Tarihin en kritik sürecini yaşadığımız şu günlerde, yapılan adaletsizlikler, hukuksuzluklar, zulümler, sürgünler ve başörtü yasaklarına belki en umut verici haberi alıyoruz hareketin siyasileşme noktasında…


Hareketleşme sürecinde Kadın erkek olmak üzere hepimize ciddi anlamda sorumluluklar düşüyor…
Bu nedenle önce kendi nefsime, sonra bacılarıma hitap edip, bu yolda en büyük gayreti göstermemiz gerektiğini düşünerek, bu yazıyı kaleme almayı düşündüm…

Konuya geçmeden önce, parantez arası bir şeyler hatırlatmak istiyorum. Hiç kuşkusuz Allah elçilerinin hepside birer inkılapçı, bir yenilik ve bir değişiklik elçisiydiler. Siyasi, toplumsal, ahlaki, ekonomik, sistemlere özgü bütünsel bir değiştirme eylemi içindeydiler... Eğer bu topluluk (Allah’ın taraftarları) hakim olan zalim sistemleri devirip, yerine hak ve adalete dayanan, İslam düzenini getirmek için çalışmazsa, bu uğurda bütün fedakarlıklarda bulunmazsa, ta baştan gücünü kaybetmiş olur... Hedeflenen misyon yeryüzünde fesat ve kötülüğün kaynağını kurutup, zulüm, haksızlığı, sömürücülüğü kökünden yıkmak ve yeryüzünde haksız yere böbürlenen yalancı tanrıların saltanatlarını yıkıp, onların pozlarını kökünden devirmektir. Allah’ın izniyle, hareketin yaptığı açıklamalardan ve iştişare toplantılarından anlaşılıyor ki, bu hareket mutlaka hakimiyeti eline alacak, idare odaklara olacaktır. Çünkü çürük sistemler yeryüzünde kurdukları fesat, zulüm ve dikta sistemleriyle elbet bir gün yıkılacaklardır... “Puta tapanlar hoşlanmasalar da, dinini bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini doğru yol ve hak dinle gönderen Allah’tır.’’ (Tevbe suresi,33).

Bu açıklamalara rağmen, daime bir hareket zafere ulaştıktan sonra, yada zaferin iz ve işaretleri ortaya çıkıp, zorlu dönemler atlatıldığı vakit , yahut başlayacağı vakit, çekişmeler baş gösterir… “Eğer siz aranızda dost olamazsanız yeryüzünde kargaşalık, fitne ve büyük bozgun çıkar.’’ (Enfal,73)
Nedense fevri olarak, her fırsattan istifade ederek kendini bu hareketin içine atan kişiler gün gelir daha fevri bir slogan üretip bu defa, ilk inkılapçıların seslerini bastırmaya çalışırlar…
Eğer dikkatli olunmazsa, bu fırsatçı kişi ya da gruplar önlenmezse hareket kesinlikle tehlikeye girer… Halkın hastalığının arttığı şu günlerde, emperyalizmin halk arasında yaydığı bir cümle var, ‘’Din ayrı bir mesele, siyaset ayrı bir meseledir’’ Din işini dinin adamlarına bırakınız, dinin yeri mesciddir. Mescid ve maabeddeki, din dua ve namaz kılmak ayrı, siyaset ve toplum ayrı şeylerdir, denildi…
Biz bunu kabul etmiyoruz, Din ve siyasetin ayrı olduğu fikrini mahkum etmek istiyoruz… İslam siyaset dinidir… İslam, toplumsal dindir… İslam, Peygamber (s.a.v)’in Mekke esaretinden çıkıp da, Medine’ye hicret ederek özgür bir çevre kurunca, önce hükümet oluşturma işini yapıp, daha sonra kendiside hükümet başkanlığı yaptığı dindir, diyerek parantezi kapatıyor ve asıl konuma geçmek istiyorum…
Evet bacılarım!
Şu bir gerçek ki; Kadınlar olmadan İslam’i bir hareket düşünülemez…
Hatırlayın, İran inkılabında kadınlar imanla bilinçlenip, İslami ölçü ve usulü koruyarak , İslam inkılabının sonuca ulaşması için hiçbir fedakarlıktan çekinmediler. Mitinglere katıldılar, slogan attılar, şehid verdiler, zindana gittiler, işkence gördüler, ev ve ailelerinden ayrı düştüler, perişanlık çektiler, mahrumiyetler yüklendiler…
Onların bu azmini okuyup, gayri ihtiyari dönüp bizim bacıların hayatlarına bakıyorum…
Bu coğrafyalarda benzer şeyleri yaşayan bacılarım…
Çünkü bu bacılarım, mitinglerde hep ön safta yer aldılar, slogan attılar ve şehid verdiler… Dava uğrunda, zindana gönderdiler eşlerini, babalarını ve evlatlarını. Ailelerinden uzak hicret yaşadılar…

Demek oluyor ki, İnkılapta bizde öncüleriz, davayı yüklenip hareket içinde yer almakta da… Evet, öyle görünüyor ki, böylesi tarihi bir konum, kadınlar için dünyada çok az rastlanmıştır... İslam dininin ilk yayılış döneminde (Asrı saadette ) bunu görebiliyoruz ancak... Kadınlar askeri, ve kültürel açılardan etkili bir konum üstlendiler… Bu kadınlar sahne ve savaş gerisi cephesinde erkeklere daima yiğitlik bahşediyorlardı… Belki bazı geleneksel kişilere kadınların İslam’i harekette yer alması gerektiği söylense, onlar mutlaka karşıt gruplara katılacaklardır… Onların teorilerinin esasına göre kadınlar bir harekette yer alamazlar, kadınların yeri dört duvar arası, yani evleridir… Demek ki; Hz. Aişe’nin üstlenmiş olduğu misyondan bihaberdiler…
Oysa ki, Kadınlar İslam davasına sadece fiilen katılmadılar, en etkili olan onların dolaylı katılımları, yani kocalarını, çocuklarını, babalarını ve kardeşlerini, bu harekete teşvik etmeleri oldu…Bu olgu fevkalade önemli bir meseledir…Çünkü Erkek kadından ilham alandır… Eğer kadın erkekle uyum ve koordinasyon içinde olursa, erkeğin gücünü ikiye katlamış olur. Erkekler için sadece etkileyici değil, onları harekete geçirici olur aynı zamanda…
Buna ilaveten kadınında bu harekette rolü fevkalade önemlidir… Öyle ki, kadınlar sahip oldukları bu direkt katılım mevkilerinde ve o iştiraklerinde, miting ve yürüyüşlerinde İslami sloganlarıyla zalimlere karşı durarak bunu gösterdiler…
Tıpkı başörtü zulmüne karşı duran bacılarım gibi…
Hatırınızdadır… Birkaç yıl öncesine kadar Başı örtülü kızlarımızın mücadelesini… Daha iki yıl öncesinde bile “Bir bayan İslam’i Hicab ile üniversiteye alınmıyordu!’’ Onların okuma yazma hakları ellerinden alınmıştı. Hatta dilbazlıkta da üstlerine diyecek yoktu. Zira onlara göre biz muhafazakar kesimler zaten kızlarımızı okutmazmışız(!). Bize sordularmı acaba okumak isteyip, istemediğimizi de hakkımızda hüküm verdiler… Onlara sormak lazım; Siz ne zaman pırıl pırıl örtünen bir kızımızın okumasına müsaade ettinizde, kızlarımızı biz okutmak istemedik?
Neden acaba bu saldırırlar?
Çünkü düşmanın ince hesapları vardı… Gün gelecek kendileri için tehlike arz edecekti bu genç kızlar… Bu yüzden eğitim hakları elinden alınmak isteniyordu. Kızlar, okur yazar olup, kendilerini yetiştirdiklerinde tehlikeli olacaklardı onlar için… Çünkü toplumu ayakta tutan, hamur yoğuran ellerin, yarın nesli şekillendireceklerini iyi biliyorlardı… Bütün bunlar dünden hesap edilmişti… İşte biz onları tanıyoruz, onlarda bizi!
Herkesin bildiği gibi, bizimde bildiğimiz gibi, bu emri destekleyenler herkesten çok cilalı, boyalı işi ele geçiren birilerinin bacılarıydı!.
Peki niçin? Hani bunlar özgürlük(!) istiyordu?
Bir kardeşin güzel bir ifadesi var; ‘’Bizler okuyacağız, okudukça yazacağız. Okuyacağız, belimizde okun sayısını çoğaltıp, gün gelecek zalimin beyninde patlatacağız’’ demişti…
İşte bu nedenle mücadeleci kadınların oluşumunu bu bilinç sağladı… Bunca uyuşturucu şartlara rağmen, onlar dediler ki; ‘’ Bizler okuyacağız, bizler hem üniversiteye gideceğiz, hemde örtümüzü muhafaza edeceğiz.’’
Neticede bu kızlarımız kanatlarını bu bilinç ile korudular. Bilinç ve irade, iffet ve temizlik kanadı… Aslında bu konu şu söz için bir girişti; son zamanlarda İslam’i örtü meselesi gündeme getirilince, Özgürlük ve kadın hakları adına ortaya çıkıp, ‘’Özgürlüğünüz elimizden gidiyor’’ diyenler meydanlarda gövde gösterisinde! Peki kim bunlar?
Ya da boş verelim, bizim onların kim olduğuyla işimiz olmaz… Çünkü herkes onların kim olduğunu çok iyi biliyor… Tek aklıma takılan, acaba bunlar gerçekten kadının Özgürlüğünümü istiyorlardı? Eğer öyle ise, bir sene öncesinde ‘’Baş örtüsüne özgürlük mitingi’’ düzenlenmişti… Hani neredeydi o Özgürlük isteyenler?

Bu nedenle başka nedenlerden dolayı, biz onları çok iyi tanıyoruz…
Ne zamandan beri bu kadınlar İslam’i örtü sahibi oldularda, bizim haberimiz yok ?
Yoksa örtüsüzler İslam’i oldularda, bizim haberimizmi yok?
Acaba bu mücadele yolunda hapis cezalarına çarptırılan, sürgün edilen onlarmıydı, yoksa bu mitinglerde slogan atanlarmı?

Bu anlamda ben diyorum ki, Ey bacılarım! Asla pes etmeyin! Yürüyüş ve mitinglere katılımlarımız artsın… Bu coğrafyalarda yapılan hertürlü baskı, zulüm ve adaletsizliğe karşı ayaklanalım… Önümüze çıkan hiçbir engel bizi hak olan İslam davasından bir adım geri attırmasın. .. Her zaman Zeynep’çe en ön saflarda yerimizi alalım… Babalarımız ve eşlerimiz tarafından engellensek bile… Çünkü İslam’i mücadelede baba ve eşlerimizin bizi engellemeye hakları yoktur! Onlar engellese bile katılmamız vacibtir…
Hareket bizsiz olmaz! Unutmayalım…

 

Şehide Meryem Koca / Diyarbakır - Yaş: 26