23 Mart 1960'da Şanlıurfa'da vefat ettikten sonra naaşı defnedildiği mezarından çıkarılarak bilinmeyen bir yere götürülen Bediüzzaman Said Nursi'nin kayıp mezarı hakkındaki tartışmalar devam ediyor.

Götürüldüğü yerin nerede olduğu hakkında çok farklı iddialar var. Bunlardan birisi de Medya Yazarları Derneği Onursal Başkanı Abdulkadir İkbal'e ait.

Said Nursi'nin naaşının Şanlıurfa Bediüzzaman Aile Mezarlığının yanında bulunan Şehitlik Mezarlığına defnedildiğini iddia eden İkbal, bu iddiasını Said Nursi'nin Şanlıurfalı talebesi Mahmut Hasırcı'ya dayandırıyor.

Üstad Bediüzzaman Said Nursi'nin Şanlıurfa'ya gelişi ile ilgili bilgi veren İkbal, "Said Nursi Hazretleri Isparta'dayken kendisini acele bir şekilde 'Atamın bir menzili olan Urfa'ya götürün.' diye söylemiş. Üstad o zamanlar çok hastadır. Talebeleri hemen araç hazırlarlar. Araçla eski Adana yoluna eski adı Gâvur Dağı'na gelirler. Said Nursi, Gâvur Dağı'na bundan sonra Nurdağı denilmesini ister. O tarihten itibaren de Gâvur Dağı, Nurdağı olarak binilir. Üstad Urfa'da 3 gün kalır. Üstad İpek Palas Oteli'nde 23 Mart 1960'da vefat eder." dedi.

"İhtilalden 50-52 gün sonra Genelkurmay Başkanı Urfa'ya gelir"

Bediüzzaman'ın naaşının kaçırılması olayına değinen İkbal, şöyle devam etti:

O zamanın hükümeti Said Nursi'nin naaşını aceleyle ister. Hatta çöp arabasına koyup gönderilmesi istenir. Mehmet Hafız tarafından hazırlanmış olan Dergâhta iki kubbe yapılır. Halk, kubbeyi yapan kişinin kubbeyi kendisi için yaptığını zanneder. Said Nursi vefat ettikten sonra Ulu Cami'de cenaze namazı kılınır. Cenaze namazından sonra Dergâha defnedilir. Aradan iki gün geçtikten sonra 1960 ihtilali olur. İhtilalden 50-52 gün sonra Genelkurmay Başkanı Urfa'ya gelir. Said Nursi'nin kardeşi Abdülmecit de Urfa'ya gelir. 'Kardeşim bana uzak olduğu için ben ziyaret edemiyorum diye benim yakınıma getirin.' diye bir dilekçe hazırlanır. Abdülmecit Ağabeye imzalatmak isterler ama o istemez. Tehdit ederek dilekçeyi imzalatırlar.

Said Nursi'nin mezarının kırıldığı gün Şanlıurfa'da bir askerin öldüğünün haberinin yayıldığını ve bunun bir senaryo olduğunu belirten İkbal, asker cenazesi denilerek Şehitlik Mezarlığı'na defnedilen naaşın Bediüzzaman'ı ait olduğunu öne sürdü.

"Üstad'ı oradan çıkardılar, senaryo yaptılar ve buraya defnettiler"

Medya Yazarları Derneği Onursal Başkanı Abdulkadir İkbal

Bu iddiasını Said Nursi'nin Şanlıurfalı talebesi Mahmut Hasırcı'ya ve Üstad'ın bir şiirine dayandıran İkbal, "Sabaha doğru gelip Said Nursi'nin mezarını kırarlar. Çevredekilere bir askerin öldüğünü ve o askeri defnedecekleri söylenir. Ertesi gün Yusuf Paşa Camii'nde İkindi namazında cenaze namazı kılıp buraya defnederler. Mahmut Hasırcı durumundan haberdar olup takip eder. Daha sonra gelip mezarın yerini tespit eder ama pek fazla kimseye bahsetmez. Hasırcı'nın vefatından 14 gün önce onu arayıp hasta olduğunu ve bildiği bilgilerle ilgili çalışma yapmak istediğimi söyledim. 'Olur' deyip Ulu Camiye geldi. Daha sonra da Ulu Camii'nden Urfa Şehitlik'e (Şehitler Anıtı'nın bulunduğu mezarlık) kadar geldik. Hasırcı 'Üstad'ı oradan çıkardılar, senaryo yaptılar ve buraya defnettiler.' Üstad buradan gitmedi. Üstadın kitabında bir şiiri var: ' Yıkılmış bir mezarım ki, yığılmışım içinde' diyor. Üstad Urfa'dan gitmediğini şiirinde beyan ediyor." şeklinde konuştu.

"Nereye gömdüyseniz getirin eski yerine koyun"

Ölen bir insanın mezarının kaldırılıp nerede olduğu belli olmayan bir hale getirmenin devlete yakışmadığını belirten İkbal, sözlerini şöyle sürdürdü:

İhtilal yeni olmuş, askerin başka işi yok mu? 50 gün sonra gelip Said Nursi'nin mezarı kırılıyor. Daha devlet sistemini yeni ele aldınız. Menderes ve Celal Bayar'ı götürdünüz. Yeni bir devlet kuruluyor, sizin ilk işiniz Said Nursi'nin mezarını kırmak oluyor. Bu hakikaten dünyada emsali olmayan bir felakettir. Bakın naaşı nereye koyduysanız getirin eski yerine koyun. Bediüzzaman'ın mezarı eski yeridir. Herkes eski yeri gördü, Fatiha okudu. Mezarı belli ama cesedini çıkardılar. Nereye gömdüyseniz getirin eski yerine koyun. Üstadın cesedinin yeri belli olmasın diye senaryo yazmışlar. Bir devlete yakışmaz. Devletin büyük bir ayıbı ve günahıdır.

"Türkiye bu ayıpla devam edemez"

Helalleşmek isteyenlerin Said Nursi'den başlaması gerektiğini vurgulayan İkbal, "Said Nursi'den önce Şeyh Said'in, Seyyid Rıza ve İskilipli Atıf Hoca'nın mezarı da kayıptır. Kendileri için ise dünyanın en büyük mezarını (Anıtkabir) yaptılar. İddia ediyorum; dünyanın adeta tapınağını yaptılar. Türkiye bu ayıpla devam edemez. Helalleşmek isteyenler Said Nursi'den başlamalı. Senaryo böyle yapıldı. İnşallah aklı başında olan insanlar bir işe el atar. Hükümete ricamız; siz maneviyata ve İslam âlimlerine değer veren anlayışa sahipsiniz, bir an önce bu ayıbın ortadan kaldırılması için cesedini bulup eski yerine koyun." diye çağrıda bulundu.

"O mektup doğru değildir"

Bediüzzaman'ın mezarının bilinmemesi ile ilgili yazdığı iddia edilen mektupla ilgili açıklamalarda bulunan İkbal, "Bediüzzaman'ın cesedinin bulunmaması ile ilgili o mektup sahtedir. O mektup doğru değildir. Said Nursi'nin mezarla ilgili 3 imzası var, diğerinde imza yok. Birisi o iddiayı oraya sıkıştırıp milleti kandırmışlar. 'Benim mezarım kaybolsun.' diye hiçbir Peygamberin duası yoktur. Hiçbir Peygamberin yapmadığı duayı Said Nursi yapar mı? Neden Isparta'dan buraya gelsin? 'Hazreti İbrahim'in makamına götürün.' demiş. Dünya âlem Said Nursi'nin defnedildiğini gördü." ifadelerini kullandı.

(İLKHA)