Hür Dava Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Yavuz, Türkiye`de ve dünyadaki gelişmeleri değerlendirdi. Gezi Parkı eylemlerinden, Avrupa Parlamentosunun Türkiye`yi kınamasına, fişlemelerden Mossad`ın Türkiye ziyaretine kadar birçok konuda HÜDA PAR`ın görüşlerini açıklayan Yavuz, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın başörtüsü özgürlüğüyle ilgili açıklamalarını da eleştirdi.
 
Başbakan Erdoğan`ın Gezi Parkı olaylarını destekleyen muhalefete hitaben "10 yıllardır başörtüsü nedeniyle eğitimden mahrum kalan üniversiteli gençlerin özgürlüğü konusunda ne yaptınız?" şeklinde yerinde bir soru sorduğunu dile getiren Yavuz, "Ancak sorunların çözümü makamında olanların yetkisiz kimseler gibi sızlanması ve şikâyet etmesi ise tek kelimeyle acizliktir. Bir ayda toplanan 12 milyon 300 bin imzaya rağmen bu sorun hala varsa ve devam ediyorsa bu, "sorunları çözeceğiz" diye iktidara gelenlerin ve 10 yıldır iktidarda olanların ayıbıdır. Sormazlar mı peki, iktidar olarak siz ne yaptınız?" diye sordu.
 
"İnanç özgürlükleri konusunda sessiz kalan AP`nin yaptığı kınama ikiyüzlülüktür"
Avrupa Parlamentosunun da, Gezi Parkı olayları hakkında polisin aşırı güç kullanmasını kınayan bir karar tasarını onayladığını hatırlatan Yavuz, Türkiye`de yaşayan mütedeyyin insanların uğradığı mağduriyetler ve inanç özgürlükleri söz konusu olduğunda bu zulümlere seyirci kalan Avrupa Parlamentosu`nun Gezi Parkı hakkındaki kararının çifte standart ve ikiyüzlülük olduğunu söyledi.
 
Yavuz, Avrupa Parlamentosu`nun bu tutumunun, meselelere siyasi ve ideolojik yaklaştığını açıkça gösterdiğini belirtti.
 
"Başörtülü anneye yapılan saldırı İslami değerlere olan tahammülsüzlüktür"
Olaylar sırasında başörtülü bir anneye yapılan saldırının İslam`a ve onun değerlerine tahammülsüzlük olduğunu ifade eden Yavuz, "Gezi Parkı bahanesi ile başlayan eylemlerde barbarlaşan bir grubun camilere saldırma küstahlığında bulunmasından sonra, insanlıktan nasibini alamamış, gözü dönmüş bir grup saldırgan, yanında altı aylık bebeği bulunan başörtülü bir anneye alçakça bir saldırıda bulundu. Başörtülü anneye bayılıncaya kadar şiddet uygulayan ve her türlü hakarette bulunanların bu saldırısı; İslam`a, onun ulvi değerlerine ve başörtüsüne olan tahammülsüzlüğün ve düşmanlığın apaçık bir göstergesidir. Bu çirkin ve iğrenç saldırıyı şiddetle lanetliyoruz.
 
Bu olayı halktan gizleyen ve örtbas eden medya, bu tavrının gerekçelerini açıklamalı ve kamuoyundan özür dilemelidir" dedi.
 
"Özgürlükler önündeki en büyük tehdit ABD`dir"
ABD`nin her ay 97 milyar veri topladığı ve kendi vatandaşlarının telefonlarını dinleyip kaydettiği yönündeki haberlerin dünya kamuoyunca yakından takip edildiğini dile getiren Yavuz, milyarlarca insanın haberleşme, seyahat ve özel hayatına ilişkin fişleme yapan, tarassutta bulunan ve özgürlüklerinin savunucusu olduğunu iddia eden ABD`nin, aslında bütün insanlık açısından özgürlükleri tehdit eden en büyük tehlike olduğunun bir kez daha ortaya çıktığını söyledi.
 
"MİT`in THY, MEB ve PTT ile veri paylaşımı protokolü fişlemedir"
Türkiye`de de MİT`in THY, MEB, PTT ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü ile veri paylaşım protokolü yaptığını ve MİT`in bunu "Yasal hakkımız" diyerek savunduğunu ifade eden Yavuz, sözlerini şöyle sürdürdü: "MİT`in yaptığı bu uygulama kısaca fişlemedir. Bu ise Anayasal koruma altına alınan hak ve hürriyetleri kısıtlayıcı bir uygulamadır. Özel hayatın gizliliği, mesken masuniyeti ve haberleşme özgürlü açıkça ihlal edilmektedir. Bu düzenleme vatandaşın en temel haklarından biri olan kişilik haklarına, özgürlüğüne, özel hayatına ve seyahat etme özgürlüğüne aykırıdır.
 
Emniyet Genel Müdürlüğü, önleyici polislik adı altında Plaka Tanıma Sistemi`nde öncelikle terör olaylarına karışan veya karışması muhtemel kişilerin ve araçlarının takip edilmesi konusunda polisleri uyardı. Bu uygulama, devletin, vatandaşına güvensizliği üzerine kurulmuş olan güvenlik eksenli politikaların yeni bir versiyonudur. Emniyet Genel Müdürlüğü`nün plaka takip sistemi uygulaması, bireysel özgürlükleri tehdit etmektedir. Devletin güvenlik bahanesiyle insanların özel hayatına yaptığı bu müdahale, insan hakları ihlalidir. Devletin vatandaşlarına olan güvensizlik paranoyası birçok insan haklarının ihlalini beraberinde getirmektedir."
 
"Roboski`nin askeri savcılığa sevk edilmesi olayı örtbas girişimidir"
Roboski soruşturmasının askeri savcılığa sevk edilmesinin olayı örtbas girişimi olduğunu belirten Yavuz, "Diyarbakır Özel Yetkili Savcılığı, 34 kişinin katledildiği Roboski soruşturması konusunda 34 kişinin özensizlik nedeniyle öldüğünü vurgulayıp görevsizlik kararı verdi ve soruşturma dosyasını Genelkurmay Askeri Savcılığı`na sevk etti. Hem hâkim, hem sanık olunamayacağı aşikârdır. Yargılama süreci zamana yaydırılmaktadır. Genelkurmayın açıkça sorumluluğu bulunan bir olayda soruşturmanın Genel Kurmaya bağlı askeri savcılığa havale edilmiş olmasını, Roboski katliamının örtbas edilmesine yönelik atılmış bir adım olarak değerlendiriyoruz.
 
Olayda kasıt olmasa bile hukuk devleti olmanın gereği yerine getirilerek olayın failleri mutlaka yargı önüne çıkarılıp cezalandırılmalıdır." şeklinde konuştu.
 
MOSSAD Başkanının Türkiye ziyareti
"Mossad Başkanının Türkiye`yi ziyaret etmesi ve bu ziyaretinde MİT ile görüşmesini, halkımızın ve coğrafyamızın hayrına görmüyoruz" diyen Yavuz, ziyaretler ilgili olarak şu görüşlere yer verdi: "Mossad Başkanının Türkiye`yi ziyaret etmesi ve bu ziyaretinde MİT ile görüşmesi hayra alamet değildir. İslam coğrafyasındaki ülkeler arasında fitne ateşini körükleyen İsrail`in bu güne kadar yürüttüğü politikaların, İslam ülkelerine düşmanlık üzerine yürütüldüğü aşikardır. İşgalci İsrail`in bu düşmanlık politikasından vazgeçmeyeceği ve İslam ümmetinin hayrına olabilecek hiçbir girişim içerisinde olmayacağı da aşikardır. Türkiye`nin ABD ve İsrail ile yakınlaşmasının ülkemize hayır getirmeyeceğini daha önceki beyanatlarımızda dile getirmiştik. Bu nedenle İsrail`e hiçbir zaman güvenilmemeli, işbirliği yapılmamalı, mevcut bütün siyasi ve askeri antlaşmalar derhal sona erdirilmelidir."
 
Hasta mahkûmlar serbest bırakılmalı
Cezaevlerinde bulunan hasta mahkumların serbest bırakılması için gerekli düzenlemelerin yapılmasını isteyen Yavuz, "Cezaevlerinde, yardım almadan tek başına yaşamını sürdüremeyecek derecede ve sürekli hastalık hali olan yüzlerce insan bulunmaktadır. Cezaevlerinin kötü yaşam koşulları, ilgisizlik, bakımsızlık ve tedavisizlik nedeniyle maalesef bu tutuklu ve hükümlülerden bazıları hayatlarını kaybetmişlerdir.
 
Bu insanlar ailelerinin, eşlerinin ve çocuklarının arasında huzur içinde ölme hakkından dahi mahrum edilmişlerdir. Bu günlerde hasta bazı mahkûmların serbest bırakılmasını olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyoruz. Cezaevlerinden cenazelerin çıkmasını sonlandırmak için, bürokratik engellemeler derhal kaldırılmalı ve bu insanların tamamı bir an önce serbest bırakılmalıdır" dedi.
 
İnanca yönelik saldırılar sürüyor
Fransa`nın çeşitli kentlerinde Müslümanlara ve camilere yönelik saldırıların haftalardır sürdüğünü ifade eden Yavuz, bir ay içinde üç Müslüman bayan tesettürlü oldukları için saldırıya uğradığını söyledi.
Yavuz, "Son saldırı olayı Argenteuil şehrinde gerçekleşti. Çarşaflı hamile bir Müslüman kadın darp edildi. Polislerin araya girmesiyle Müslüman kadın linç edilmekten kurtarıldı.
 
Müslümanlara yönelik bu düşmanca tavırları sergileyenlerin, ülkelerindeki adli birimlerce etkin cezalara çarptırılmaması, bizleri bu tür eylemlerin daha da artacağı endişesine sevk etmektedir" diye konuştu.
 
İran Cumhurbaşkanlığı seçimleri
Komşumuz İran İslam Cumhuriyeti`nde yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanan Hasan Ruhani`yi tebrik eden Yavuz, "Yeni cumhurbaşkanından, İslam devriminin asli değerlerine ve İmam Humeyni`nin çizgisine sahip çıkmasını; emperyalistlerin İslam coğrafyasındaki işgal ve sömürü hesaplarını bozacak, Müslümanların kendi iç ihtilaflarını giderecek ve İslami vahdeti sağlamaya yönelik bir siyaset takip etmesini bekliyor ve başarılar diliyoruz" dedi. (İLKHA)