MEHMET TAHİR ÖZSOY/DOĞRUHABER

Geçtiğimiz günlerde Bağcılar’da uyuşturucu bağımlısı 26 yaşındaki gencin annesini öldürmesi Türkiye’nin gündemine oturmuştu. Dehşet verici olayda yargılama süreci devam etse de bu hadisenin hangi toplumsal sebepler nedeniyle gerçekleştiği ile kimse ilgilenmedi. Toplumda yaşanan olayların büyük çoğunluğu toplumsal ve ahlaki yozlaşma nedeniyle gerçekleşiyor. Bu tür olaylar da, toplumsal yozlaşmanın geldiği nokta açısından gösterge niteliği taşıyor. Toplumda yaşanan sorunlar ve sonuçları hakkında gazetemize konuşan HÜDA PAR Sosyal İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hasan Şahin, önemli açıklamalarda bulundu. Toplumsal alanda yaşanan ciddi sorunlara değinen Şahin, “Dünyayı bir şekilde etkileyen ekonomik kriz ülkemizi de ciddi şekilde etkilemektedir. Kriz nedeniyle insanlarımız ekonomik sıkıntı yaşamakta, bu da iktisadi hayatı olumsuz olarak etkilemektedir. Ancak tamamen ekonomiye odaklanırken toplumsal alanda ciddi buhranlar yaşanmakta her geçen gün bu buhranlar daha da derinleşmektedir. Uyuşturucu satışları ve kullanımındaki artış, cinayetler, intihar olayları, boşanmalar, aile kurumuna yönelik saldırılar, aile içi katliamlar, toplum bireyleri arasındaki tahammülsüzlük ciddi boyutlara ulaşmıştır. Değerlerimize aykırı Avrupa kaynaklı projelerin eğitim kurumlarında uygulanması özellikle sapkınlığın teşvik edilmesine yönelik açık veya kavramlar üzerinden sinsi bir şekilde uygulanması ahlaki çöküntüyü de beraberinde getirmektedir.” şeklinde konuştu.

“YAŞANACAK BİR TOPLUMSAL YIKIMIN ALTINDA HERKES KALACAKTIR”

Ahlaki yozlaşmanın önlenmesiyle toplumsal sorunların büyük oranda çözüleceğini ifade eden Şahin, bu konuda bütün resmi kurum ve sivil toplum kuruluşlarının birlikte hareket etmesinin önemine değinerek şunları kaydetti: “Toplumda yaşanan bu yozlaşmanın siyasi, ekonomik, sosyolojik, psikolojik, eğitim ve aile yapısından kaynaklanan nedenleri vardır. Bunlar bir bütün olarak ele alınmalı, sonuç odaklı değil, sebep odaklı çalışmalar yapılmalıdır. Bütün resmi kurumlar ve STK’lar işbirliği içinde çalışmalıdır. Siyasiler oy ve koltuk kavgasını bir tarafa bırakarak ahlaki yozlaşmanın önüne geçecek söylem ve eylemde bulunmalıdırlar. Çıkarılacak yasalar kültürümüze, inanç ve ahlak değerlerimize uygun olmalıdır. Toplumu değerlerinden uzaklaştıran ve ahlaki yozlaşmaya sebep teşkil eden yasaların çıkarılmasına izin verilmemelidir. Aksi halde yaşanacak bir toplumsal yıkımın altında herkes kalacaktır.”

“GELECEK NESLİN İMHASI HEDEFLENİYOR”

Ahlaki değerleri yerle bir eden yapıların faaliyetlerine izin verilmesiyle toplumun geleceğinin tehlikeye atıldığını belirten Şahin, “Ahlaki değerleri yerle bir eden sapkın hareketlerin faaliyetlerine izin verilmesi, gençliği kendine yabancılaştırma ve değerlerinden uzaklaştırma amaçlı festival ve programların kurumlar tarafından düzenlenmesi  toplumu ahlaki olarak imha etmeye yönelik projelerdir. Bu tür projelerle gelecek neslin imha edilmesi  hedeflenmektedir.” dedi.

“AHLAKİ DEĞERLER VE MANEVİYAT ÖN PLANA ÇIKARILMALIDIR”

Şahin, “İnsanın bütünlüğünü yani bedeni ve ruhu birlikte eğiten bir eğitim müfredatı mutlaka oluşturulmalıdır. Ahlaki değerler ve maneviyat ön plana çıkarılmalıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kurumlarla işbirliği yapılmalı ve koordineli çalışmalar yapılmalıdır.” diyerek bu konuda bir an önce harekete geçilmesi çağrısında bulundu.

“AİLE KAPİTALİST SİSTEME YEM EDİLMEMELİDİR”

'Ailesiz toplum’ oluşturmaya çalışanlarla mücadele edilmesi gerektiğini ifade eden Şahin, “Aile medeniyetimizin önemli kurumlarındandır ve eğitimin ilk basamağıdır. Aile eğitimine ağırlık verilmelidir. Son dönemde Batı kaynaklı sözleşme ve projelerin hedefinde ‘Ailesiz toplum’ oluşturmak vardır. Bunların aileyi bireyselleştirme ve aile kurumunu dağıtmaya yönelik çalışmalarının önüne geçilmeli, gerekli tedbirler mutlaka alınmalıdır. Aile kapitalist sisteme yem edilmemelidir. Medyanın toplum üzerinde ciddi bir etkisi vardır. Özellikle genç nesli değerlerinden uzaklaştırma ve ahlakta sınır tanımayan ahlaksız dizi, film ve programlar ciddi şekilde denetlenmeli ve yasaklanmalıdır.” şeklinde konuştu.

“UYUŞTURUCU ŞEBEKELERİNE KARŞI CİDDİ ÖNLEMLER ALINMALI”

Çok sayıda aile facialarına, farklı suç ve olaylara sebebiyet veren uyuşturucu sorununa da değinen HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Şahin, “Bütün kötülüklerin anası olan uyuşturucunun kullanımı ve satışıyla da en iyi şekilde mücadele edilmelidir. Aldığı uyuşturucudan dolayı annesini vahşice öldüren, toplu aile katliamlarına sebebiyet veren uyuşturucuyla mücadele ciddiye alınmalıdır. Bir yandan kullanıcılara yönelik tedavi çalışması yapılırken; asıl mücadele uyuşturucu mafyası ve baronlara karşı yapılmalıdır. Devletin bürokratlarının da içine girdiği bu şebekelere karşı ciddi önlemler alınmazsa toplum felakete sürüklenecektir. Uyuşturucu mafyasına en ağır cezalar verilmelidir.” diyerek uyuşturucuyla mücadeleyle ilgili görüş ve önerilerde bulundu.

“TOPLUMSAL YOZLAŞMA TOPLUMSAL FELAKETTİR”

Şahin, son olarak şunları kaydetti: “Unutmamak gerekir ki; ekonomik kriz uygulanacak iyi bir iktisat programıyla giderilebilir. Ancak  toplumsal alanda yaşanan buhranların önlemi alınmazsa  sosyal hayatta onarımı zor yaralar açılacaktır. Bunun için önceliğimiz insan ve adalet olmalıdır. Toplumsal yozlaşma toplumsal felakettir. Medeniyet, geleceğe sağlıklı toplumla taşınır.”

TESSEP Genel Başkanı Kurtaran:  HAYASIZ AKIMA DUR DİYECEK MÜMİN KADINLARA İHTİYAÇ VAR

Diyarbakır’da “Toplumun İhya ve İnşasında Kadının Rolü” konulu bir seminerde konuşan TESSEP Genel Başkanı Bildane Kurtaran, "Tesettür Müslüman kadının kalesidir. Bu kaleyi aşmadan ona ulaşamıyorlar. Bu nedenle Müslüman kadın modeline olan düşmanlıklarını tesettüre saldırarak izhar ediyorlar." dedi.

Diyarbakır

Tesettür Seferberliği ve Erdemli Kadınlar Derneği (TESSEP) Diyarbakır Temsilciliği, “Toplumun İhya ve İnşasında Kadının Rolü” konulu bir seminer düzenledi. Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan seminer, TESSEP'in vizyon ve misyonunu anlatan sinevizyon gösterimi ile devam etti. Seminere konuşmacı olarak katılan TESSEP Genel Başkanı Bildane Kurtaran, toplumun ihya ve inşasında kadının rolünü ve önemini anlattı. Hasan El-Benna'nın, "Dünya nüfusunun yarısı kadındır. Diğer yarısını da kadınlar yetiştirir." sözüne atıfta bulunan Kurtaran, bu nedenle kadının, toplumun merkezinde yer aldığını vurguladı. Tarih boyunca bu hakikati okuyan her fikir ve ideolojinin, kadını merkeze aldığını ve onu elde etmenin ve yönetmenin yollarını aradığını söyleyen Kurtaran, "Ancak kadının önemi konusunda varılan bu hakikatin aksine, kadın denen varlığın yanlış tanımlandırılması neticesinde kadın, toplumsal hayatta, sosyal hayatta yanlış konumlandırılmıştır. Hatta kadın bile kendini yanlış tanımıştır." dedi.

"KADININ DURUŞU TOPLUMUN DURUŞUDUR"

Böylece pek çok medeniyetin, itidalden ve hakikatten uzak bir şekilde kadını tanımladığını ve bu minvalde konumlandırmaya çalıştığını ifade eden Kurtaran, "Bu sebeple toplumun ihya ve inşasında kadının rolünü konuşmadan önce, kadın kimdir sorusunu cevaplamalıyız." dedi ve şunları ekledi: "Şayet bu soru Hakk ekseninde cevaplanmazsa, buradan oluşan boşluğu bir çok beşeri 'izm' ve ideoloji dolduracaktır. Cevabı onlar verecektir. Böylece ruhumuzda, düşüncelerimizde, fikirlerimizde 'kadın kimdir?' sorusunu, feminizm cevaplayacaktır! Sekülerizm, materyalizm cevaplayacaktır ve maalesef verilen bu cevaplarla, kadın özel hayatta, aile hayatında ve sosyal hayatın içinde bu yanlış cevaplara paralel bir şekilde yanlış konumlandırılacaktır. Oysa bu sorunun en doğru cevabı, kadını yaratan, onun fıtrat özelliklerini, meziyetlerini ve hangi amaca binaen yarattığını en iyi bilen Yüce Allah’ın yanındadır. O kadını ve erkeği 'yeryüzündeki halifesi olarak tanımlıyor' ve onu kendine has fıtratı, sorumlulukları ve özellikleriyle bu şekilde konumlandırıyor. Bu şekilde ihya olan ve bu doğrultuda, bu hakikatlerle yola çıkan kadın toplumu da aynı şekilde ihya ve inşa edecektir. Zira kadının duruşu toplumun duruşudur."

"TESETTÜR SADECE ŞEKİLSEL OLARAK BÜRÜNÜLEN BİR KIYAFET DEĞİLDİR"

Kadının vahye teslimiyetinin, toplumun vahye teslimiyeti anlamına geldiğine işaret eden TESSEP Genel Başkanı Bildane Kurtaran, "Yani kadının Allah’a itaati, toplumun Allah'a itaatidir. Ve böylece kadının selameti, toplumun selametidir. Ancak günümüzde, topluma bu maksattan uzak bir şekilde, beşeri ideolojilerce idealize edilen kadın modelleri empoze edilmektedir. Tüm bunlar yapılırken de en çok saldırılan, Müslüman kadın kimliğinin sembolü ve İslam’ın şiarı olan tesettüre saldırılmaktadır. Zira tesettür sadece şekilsel olarak bürünülen bir kıyafet değildir. İçiyle, dışıyla, ruhuyla, düşünceleriyle kadını ihya ve inşa eden, Allah’ın kadınlar için seçtiği, göklerden inen özel libasıdır. Tesettür kendi isteklerine göre kadınları batıl ekseninde değiştirip, dönüştürmeye çalışan şer güçlerin önünde en büyük engeldir." diye konuştu.

"TESETTÜR BİR TEVHİD EYLEMİDİR"

Kurtaran, " Tesettür bir tevhid eylemidir. Tesettür bir kimlik ibrazıdır. Tesettür kadının hangi otoritenin emrinde olduğunu, kimin yönlendirmesi, idaresiyle yaşadığına dair bir safını belli etme hareketidir. Tesettür Müslüman kadının kalesidir. Bu kaleyi aşamadan ona ulaşamıyorlar. Tarih boyunca hep böyle oldu. Bu nedenle Müslüman kadın modeline olan düşmanlıklarını tesettüre saldırarak izhar ediyorlar. Ve bugün bu minvalde, türlü ifsad ve algı oyunlarıyla hayasız bir akım vardır. Bu hayasızca akıma kim dur diyecek? Bu hayasız akıma, dur diyecek, topluma  yön verecek bilinçli, güçlü mümin kadınlara ihtiyaç vardır." değerlendirmesinde bulundu. Seminer, yapılan dua ile son buldu. (İLKHA)