Fırat Arslan - Ömer Yazgil
Âlimler ve Medreseler Birliği (İTTİHADUL ULEMA) tarafından Diyarbakır’da "7'nci Alimler Buluşması" gerçekleştirildi. İki gün süren programa Türkiye, Afganistan, Suriye, Irak, İran, Lübnan, Libya, Ürdün başta olmak üzere ümmetin birçok coğrafyasından ulema iştirak etti. Programın açılış konuşmasını Alimler ve Medreseler Birliği (İTTİHADUL ULEMA) Genel Başkanı Molla Enver Kılıçarslan yaptı. Programın birinci gününde Afganistan İslam Emirliği Sözcüsü Mevlevi Zebihullah Mücahid, Dünya Alimler Birliği Genel Sekreteri Prof. Dr Ali Muhyiddin Karadağî, Suriye Kürdistanı’ndan alim ve müderris Şeyh Zahid El-Haznevî, Araştırmacı Yazar Prof. Dr. Yusuf Kaplan, Libya Müftülüğü Araştırma Heyeti Genel Sekreteri Dr. Sami Saidî, Davet Ve Islah Cemaati Alimler Birliği Başkanı Dr. Resul Ebu’l Muhammedî, Dünya Alimler Birliği Erbil Temsilcisi Prof. Dr. Ahmed Abdulvahap Pêncwinî, Şeyh Esad El-Çokreşi Medresesinden Mehmet Fırat birer konuşma gerçekleştirdi. İkinci günde ise Alimler ve Medreseler Birliğinden Molla Abdussamed Yalçın selamlama konuşması gerçekleştirdi. Daha sonra sırasıyla Ronaki Müessesesi Genel Müdürü Dr. İdris Karitanî, Batman Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şemsettin Dursun, Jiyar Enstitüleri Erbil Sorumlusu ve Koya Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Süleyman Selim İbrahim, İmam Hatip Dr. Şêrzad Abdulvahap Abdullah, Müderris Dr. Ariş Ahmed ve HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu konuşmalarını yaptı. Konuşmaların ardından program, ümmetin önemli konularına değinilen ve çözüm önerilerinin yer aldığı sonuç bildirgesi ile sona erdi.
ÂLİMLERİMİZİN YENİLİĞE HER DAİM AÇIK OLMA İHTİYACI VARDIR
Buluşmanın sonunda 18 maddelik sonuç bildirgesi Türkçe, Arapça ve Kürtçe dillerinde okundu. Süleyman Kızılçınar Hocanın okuduğu sonuç bildirgesinde yer alan çözüm önerileri şöyle;
1- Ulema Peygamberlerin (aleyhimüsselam) varisleridir. Peygamberliğin diliyle konuşur, Peygamberlerin ahlakıyla ahlaklanır ve davalarını ayakta tutarlar.
2- Ümmetin dirilişi, insanlığın medeniyetle yeniden buluşması, Müslümanların ve bütün dünyanın hürriyet, refah ve saadeti için ilme yönelmek, Rabbanî âlimler yetiştirmek; bu hedef doğrultusunda ilmi müfredatı hem fikrî ve ilmî sahada hem teknolojik gelişmeleri takip yönünden güncellemek zorundayız.
3- Müslümanları ihya edecek, küfür ve zulümden kurtaracak siyasî ve fikrî liderler yetiştirmek için âlimlerimizin yeniliğe her daim açık olma ihtiyacı vardır. Aynı şekilde insanın haysiyet, değer, saygı ve kişiliğini geri kazanmasında; hayat, bilinç ve vakıayı anlamamızda rehberlik etmeleri için, gerekli bütün ilimler ve yüksek kabiliyetlerle donatılmış önder âlimler yetiştirmek durumundayız.
MEDRESE MÜFREDAT VE PROGRAMLARI YAPILANMALIDIR
4- Müfredat ve programını, gayri İslâmî herhangi bir yapının tesiri altında kalmadan, İslam’ın emir ve maslahatları doğrultusunda belirleyen Şerʿî medreseler ve onların başında bulunan ulema medreselerimizin te’sis vesilesi olan sabitelerden ve üzerinde yol aldığı esas yapıdan uzaklaştırılmadan desteklenmeli ve güçlendirilmelidir.
5- Medrese müfredat ve programları, çağımız hastalık ve ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde yapılanmalıdır. Ulema, davetçi yetiştirmeyi öncelikli görevi addetmelidir.
6- Müspet fikrî ve teknolojik gelişmelere uyum sağlamak ve öncülük rolünü hakkıyla yerine getirmek için medrese programına gerekli dersler eklenmelidir.
7- Ulema, sadece ihtiyaç halinde insanların kendilerine başvuracakları ve soru soracakları makamlar değildir. Varisi oldukları Hz. Peygamber salallahü aleyhi vesellem gibi halk ile iç içe, aktif, gündemi takip eden ve belirleyen, hiçbir zaman irşattan ve ümmete rehberlik etmekten kaçınmayan önderler olmalıdır. Ümmetin ilim ile kalkınması için ulema ile halk arasında sıkı ve güçlü bir diyalog olmalıdır.
ÂLİMLER HER ŞARTTA UYARICI VE YÖNLENDİRİCİ SORUMLULUĞUNU YERİNE GETİRMEYE DEVAM ETMELİDİR
8- İslam medeniyetinde âlimler her zaman umerayı gözlemiş, idarecileri yönlendirmiş ve yanlış yaptıklarında uyarmışlardır. Ulemanın bu vazifesi adil yöneticilere güç verdiği gibi, ehil olmayan zalim yöneticilerin verdiği zararları da asgariye indirmiştir. Âlimlerin bu işlevi icra etmesine en çok ihtiyaç duyulan bir zamanda yaşıyoruz. Âlimler her şartta uyarıcı ve yönlendirici sorumluluğunu yerine getirmeye devam etmelidir.
9- İnsan hak ve hukukuyla ve insanî değerlerle ilgili her sorun, âlimlerin sorunudur. Alimler, insanlık ve Ümmetin sorunları hakkında konuşmaktan ve inisiyatif almaktan kaçınmamalıdır. Hiçbir engel, ulemayı Kürd meselesine müdahil olup bu hususta sorumluluk almaktan alıkoymamalıdır. Bu konuda hak ve adaleti muhafaza ettikleri ölçüde kendilerinden beklenen önderlik vazifesini yapar ve Peygamberlik emanetini de eda etmiş olurlar.
IRKÇILIK; BATI MENŞELİ FİKRÎ BİR HASTALIKTIR
10- Irkçılık; özünde şeytani, günümüz anlamında şekil bulma bakımından Batı menşeli fikrî bir hastalıktır, dinen ve maslahatça savunulacak bir tarafı yoktur. Çünkü özünde İslam akidesine aykırı, tatbikatında ise ümmetin maslahatına düşmandır; ümmetin düşmanlarına hizmetkârdır. Müslüman kavimleri bir arada tutan İslam’dır.
11- Her ne pahasına olursa olsun ulema İslam kardeşliği ilkesini muhafaza etmekle sorumludur. Âlim, Hz. Peygamberin varisi olması hasebiyle kavimler üstü bir duruş sergilemekle yükümlüdür. Ne Müslümanların haklarının gasp edilmesine ne de ırkçılığa sapmasına rıza gösterir. Ulema ümmetten yanadır, elinin uzanabildiği her noktada ümmetin sorunlarıyla ilgilenir.
İSLAM EMİRLİĞİNİN TÜM MÜSLÜMAN ÜLKELER TARAFINDAN TANINMASI İÇİN ULEMA ÖNEMLİ BİR ROL ÜSTLENMELİDİR.
12- Afganistan İslam Emirliği öncülüğünde uzun yıllar boyunca verilen halk kurtuluş savaşı sonucu Amerika’nın işgaline son verilerek yeniden İslami bir devlet kurulmuştur. Bu durum tüm İslam Ümmeti için bir iftihar vesilesi olmuştur. Bu bağlamda İslam ülkelerinin, Afganistan İslam Emirliği ile siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkilerini geliştirilmesi ve Emirliğin tüm Müslüman ülkeler tarafından tanınması için ulema önemli bir rol üstlenmelidir.
13- Afganistan zaferinden sonra istilacı kâfirlerin yol açtığı sorunlardan oluşan ekonomik koşullar, ulemaya da sorumluluklar getirmektedir. Afganistan’daki kardeşlerimiz iktisadî yetkinliğe ulaşıncaya kadar, Müslümanları onlara yardım etmeye sevk etmede ulemanın üsteleneceği önemli vazifeler vardır.
14- İslam toplumlarının ifsat edilmesi için uzun vadeli programlar yapılmaktadır. İnsanlarımızı bu ifsat şebekelerinin şerrinden korumak için ulema sorumluluk almalı ve ümmeti uyandırmaya yönelik kısa ve uzun vadeli programlar yapılmalıdır.
EVLATLARIMIZ, İSLAM’DAN UZAKLAŞTIRILIYOR
15- İdeolojiler üzerinden evlatlarımızın inançları ile oynanıyor, evlatlarımız, İslam’dan uzaklaştırılıyor, İslam’a düşman hâle getiriliyor. Bu çağın âlimleri, koşullarının getirdiği sorumluluklara muhataptırlar. Bizden öncekiler, krizleri aşıp İslam için zaferlerin kapısını nasıl açtıysa günümüz alimleri de sorunlarımızı fırsata çevirecek potansiyele sahiptirler.
16- Dış güçlerin program ve stratejileri doğrultusunda yeni nesillerimizin dünyevileştirilmesi ve haz peşinde koşturulup heba edilmesi, Ümmetin yaşadığı en büyük güncel sorunlardan biridir. Âlimlerimiz, ümmetin önündeki bu büyük tehlike karşısında sorumluluk almalıdır.
17- Emperyalistler, ifsat projelerinde kadın hak ve hukukunu suiistimal etmektedirler. Küresel emperyalistlerin kadın ve aile konusunda yaptıkları ifsat faaliyetleri iyi takip edilmeli, kadınların hak ve hukuku korunarak İslam toplumunu muhafaza için mücadele güçlendirilmelidir.
18- Toplumların çekirdeği ailedir. Aile, küresel sömürgeci güçlere karşı güçlü bir kalemizdir. Ümmetin uleması, aile kurumunun korunması için seferber olmalıdır. Ailenin yıkılması için sapkınlıkların, kanuni güvence altına alındığı bir dönemde, sapkın fikirler gibi, sapkın davranışların engellenmesi konusunda da ulema öne geçmeli ve topluma rehberlik etmelidir.
Yusuf Kaplan: İslam, Müslümanları ayağa kaldıracak alimlerini bekliyor
Alimler ve Medreseler Birliği (İTTİHADUL ULEMA) tarafından gerçekleştirilen "7'nci Âlimler Buluşması" Türkiye, Afganistan, Suriye, Irak, İran, Lübnan, Libya, Ürdün başta olmak üzere ümmetin birçok coğrafyasından ulemanın katılımıyla gerçekleştirildi. Araştırmacı Yazar Prof. Dr. Yusuf Kaplan, "7'nci Âlimler Buluşması"nın birinci oturumunda "İfsad Hareketlerinin Hedefine Koyduğu Gençlik, Kadın ve Aileyi Korumada Ulemanın Görev ve Sorumlulukları" konulu bir konuşma yaptı. İslam'ın çok büyük ikinci bir kriz yaşadığını belirten Kaplan, "Biz bu krizi aşacağız, kısa vadede zor bir dönemden geçeceğiz ama orta, uzun vadede kendi alimlerimizi, ariflerimizi, hakimlerimi zülcenaheyn yetiştirdiğimiz zaman bizim önümüzde kimse duramaz. Eğer biz yeniden ayağa kalkabilirsek inşallah bu olacak." dedi. Günümüz yönetimlerin çürümeye yüz tuttuğunu ve çöktüğünü vurgulayan Kaplan, şunları söyledi: "Sadece İslam dünyası yeniden ayağa kalkmak, insanlığı ayağa kaldırma potansiyeline sahip. Kur'an-ı Kerim ve sünnet-i seniyye ortada. İslam kaynakları ortada, hepsi sapasağlam ama Müslümanlar çürük. İslam, Müslümanlarını bekliyor. İslam, Müslümanları ayağa kaldıracak âlimlerini, ariflerini, hâkimlerini bekliyor. İslam'a hakkıyla teslim olamadığımız için İslam'ı hakkıyla temsil edemiyoruz. Müslümanları temsil edecek kurumlar kuramıyoruz. İlk önce zihnin Müslümanlaştırılması lazım, sonra zeminin Müslümanlaştırılması lazım. Sonrasında ittihad-ı islam gibi çalışmaların üzerinde kafa yorulabilir. Eğer biz bunları yapabilirsek, sahabe nesli gibi kendi öncü kuşaklarımızı yetiştirebilirsek, geçmişte 1300 yılda, asr-ı saadeti dışarda bırakarak söylüyorum, ortaya koyduğumuz birikimden daha mükemmel, bütün insanlığı ayağa kaldırabilecek İslami bir birikimi, İslam medeniyetinin atılım yapmasını, bütün insanlığın kendine gelmesini sağlayabilecek daha mükemmel bir medeniyet tecrübesi ortaya koyabiliriz." (İLKHA)
Abdulvahap Pêncwinî:
Laiklik Kürtleri akide ve tevhitten koparıyor
Dünya Alimler Birliği Erbil Temsilcisi Ahmed Abdulvahap Pêncwinî ise sunumunda "Kürt Toplumunda Sekülerleşmenin Arkasındaki Etkenler, Tahribatları, Mücadelenin Gerekliliği, Ulemanın Sorumlulukları" konulu bir konuşma yaptı. Pêncwinî, şöyle konuştu: Kürt halkı, birçok dertle karşı karşıyadır. Bize düşen de Kürt halkının haklarını, kendisini dünyanın en büyük gücü olarak gören ve dünyayı bölük pörçük hale getiren devletlere yedirmemektir. Laikliğin yapmaya çalıştığı en önemli şey Kürtleri akideden koparmak, tevhide dair ilişkilerini kesmek ve onları bir şekilde kendi kültürüne, medeniyetine yabancı hale getirmektir. Kürt halkının davası haklı bir davadır. Ancak bu hakkın sözcülüğünü maalesef günümüzde seküler kesimler yapmaktadır. Bu bizler için büyük bir ayıptır. Kürt halkının hakkını sözde savunan güruha baktığımızda bunlar ne Allah'ı ne dini ne mukaddesatı tanırlar. Ne de bu halkın inancına saygılıdırlar. Gerek dış gerekse iç kuvvetler tarafından Kürt halkının inanılmaz bir şekilde laikleştirilmesi süreci içerisinde olduğunu görmekteyiz. Bir şekilde bazı iddialarla Kürtleri İslam'a düşman etmeye çalışmaktadırlar. Bu argümanlardan bir tanesi de Kürt halkına, Müslüman kardeşlerinin onları umursamadığı, onların hakkını vermediği, İslam'ın onları ezdiği ve Müslümanların da bu anlamda hiçbir şey yapmadığı iddiasıdır. Bu iddialarla Kürtleri kendi medeniyetlerine düşman yapmaya çalışmaktadırlar. Laikliğin, sekülerizmin Kürt halkı içerisinde yayılmasının temel sebeplerinden birinin yanlış eğitim metodları ve müfredat olduğunu belirten Pêncwinî, "Bu yanlış yollara karşı mescitler, medreseler, hutbeler yoluyla mücadele edilebilir. Müslümanların, her platformu deneyerek bir şekilde halkları bilinçlendirmeleri lazım. Ancak bunlar yeterli değildir." İfadelerini kullandı.
Dr. İdris Karitanî: İnsanlığın değerini yükseltecek alimlere ihtiyaç var
Ronaki Müessesesi Genel Müdürü Dr. İdris Karitanî de "İslam Tarihine Yön Veren Liderlerin ve Fetihlerinin Arkasındaki Âlimler ve Yetiştirme Yöntemleri" konulu bir konuşma yaptı. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de İslam dünyasının büyük liderlere ihtiyaç duyduğunu anlatan Karitanî, "Siyasi noktada alimlerin görüşlerine ihtiyaç duyuyoruz. Yine aynı şekilde insanlığın değerini yükseltecek alimlerine ihtiyacımız var." dedi. Selahaddin Eyyubi ve Fatih gibi sultanların arkasında değerli alimlerin olduğuna dikkat çeken Karitanî, Alimler fetihlerin oluşmasında büyük bir role sahiptiler. Tarihteki hangi alimden bahsedersek bahsedelim dinini para karşılığında satmamıştır. Sünneti, adaleti yaydılar, liderler yetiştirler." şeklinde konuştu. Alimin rolününü Allah'ın dinini iyice anlayarak güzel bir nesil ve önemli liderler yetiştirmek olduğunu kaydeden Karitanî, geçmişteki Nizamülmülk'ün Nizamiye medreselerinin büyük bir ilmi sıçrayışa, gençleri korumaya vesile olduğunu belirtti. Karitanî, "Aynı şekilde gençlerle ilgili olan uzun süreli projelere imza atmak istiyorsak geçmiş örnekleri gözden geçirmeliyiz. Alimlerimiz büyük bir edebe ve ahlak sahip olması gerekiyor ki insanlar üzerinde bir etki bıraksınlar." şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Dursun: Aileyi inşa ederken çocukları ihmal ederseniz o çocuklar aileyi de imha eder
Batman Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şemsettin Dursun, "İlmin Ahlaki ve Manevî Eğitimde ve Dava Bilincini Oluşturmadaki Rolü" konulu bir konuşma yaptı. Dursun, “Söz hem niyetlerin hem amellerin tercümanıdır. Sadi Şirazi der ki; yanlış üslup doğru sözün celladıdır. Üslubumuz her zaman içten, samimi, özel, akıcı nazik ve narin olmalıdır. Matematikte 1/0 sonsuzdur. Bu matematiksel bir ispattır. Dolayısıyla ulema, insanlığın kalbinde, ruhunda sonsuz derecede bir değerleri vardır. Türkler, Kürtler, Araplar ve Farslar 4 kavim bir araya gelirse 4 tane 1 yapar. Bu 4 tane 1 yan yana olunca, kol kola girince ne olur? 1111 olur. Eğer ayrılırsak tefrikaya düşersek bu 4 tane 1'in değeri 4'tür. Böylece bakın 1111'den 4'e düşeriz. O bakımdan İttihat çok önemli. Soluduğumuz havayı zehirleyen, hayatımızı zihinsel ve fiziksel olarak yaşanmaz hale getiren kötümserliğe karşı iyimserlik muştusunun kanatları altında yeni bir dünya inşa etmek durumundayız. Bir insana verebileceğimiz en büyük değer dikkattir. Anne babanın çocuğuna, öğretmenin öğrencisine, çocuğun anne babasına ve öğretmenine verebileceğin en büyük değer, armağan dikkattir. Dikkate değer vermek son önemlidir. Bilge insanın sözü var, der ki; bir şehri imar ederken o şehrin çocuklarını, gençlerini ihmal ederseniz ihmal ettiniz gençler, çocuklar imar ettiğiniz şehri imha ederler. Ben de diyorum kim; bir aileyi inşa ve imar ederken o ailenin çocuklarını ihmal ederseniz ihmal ettiğiniz çocuklar ve gençler imar ve inşa ettiğiniz aileyi imha ederler. Bölgemiz bu durumu bir fiil yaşadı maalesef. İnsan ve İslam iki vazgeçilmez bir unsur ruh ve beden gibi et ve tırnak gibi su ve toprak gibidir." Şeklinde konuştu.
Molla Abdussamed Yalçın: Kürtlerin meselesi ümmetindir, ümmetin meselesini de çözmelidir
Alimler ve Medreseler Birliğinden Molla Abdussamed Yalçın, “İslam Ümmetinin Asli Bir Unsuru Olan Kürtlerin Problemlerinin Çözümü İçin Ulemanın Sorumluluğu” konulu bir konuşma yaptı. İslam düşmanlarının, Kürtleri İslam'dan uzaklaştırmak istediğine dikkat çeken Yalçın, "Kürtler maalesef asimile edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu vakit dediler ki bir milletten bir ulus çıkardık. Daha sonra dediler ki Türkiye sadece Türklerindir, hiç kimsenin değildir. Siyasi olarak da bunu oturttular. Türkiye'de 20-25'e yakın ırk var fakat bu sözle birlikte hiçbiri tanınmadı. Türklerin dışında kalan diğer ırklar nedir diye sorulduğunda onlar da Türk'tür şeklinde cevap verdiler. Bu şekilde bir asimile çalışmasının içerisine girdiler. Kürtlerin doğal ve meşru hakları ırkçıları tarafından verilmedi." diye konuştu.
PKK'NİN KÜRTLERE MALİYETİ EN AZ 50 BİN İNSANIN ÖLÜMÜ VE 500 MİLYAR DOLAR ZARAR OLMUŞTUR
6-8 Ekim 2014 saldırılarında Yasin Börü ve arkadaşlarının PKK'liler tarafından vahşice katledildiğini anlatan Yalçın, malum örgütün aynı şekilde birçok yeri yakıp yıktığını söyledi. 6-8 Ekim 2014 saldırılarında Yasin Börü ve arkadaşlarının PKK'liler tarafından vahşice katledildiğini anlatan Yalçın, malum örgütün aynı şekilde birçok yeri yakıp yıktığını söyledi. Yalçın, "Dolayısıyla Kürtleri kavga eden ve savaş içerisinde olan bir millet olarak göstermeye çalıştılar. Bu bölgeyi savaş bölgesi olarak gösterdiler. Bu algıyı yaptılar Mürted örgüt PKK'nin Kürtlere maliyeti en az 50 bin insanın ölümü ve 500 milyar dolar zarar olmuştur. Bundan dolayı Irak Kürdistanı'ndaki hükümet her ne kadar PKK, savaşmak istediyse de Kürdistan yönetimi onlarla savaşmadılar." şeklinde konuştu. "Kürtlerin en büyük problemi PKK'dir." ifadesine dikkat çeken Yalçın, "Bu konuda Müslüman Türk kardeşlerimize önemli bir görev düşüyor. Çünkü bazı Türk kardeşlerimiz, Kürtleri gerçekten tam manasıyla bir kardeş olarak görmüyor; bir terörist bir Ermeni asıllı olarak görüyor." dedi. Yalçın, şunları söyledi: Şeyh Sait, İslam için mücadele etti çünkü ancak İslam hareketi, Türkleri ve Kürtleri yan yana getirebilirdi. Her ne kadar bazıları ona İngiliz ajanı ve hain de dese onun amacı İslam halifeliğini getirmek ve bu konuda mücadele etmekti. Kürtler arasındaki sıkıntılar ümmetin meseleleridir. Ümmetin meseleleri de alimlerin çözmesi gereken meselelerdir. Peygamber Efendimizin buyurduğu gibi biz bir vücudun azaları gibiyiz.”