'Kadın ve İslam'ın kadına verdiği değer' üzerine İLKHA'ya değerlendirmelerde bulunan Eğitimci Yazar Ali Haydar Zuğurlu, kadın ve aile konusunun son yüzyılda, bir proje dahilinde, batılılar tarafından sürekli olarak sık sık gündemde tutulduğunu ve bu projelerin masum olmadığını, özellikle kadınların özgürlük adı altında çalışma ve iş hayatına teşvik edildiğini ve bunun arkasında ciddi ifsat projelerinin var olduğuna dikkat çekti.
Kadın ve erkeğin arasını eşitlemenin huzur ve mutluluk getirmeyeceğini belirten Zuğurlu, bunun adalet kavramına aykırı olduğuna işaret ederek eşler arasında rol çatışmasına sebep olacağını ifade etti.
"Kadınlar üzerinden propaganda yapılarak toplumun her kesimde algı oluşturulmaktadır"
Onlarca hesap üzerinden, aile hayatının temel direği olan kadının batılılar tarafından hedef alındığını belirten Zuğurlu, "Kadınları erkekler ile aynı şartlarda, yan yana getirip aynı kulvarda koşturmak başlı başına adaletsizliktir, hatta zulümdür. Küresel şer merkezleri, 'kadın ve ailenin' yapısını değiştirerek insan fıtratını, neslini ve insanın özünü değiştirmek istemektedir. Bazen eşitlik, özgürlük gibi sloganlarıyla, bazen politik, bazen de kariyer veya ekonomik gibi birtakım kazanımlar vadederek kadınlar üzerinden propaganda yapılarak toplumun her kesimde algı oluşturulmaktadır." dedi.
"Kadınların iş hayatına katılmasının teşvik edilmesi, kadın-erkek eşitliğinin hatta cinsiyet eşitliğin dillendirilmesi kadınlar için gerçekten kazanç mıdır, gerçekten de kadına değer vermek midir?" sorusunu soran Zuğurlu, bu sorulara samimiyetle cevap vermek gerektiğini kaydetti.
Zuğurlu, "Şunu öncelikle ifade etmemiz gerekiyor ki; kadınları erkekler ile aynı şartlarda, yan yana getirip aynı kulvarda koşturmak başlı başına adaletsizliktir, hatta zulümdür. Çünkü her eşitlik adalet değildir, her kazanç huzur ve mutluluk değildir. Kadın veya erkeğin fıtratına, bünyesine, öz yapısına uygun olmayan eşitlik zulme ve huzursuzluğa sebeptir." diye ekledi.
"Kadın ve erkeği eşitlemek huzur ve mutluluk getirmemektedir"
Kadın-erkek eşitliğinin adalet kavramına aykırı olduğuna işaret eden Zuğurlu, şöyle konuştu:
Eşler arasında iş yükünü eşit bölmek, sorumluluk alanlarını eşit paylaşmak çözüm değil, eşler arasındaki rol çatışmasına sebeptir. Kadın ve erkeğin fıtri yapısı, ihtiyaçları, duyguları göz ardı edilerek onları eşitlemek huzur ve mutluluk getirmemektedir. Özellikle aile yapısında birçok düzensizliğin, karmaşanın ve tartışmanın asıl sebebi olmaktadır. Ailede eşlerden her birinin eşit haklara ve yükümlülüğe sahip olması yani 'eşitlik ilkesi' rollere, statülere ve sorumluluk alanların doğal yapısına ciddi zarar vermektedir. Kadın ile erkek, anatomik, fizyolojik, psikolojik ve cinsiyet farklılıkları yönüyle birbirinden farklıdır ve birbirine eşit değildir, eşit de olmayacaktır; çünkü bu yaratılış gerçeğine ve doğasına aykırıdır.
"Kadın ve erkeği eşitlemek aslında ikisine de değer katmaz, hatta ikisinin değer ve itibarını düşürür"
Kadın-erkek eşitliğini savunan batının, kadını sözde erkeğe karşı koruma amacını güttüğünü ama son zamanlarda aile içi şiddetin, boşanmaların ve hatta kadın cinayetlerinin arttığını belirten Zuğurlu, "Kadının değerliliği, erkeklerle aynı haklara sahip olması, aynı işi yapması, aynı elbiseyi giyinmesi, aynı mekânı paylaşması, aynı davranışları sergilemesi ile olmaz. Yaratılışı ve doğallığı farklı olan kadını erkekle aynı/eşit yapmak kadına değer katmaz. Kadın ve erkeği eşitlemek aslında ikisine de değer katmaz, hatta ikisinin değer ve itibarını düşürür. İnsanın değeri her şeyden önce 'insan olma' ile alakalıdır. 'İnsan olma' ahlakî bir vasıftır; eşitlikle kazanılmaz, kanunla olmaz. Her insanın fazilet ve erdemliği niyet ve amellerine göredir; cinsiyetlerine göre değildir." dedi.
"Batı/batıl çözümler kadının değerini daha da düşürmüştür"
Kadın ve erkek eşitliği' ideolojisinin arka planına bakıldığında iki cinsin çatıştığı, fakat ezilenin kadın olduğu fikrinin öne sürüldüğünü söyleyen Zuğurlu, "Bu eşitlik ile kadını erkekten koruma ve erkek tasallutundan/baskısından muhafaza etme amacına yönelik bir çözüm olarak ön görülmüştür. Oysa bu batı/batıl çözümler kadının değerini daha da düşürmüştür. Bu tür fikir ve projelerin çoğu kadın ve aileyi zayıflatmakta, korumasız bırakmaktadır. Bugün kadın ve aile üzerinden yürütülen projeler hem kadına hem de erkeklere ciddi zararlar vermektedir. Ailevî kavgalara, aile içi şiddete ve kadın cinayetlerinin işlenmesine sebep olmaktadır." şeklinde konuştu.
"İslam'da 'Kadın' denince her şeyden önce 'Anne' düşüncesi akla gelir"
Eğitimci Yazar Ali Haydar Zuğurlu
Günümüzde bazı kesimler tarafından kadın ve aile üzerinden İslam'a saldırılar yapıldığını hatırlatan Zuğurlu, "Bu şer güçleri kadını aileden, inanç değerlerinden koparıp savunmasız, korumasız bırakmak istiyor. Neden kadını aileden, inançtan koparmak istiyorlar; çünkü kadın ve aileye değer veren, koruyan İslam'dır, Hazreti Peygamber'in (Sallallahu aleyhi Vesellem) öğretileridir. İslam'da 'Kadın' denince her şeyden önce 'Anne' düşüncesi akla gelir. Evet, kadın ile ilgili bizim düşüncemizin, inancımızın, kültürümüzün merkezinde 'Anne' vardır. 'Anne' merkezli bir inanç ve düşüncede kadına yönelik olumsuzluk olmaz, haksızlık, saygısızlık olmaz, edepsizlik yapılmaz. Çünkü 'Anne/Annem' sözü bizim için candır, hayattır. Şefkat, merhamet ve vicdanî okşayıştır. Saygınlık ve zarifliktir, hürmet ve hizmetkârlıktır." diye konuştu.
Hazreti Muhammed'in anne, kadın ve kız çocuğuna verdiği önem
Kadın üzerinden İslam'a yapılan saldırılara İslam tarihinden cevaplar vererek, kadın ve anne ikilemini birlikteliğinden bahseden Eğitimci Yazar Ali Haydar Zuğurlu, şu ifadeleri kullandı:
Bakınız! Adamın biri Hazreti Peygamber'e (Sallallahu aleyhi Vesellem) gelerek, 'Ey Allah'ın Resulü! İyi davranışa, güzel söze ve hizmet edilmeye en çok kim layıktır?' diye soruyor.Resullallah (Sallallahu aleyhi Vesellem), 'Annen!' diye cevap veriyor.
Adam, 'Sonra kim?' diyor.
Resullallah (Sallallahu aleyhi Vesellem), 'Annen!' diye cevap veriyor.
Adam tekrar, 'Sonra kim?' diyor.
Resullallah (Sallallahu aleyhi Vesellem) yine, 'Annen!' diye cevap veriyor.
Adam tekrar soruyor, 'Sonra kim?'
Resullallah (Sallallahu aleyhi Vesellem) dördüncü cevabında, 'Baban!' diye cevap veriyor.
Hazreti Peygamber (Sallallahu aleyhi Vesellem) kadına dair annelik yüceliğini öne çıkarmış ve O (Sallallahu aleyhi Vesellem) en güzel, en hayırlı evlat olmuştur. 'Annemden sonra bana annelik yaptı,' dediği Hazreti Ali'nin annesi Hazreti Fatıma'ya her zaman hürmet göstermiştir. Medine'de Hazreti Fatıma'nın vefat haberini alınca adata yıkılırcasına yere çöküp hüzne, hıçkırıklara boğulmuştur.
Hazreti Peygamber'i (Sallallahu aleyhi Vesellem) bu denli üzgün görenler: 'Ya Rasulullah! Sizin Fatıma için yaptıklarınızı başka biri için yaptığınızı görmedik!' demişler. Hazreti Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi Vesellem) hüzün dolu sözleriyle: 'O benim annemden sonra annemdi. …' buyurmuştur. O gün cenaze namazını kıldırmış, defin işlerini kendisi yapmış sonra mezarın kenarına oturup şu duayı yapmıştı: 'Allah sana rahmet etsin ve seni hayırla mükâfatlandırsın. Anneciğim! Allah sana rahmet etsin. Annemden sonra bana annelik yaptın. Kendin aç kalır, fakat beni doyururdun. Kendin giymez, beni giydirirdin. En iyi nimetleri kendin yemez bana tattırırdın. Bunu ancak Allah rızası için ve ahiret yurdunu umarak yapardın. O Allah ki dirilten ve öldürendir. O, hiç ölmeyen, devamlı diri olandır. Ey Allah'ım! Annem Fatıma binti Esed'i affet. Kabrini genişlet. Duamı kabul buyur, ey merhametlilerin en merhametlisi olan yüce Allah'ım!
Zuğurlu, açıklamasının sonunda Hazreti Muhammed'in risalet davasında kadının rolüne dikkat çekerek kız çocuklarına verdiği önemi örneklerle anlattı. (İLKHA)