Hazreti Nuh'un Gemisi ve Tufan ile ilgili yeryüzünde merak uyandıran çalışmalar devam ediyor. Dünya üzerinde bu alanda yapılan çalışmanın en somut şekilde yürütüldüğü yer Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesine bağlı Telçeker (Surbexanajêr) köyündeki 'Durupınar Site' alanında Hazreti Nuh'un Gemisine ait olduğu düşünülen iz üzerinde yapılmaktadır.

Şu zamana kadar yapılan araştırmalarda izin altına yer altı radar görüntüleme cihazlarla bir geminin varlığı tespit edilmiş durumda ama bu geminin Hazreti Nuh'a mı ait olduğunun tespit edilebilmesi için farklı araştırmalarında yapılması gerekmekte.

Bu alanla ilgili daha önce yaptığımız kapsamlı dosya haberi inceleyebilirsiniz.

https://ilkha.com/analiz/hazreti-nuhun-gemisi-ve-agri-gercegi-110902

1949 yılında meydana gelen depremin ardından ortaya çıkan gemi kütlesi 1959 yılında Harita Mühendisi Yüzbaşı İlhan Durupınar tarafından havadan fotoğrafı çekildiğinde ve bu durum basına yansımasının ardından dünyada heyecan oluşturmuş, yurt dışından araştırmacılar alanla ilgili incelemelerde bulunmak için bölgeye akın etmişti.

 

Türkiye'de ise ilk olarak araştırma ekibi 1984 yılında Doç. Dr. Salih Bayraktutan başkanlığında kurularak alanda inceleme başlatılıyor.

Yaptıkları çalışmaları İLKHA'ya anlatan Doç. Dr. Salih Bayraktutan ve Amerikalı Bilgisayar Mühendisi ve Arkeolog Andrew Jones, önemli bilgiler paylaştı.

1984 yılından beri alanla ilgili 38 yıldır araştırma yapan Bayraktutan, geminin yaşını ortaya çıkarmak için çalışmalarına devam ediyor.

"1985 yılında California Üniversitesi Los Alamos Ulusal Laboratuvarı'ndan John Baumgardner nükleer silahların yapıldığı yer Amerika'da oradan çok tecrübeli Jeofizik Mühendisi Jhone Bab Gardner ile birlikte bir ekip kurdum, İtalyanlar, Amerikalılar ve Türkiye'den ibaret." diyen Salih Bayraktutan sözlerini şöyle sürdürdü:

Buraya gelerek yeraltı radarı ile geminin güney ucundan kuzeyine kadar 2 metre aralıklı 200 tane profil aldık. Bunların her birinin derinliğe doğru yapılarını bulduk, anormal sinyalleri vs. Tabanında 'V' biçiminde bir yapı çıktı. Tabi bu yapı kayıtlarda keskin 'V' idi. Sonra ortadaki sırtın etkisi görüldü onu düzelttik, tabandaki keskin 'V' biraz daha tatlı bir hale geldi, biraz açıldı.

Yapının çok sert olmasının kendilerini şaşırttığını belirten Bayraktutan, "Geçen hafta 10x10 küp şeklinde numuneler aldım yaşını bulmak için. İnanır mısınız jeolog çekiç ile vuruyorum zeminde bana vuruyor. İteliyor resmen çok sert. Ama malzemeye baktığımızda killi, çamurlu, toprak kumlu. Ve çakıllar var ama çakılsız yeri seçiyorum ve 10x10, 5 santimetre ancak derinliğe inebildim, bir saat uğraştık. Fakat şu soru geliyor aklımıza, bu malzeme neden bu kadar sert, yani kompakt bir hale gelmiştir. Ve hemen duvarın dışındaki malzeme tamamen aynı bileşimde olmasına rağmen, kimyasal bileşimi ne kadar yumuşak ve akıyor sürekli hamur gibi. Bunun bir cevabını vermeliyiz henüz veremedik. Sadece kompakt olduğunu söylüyoruz." bilgilerini paylaştı.

Bölgede meydana gelen depremden sonra gemi olduğuna inanılan kütlenin yukarıya doğru çıktığını hatırlatan Bayraktutan, "1949 yılının ya haziran ya da ağustos aylarında meydana gelen depremle şu hale geliyor. Merkez üssü Doğubayazıt olan depremde buranın bu hale gelmesi için en az 5,5 şiddetinde benim tecrübelerime göre 6 olmasa da 5,5 ya da 5,8 şiddetinde bir deprem olması gerekir ki 13 kilometre buranın boyu, burası eskiden Nuh'un Gemisi'nin üstündeki arazi hafif ondüleli bir araziymiş. 1984 yılında yaptığımız araştırmalarda köyün büyükleri ile konuştum. Diyorlardı ki, 'burası bizim çayırımız ekip biçiyorduk, hayvan otlatıyorduk. Depremde bu hale geldi.' Sadece bu geminin izi düzgün kaldı, oda bu kompaktsiyondan dolayı. Birde depremden sonra bu heyelan arazisi çökmesine rağmen bu gemi biçimli kütle yükseliyor. Orada bir terslik var." ifadelerini kullandı.

Alan ile ilgili ivedilikle karar verilmesi ve harekete geçilmesi gerektiğinin altını çizen Bayraktutan şunları söyledi:

İnsan yapısı araçlardan neye benziyor? Sadece gemiye benziyor. Başka türlü bir sandık değil, bir uçak değil. Bu alanı öncelikle korumak istiyoruz mu istemiyor muyuz? Devlette uzun süre kararsız kaldı. Ben kendi imkanlarımla gittim geldim Erzurum'dan, burada gece yattım, kalktım, köydeki evlerde bazı zamanlar yattım. Buradaki bu obje bir geminin havasız çamurlu bir ortamda çürümüş hali olabilir. Bazı eşit aralıklı sinyaller yeraltı radarından aldık. Fakat o sinyallerin ne tür bir malzemeden geldiğinin örneğini alamadık çünkü DSİ (Devlet Su İşleri) sondajı yaptı. Karotun içindeki beklediğimiz malzeme yani demirce zengin onlar hep aktı gitti. Burada bir obje var, kompaktlık kazanmış yani çevresine göre yüksek dirençte kompaktsiyonda bir malzeme var. Geometrisi, eni, boyu falan mesela İncil'deki, Tevrat'taki boyutlara benziyor. Birçok benzerlikleri var.

Bayraktutan, "Bu sismik fayın oluşumundan dolayı yaşını yaklaşık biliyoruz, yani fayın oluşumunu. Ama bu malzeme burada değildi, önceden ta yukarıda bir yere oturdu ondan sonra aşağı geldi. Ve ortadaki o taş blok bu gövde ile beraber yüzüyor. Zaten gövdenin dağılmamasını sağlayan o. Çünkü bunu radarla taradığımızda boyu 10-15 metre, derinliği ise ancak 8-9 metre." şeklinde konuştu.

Alanda çıkarılan fosil örnekleri (Hazreti Nuh'un Gemisi olduğuna inanılan alanda sergileniyor)

Alanla ilgili bir grup araştırmacı ile birlikte daha önce yeraltı radar görüntüleme aracı ile cismin 3 boyutlu görüntüsünü ortaya çıkaran Amerikalı Bilgisayar Mühendisi ve Arkeolog Andrew Jones ise alanda Hazreti Nuh'un Gemisi'nin var olduğuna inandıklarını ve bunu tüm dünyaya anlatmayı hedeflediklerini söyledi.

Alana özel bir ilgi duyduğunu gizlemeyen Andrew Jones, "Burayı ilk 1997’de öğrendim ve ziyarete geldim, 1997’den beri burasıyla ilgili araştırmalar, çalışmalar yapıyorum. Buraya özel bir ilgi var yurtdışından. Özelikle din turizmi açısından, inanç turizmi açısından. Biz şu anki çalışmalarımızla buraya daha fazla turisti getirmeyi amaçlıyoruz. Daha fazla tanıtımını yaparak, daha fazla turistin bu Nuh’un gemisini görmesini istiyoruz. Bizim bu yıl ilk aşamada yaptığımız çalışma, buradaki yapıyı geliştirmek, buradaki turist ağırlama merkezlerini geliştirmek, gelen misafirlerin isteklerine cevap verebilecek şekilde, bilgi alabileceği bir alan oluşturmak, onunun için de özelikle köy muhtarlığıyla, Doğubayazıt’taki kaymakamlık ve belediye ile buradaki tadilatı gerçekleştirdik, amacımız bunu daha ileriye götürmek. Bizim amacımız özelikle Türkiye’yi Dünyaya tanıtmak, inananlara insanlığın ilk çıkış yerini insanlara gösterebilmek." şeklinde konuştu.

İzin 3 boyutlu yeraltı radar görüntüleme sonucu.

Andrew Jones, "Biz buraya geldiğimiz süreler içerisinde bir ekip getirdik ve yeraltındakileri gösterebilmek için yerde tomografi yapıp buradaki yerde toprak oluşumunun ne olduğunu araştırdık. Geçen yıl da valilik tarafından burada bir çalışma gerçekleştirildi, radar çalışması, biz burada misafir olarak bulunduk, çalışmaları takip ettik. Bizim inancımız, buranın Nuh’un Gemisi olduğu, buranın boş bir alan olmadığı." ifadelerini kullandı.

Dini kaynaklar ne diyor?

M.Ö. 3 bin 300-3 bin 500 yılları arasında yaşandığı tahmin edilen Nuh Tufanı, Tevrat, İncil ve Kuran-ı Kerim'de ayetler ve farklı anekdotlarla anlatılıyor. 190 yıldır devam eden bilimsel ve bağımsız araştırmalarda kaynak olarak kullanılan dini kitaplar, tufanı şu şekilde anlatıyor:

Kuran-I Kerim (Hud Suresi) (40-44)

"Nihayet emrimiz geldi ve sular coşup yükseldi. Nûh’a dedik ki: “Her türden (hayvan) birer çift ile -daha önce haklarında hüküm verilmiş olanlar dışında- aileni ve iman edenleri gemiye bindir!” Zaten onunla birlikte pek azı iman etmişti. Nûh, “Haydi gemiye binin! Yüzerken de dururken de Allah’ın adını anın. Şüphesiz ki rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir” dedi. Derken gemi onları, dağlar gibi dalgalar arasında götürmeye başladı. Nûh, uzak duran oğluna, “Haydi yavrum gel, sen de bizimle birlikte gemiye bin, kâfirlerle beraber olma!” diye seslendi. Oğlu, “Beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım” diye cevap verdi. Nûh dedi ki: “Bugün Allah’ın hükmünden ancak O’nun esirgedikleri kurtulacaktır” derken aralarına dalga giriverdi, böylece o da boğulanlardan oldu. (Sonra) “Ey toprak suyunu yut! Ey gök sen de tut!” denildi. Su çekildi; hüküm yerini buldu; gemi Cûdî’nin üzerine oturdu; “Zalimlerin topunun canı cehenneme!” denildi.

Tevrat (Yaratılış)

Kendine gofer ağacından bir gemi yap. İçini dışını ziftle, içeriye kamaralar yap. Gemiyi şöyle yapacaksın: Uzunluğu üç yüz, genişliği elli, yüksekliği otuz arşın olacak. Pencere de yap, boyu yukarıya doğru bir arşını bulsun. Kapıyı geminin yan tarafına koy. Alt, orta ve üst güverteler yap. Yeryüzüne tufan göndereceğim. Göklerin altında soluk alan bütün canlıları yok edeceğim. Yeryüzündeki her canlı ölecek. Ama seninle bir antlaşma yapacağım. Oğulların, karın, gelinlerinle birlikte gemiye bin. Sağ kalabilmeleri için her canlı türünden bir erkek, bir dişi olmak üzere birer çifti gemiye al. Çeşit çeşit kuşlar, hayvanlar, sürüngenler sağ kalmak için çifter çifter sana gelecekler. Yanına hem kendin hem onlar için yenebilecek ne varsa al, ileride yemek üzere depola. Nuh 600 yaşındayken, o yılın ikinci ayının on yedinci günü enginlerin bütün kaynakları fışkırdı, göklerin kapakları açıldı. Yeryüzüne kırk gün kırk gece yağmur yağdı. Gemi yedinci ayın on yedinci günü Ararat Dağı'na oturdu.

İncil (Yaratılış)

"Yüz elli gün geçtikten sonra sular azaldı. Gemi yedinci ayın on yedinci günü Ararat dağlarına oturdu. Kırk gün sonra Nuh yapmış olduğu geminin penceresini açtı. Kuzgunu dışarı gönderdi. Kuzgun sular kuruyuncaya kadar dönmedi, uçup durdu. Bunun üzerine Nuh suların yeryüzünden çekilip çekilmediğini anlamak için güvercini gönderdi. Güvercin konacak bir yer bulamadı, çünkü her yer suyla kaplıydı. Gemiye, Nuh'un yanına döndü. Nuh uzanıp güvercini tuttu ve gemiye, yanına aldı. 17 gün daha bekledi, sonra güvercini yine dışarı saldı. Güvercin gagasında yeni kopmuş bir zeytin yaprağıyla akşamleyin geri döndü. O zaman Nuh suların yeryüzünden çekilmiş olduğunu anladı. Yedi gün daha bekledikten sonra güvercini yine gönderdi. Bu kez güvercin geri dönmedi. Nuh 601 yaşındayken, birinci ayın birinde yeryüzündeki sular kurudu." (İLKHA)