" konulu "Güncel Dini Meseleler İstişare Toplantısı" Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın katılımıyla Ankara’da başladı.
Din İşleri Yüksek Kurulu Konferans Salonu’nda düzenlenen toplantının açış konuşmasını yapan Erbaş, toplantının sonuçlarının hayırlara vesile olmasını diledi.
Teknolojinin ve bilimsel bilginin adeta kutsandığı bu çağın, ‘anlam ve değerler’ ekseninde bir ‘ahlak ve medeniyet’ krizine sahne olduğunu kaydeden Başkan Erbaş, "Teknolojik üstünlüğü sebebiyle bugün birçok açıdan toplumları etkisi altına alan Batı medeniyetinin varlık, insan ve çevre tasavvuru, insanlığı ve tüm yeryüzünü bir bilinmezliğe sürüklemektedir. İnsanın manevi yönünün ihmal edildiği, varlığın aşkın boyutunun yok sayıldığı, çevrenin emanet vasfının göz ardı edildiği söz konusu hayat tasavvuru, insanlığı derin bunalımlara sürüklemekte; toplumları ve milletleri büyük krizlere maruz bırakmaktadır." dedi.
Erbaş, insanı varoluş gayesinden uzaklaştıran, toplumdan soyutlayan, çevreyle kavgalı hale getiren bireyselleşme üzerine kurulu bu hayat tasavvurunun, sosyal bir varlık olan insanı yalnızlığa ve mutsuzluğa mahkûm ettiğine işaret ederek, söz konusu yaklaşımın, bencillik, güvensizlik ve duyarsızlık gibi sorunlara da zemin teşkil ettiğini, maddi ve manevi bunalımlara neden olduğunu vurguladı.
Bugün hayatın neredeyse her alanının teknolojiyle bütünleştiğine işaret eden Erbaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
İletişim ve etkileşim kanallarının ileri boyutlara ulaştığı böyle bir vasatta, insana ve geleceğe dair her türlü senaryonun enformatik kanallardan zihinlere boca edildiğine şahit olmaktayız. Bu durumun, insanların din, toplum ve hayata dair yerleşik algı ve duyarlılıkları üzerinde ciddi örselenmelere sebep olduğu ortadadır.Böyle bir vasatta fıtratı koruma ve fıtri değerleri geleceğe taşıma noktasında daha fazla gayret göstermek, fıtrat dini mensupları için imani ve ahlaki bir sorumluluktur. İnsan, topluma, hayata ve çevreye dair sözü olanların inanç, kültür ve ahlak zemininde meydana gelen savrulmalar karşısında duyarsız kalması elbette düşünülemez. Bu hususta yapılması gereken öncelikli iş, çağın psikolojik, teknolojik ve sosyo-politik dinamiklerini doğru okumaktır. Fıtratı tahrip eden düşünce, akım ve ideolojilerin olası etkilerini iyi analiz ederek İslam’ın varlığa, insana, hayata dair ortaya koyduğu ilke ve değerler ekseninde bir yaklaşımı tahkim edecek yeni bir perspektif geliştirmektir. Dolayısıyla küresel gelişmelerin arka planını ve yönünü doğru okumaya yönelik faaliyetler ve özellikle akademik çalışmalar, büyük önem arz etmektedir.
"Bizlere düşen, İslam’ın değerlerini ihya ederek insanlığa yeniden teklif etmektir"
Bugün, insanın zihin ve gönül dünyasını hedef alan çok sayıda yıkıcı faktörün bulunduğuna dikkat çeken Erbaş, ‘eşref-i mahlûkat’ olan insanın hayatına ve geleceğine istikamet verecek ve onu yaratılış gayesi doğrultusunda aydınlık yarınlara taşıyacak en büyük imkanın, fıtrat dini İslam ve onun tüm insanlık için umut, güven, huzur vadeden ve hayat veren değerleri olduğunu söyledi.
Erbaş, Müslümanlara düşen görevin, İslam’ın asırlarca yeryüzünde huzurun teminatı olmuş değerlerini ihya ederek insanlığa yeniden teklif etmek olduğunu dile getirerek, "Bu noktada bizlere düşen, yaşanan gelişmeler karşısında karamsarlığa kapılmadan feraset ve dirayetle hareket etmek; İslam’ın varlık, insan ve çevre tasavvurunu etkin bir şekilde çağın idrakine sunarak insanlığın yarınlarına kılavuzluk etmektir." diye konuştu. (İLKHA)