Batman Hukuk ve Adalet Derneği Başkanı Avukat Yusuf Tanrıseven, gündeme gelen af tartışmalarına ilişkin İLKHA muhabirine açıklamalarda bulundu.

Son dönemlerde af tartışmalarının bir kez daha gündeme gelmeye başladığını belirten Tanrıseven, cumhuriyetin 100’üncü yılının da bunda etkisinin olduğunu söyledi.

Daha önce cumhuriyetin 10’uncu ve 50’nci yılında da af kanununun çıktığını anımsatan Tanrıseven, bu nedenle 100’üncü yılda da bir af kanunu beklentisinin ortaya çıktığını dile getirdi.

Türkiye’de daha çok af kanunlarında devlete karşı işlenen suçların kapsam dışında tutulduğunu vurgulayan Tanrıseven, ancak vatandaşa karşı işlenen suçların ise tam tersine af kapsamına alındığına dikkat çekti.

 

“Türkiye’de yargıya güven diplerde”

Yargıya güvenin her geçen gün azaldığına işaret eden Tanrıseven, “İşin özünde olması gereken; Devletin kendisine karşı işlenen suçları affetme yetkisinin olması, vatandaşın da kendisine karşı işlenen suçları kendisinin affetme yetkisinin olması lazım. Ama Türkiye’de durum biraz daha farklı. Niye? Çünkü Türkiye’de yargıya güven diplerde artık. Baktığınız zaman son dönemlerde yargıya güvenin azaldığını görüyoruz.” dedi.

Türkiye’de 8 milyon civarında ceza dosyasının olduğunu aktaran Tanrıseven, ortalama her iki kişiden birinin ya sanık, ya tanık ya da müşteki olarak mahkemelik olduğunu kaydetti.

“Cezaevleri ıslah edici nitelikte değil, daha çok cezalandırma amacı taşıyor”

“Aslında bu çok yüksek bir oran” diyen Tanrıseven, “O yüzden bu dosyaları eritmek için genelde af kanunu gündeme geliyor. Cezaevlerine de baktığımız zaman, cezaevleri kapasitelerinin fazlasıyla üstündedir. Korona salgını, ceza infaz yasalarındaki değişikliklerle cezaevi kısmen boşaltıldı ama halen yine kapasitelerinin üstünde bir kapsamda bulunuyor. Tabi cezaevleri bu koşullarla ıslah edici nitelikte değil. Daha çok cezalandırma amacı taşıyor. Bu nedenle son dönemlerde as yasası daha çok gündeme gelmeye başladı.” ifadelerini kullandı.

“Amerika birinci, Türkiye ise ikinci sırada”

Türkiye’nin, gelişmiş 36 ülke arasında hapsedilme oranı açısından dünyada ikinci sırada yer aldığına vurgu yapan Tanrıseven, şöyle devam etti:

“Amerika birinci, Türkiye ise ikinci sırada. Çünkü Türkiye’de ortalama 100 bin kişiden 400 kişi cezaevine giriyor. Batı Avrupa ülkelerinde Almanya, İspanya gibi ülkelerde bu oran 85-90, İngiltere’de 150’dir. Türkiye’deki bu oran çok yüksek. Böyle olduğu zaman ister istemez af kanunları gündeme geliyor. Ama şu anda gelişmiş dünyada af kanunları yerine daha çok infaz sisteminde düzenlemeler yapılıyor. Kişiye göre infaz sistemi getiriliyor.”

“Herkesin aynı kefeye konulması vicdanları yaralıyor”

Kader mahkûmu dedikleri insanların azılı mahkûmlarla karıştırılmayıp farklı statüye tabi olmaları gerektiğini belirten Tanrıseven, “Çevrenin koşullarına uyarak veya arkadaş etkisinde kalarak bir suç işleyen veya cahillik eden insanla, artık bu işi meslek haline getirmiş insanların aynı kefeye konulmaması lazım. Bu insanlara ilişkin infazların da farklı olması lazım. Kimisi cezasının yarısını yatarken, kimisi 4’te 3’ünü, kimisi de tamamını yatması gerekirken Türkiye’de genelde bir genelleme yapılıyor ve herkes aynı kefeye alınıyor. Bu da ister istemez toplum vicdanında yaralara sebep oluyor.” dedi.

“Kişilere karşı işlenen suçlarda mağdurun rızası alınmalı”

Tanrıseven, konuşmasının devamında “Kişi diyor ki ‘bana karşı işlenen suçun mağduru benim ama devlet bunu affediyor’ ama devlet kendisine karşı yapılan en ufak bir yanlışı ise affetmiyor. Bu bir çelişkidir. Bunun giderilmesi gerekiyor. Özellikle kişilere karşı işlenen suçlarda mağdurun rızası alınmalıdır. Ya da başka bir şekilde bunun düzeltilmesi gerekir. O yapılmadığı takdirde af yasaları her zaman vicdanları yaralamaya devam edecektir.” açıklamasında bulundu.

“Örgüt üyelerinin düzenlediği fezlekelerle mahkûm edilen insanların mağduriyeti son bulmalı”

FETÖ’nün savcı ve hâkimlerince ceza alan insanların da mağduriyetlerinin bir an önce giderilmesi gerektiğini hatırlatan Tanrıseven, şunları söyledi:

“Türkiye son dönemlerde bir terör belasının içinden geçti. Terörden ceza alan birçok polisin veya kolluk kuvvetinin düzenlediği fezlekelerle insanlar mahkemelerde yargılandı. O terör örgütü savcılar tarafından bunların iddianameleri düzenlendi. Terör örgütü üyesi hâkimlerce çok ağır cezalar verildi bu kişilere. Bunların da mağduriyetlerinin giderilmesi gerekiyor.”(İLKHA)