İslam dininde belli bir mal varlığına ulaşan kişilerin nisap miktarına göre malının belli bir kısmını muhtaçlara zekât olarak vermesi Allah'ın bir emri, İslam'ın 5 şartından biridir. Yılda bir defa yapılması farz olan zekât ibadetinin yanı sıra maddi durumu ne olursa olsun zaman fark etmeksizin her zaman yapılabilen sadaka ve infak ise toplumsal mutabakat, birlik ve beraberlik, olası acil bir durumda ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarının giderilmesi gibi birçok konuda ciddi bir öneme sahiptir.

İnfak ve sadakanın toplumsal faydalarına ilişkin İLKHA muhabirine konuşan Araştırmacı-Yazar Cemal Çınar, söz konusu ibadetin hem dünyada hem ahirette sahibine fayda sağlayacağını, toplumsal birlikteliğin sağlanması için de çok önemli olduğunu ifade etti.

"İnfak konusu Kur'an-ı Kerim'in ilk inen ayetlerinden son inen ayetlerine kadar işlenmiştir"

Çınar, "İnfak Kur'an-ı Kerim'in Mekki ayetlerinden başlayarak Medine'deki son ayetlere kadar toplumsal menfaatin, toplumsal mutabakatın her devrinden nazil olan, 23 yıl içerisinde inen Kur'an-ı Kerim'in içerisine serpiştirildiğini görüyoruz. Peygamber efendimiz (Sallalahu Aleyhi Vesellem), Mekke'de son yıllara kadar 5 vakit namaz dâhil oruç, hac, zekât gibi ibadetler olmadığı gibi ukubat (ceza) ve muamelat da yoktu ama infak ilk ayetlerden başlayarak inen son ayetlere kadar devam etmiştir. Bundan da Allah'u Teâlâ'nın bu işe çok önem verdiğini anlıyoruz." dedi.

İnfak ve sadaka, karşılığı Allah tarafından verilen bir borçtur

Allah'a inanan bir toplumun tamamen kendisini dünyaya kaptırmaması için infak ibadetinin işi dengede tutuğunu söyleyen Çınar, "Kişi, mülkün asıl sahibinin kendisi olmadığı, Allah'ın mülkün sahibi olduğunu, dolayısıyla da Allah'u Teâlâ merhameti gereği mal sahibi olanların ihtiyaçlarını gideremeyen muhtaçların ihtiyaçlarını gidermek ve dualarını almak, Allah'ın rahmetine mazhar olmak ve toplumsal mutabakatı sağlamak için dayanışma ve paylaşmayı uygun görüyor. Allah sana nasıl ihsanda bulunduysa, sen de başkalarına öylece ihsanda bulun (Kasas 77)' diye buyurmuştur. Allah'u Teâlâ infak etme hususunda da 'verdiğinin kat kat fazlasını kendisine ödemesi için Allah'a güzel bir borç verecek yok mu? (Bakara 245)' diyerek verilen infakı kendi üzerine bir borç olarak görmüştür. Allah, ya dünyada ya da ahirette veya hem dünyada hem de ahirette mutlaka karşılığını verir. Hatta mahşer gününde terazisi sıkıntılı olan ancak dünyadayken sadaka veren ve hesap gününde başka türlü sıkıntıları olanlar için melekler Allah'a o kulun hasenatlarını hatırlatarak ne yapmaları gerektiğini söylerler. Allah'u Teâlâ da 'dünya hayatında sıkıntıda olan kullarımı sıkıntısını giderdiği için bugün ben de onun sıkıntısını gidereceğim. Onun hesabını kapatıp cennete gönderin' der. Bu konuda çok sayıda hadis ve Kur'an-ı Kerim'in farklı yerlerinde ayetler var." diye konuştu.

Toplumsal mutabakat için infak ve sadakanın önemi

Toplumun birlik ve beraberliği için infak ve sadakanın büyük öneme sahip olduğunu vurgulayan Çınar, "Zekât nisap miktarıyla, sadaka ve infak ise imkân ve iman ile olur. İyi ki infak ve sadaka var. Eğer bu olmasaydı sadece zenginler mali ibadet yapabileceklerdi. Bu da Allah'u Teâlâ'nın sadece zengin olanlara değil fakirlere de olan merhametinden dolayıdır. Her insan sadaka verebilir. Verilen sadakaların zenginlerin verdiği zekâttan daha büyük bütçeler oluşturduğunu görüyoruz. İnfakın hem toplumsal birliktelik için hem cenabı Allah'ın insanlara verdiği mali ibadetleri yerine getirmek için hem de tüm insanların imkânları nispetinde ellerindeki mal ile infak etmek suretiyle Allah'ın rızasını kazanma, muhtaçların duasını alma, toplumdaki birlik ve beraberliğin sağlanması, aynı zamanda düşmanlık, kin ve insanı mahveden hasetten de muhafaza etmesi için önemlidir. Sıkıştığınızda size yardım eden bir insanın malına haset gözüyle değil belki her baktığınızda Allah razı olsun der, onun mal varlığına duacı olursunuz. İnfak ve sadaka konusu, müminler için hem kalbi hem maddi hem dünyevi hem de uhrevi manada çok ciddi bir alanı içine alıyor. Mekke'den Medine'ye kadar inen ayetler ve Medine'den günümüze kadar âlimlerin bu konuda ciltler dolusu kitap yazması bundandır." şeklinde konuştu.

(İLKHA)