Her ürünü yiyememeleri ve yedikleri ürünlerin pahalı olması sebebiyle halk arasında "zengin hastalığı" olarak adlandırılan çölyak hastalığı, vücut savunma sisteminin glütene (buğday içerisinde yer alan ve un öz değerlerini en fazla içeren protein grubu) karşı gösterdiği hassasiyet olarak tanımlanıyor.

Kızı da çölyak hastası olan ve kızının sorduğu soru üzerine harekete geçen Selahattin Kızılboğa, çölyak hastalığı ve yaptığı çalışmalar ile ilgili bilgiler verdi.

Derneği kurma hikâyesinin çölyak hastası kızının kendisine sorduğu "Baba bu hastalık sadece ben de mi?" var demesi üzerine harekete geçtiğini söyleyen Baba Selahattin Kızılboğa, dernek kurup çölyak hastalarını bir çatı altına almaya karar verdiğini ifade etti.

Çalışmaları esnasında kurduğu Bingöl Çölyak Glütensiz Beslenme Derneğinin başkanlığını yapan Kızılboğa, yetkilere ve tüm halka çağrı yaparak çölyak hastalarına karşı duyarlılık çağrısı yaptı.

"Derneği kurma fikrim çocuğumun iki sorusu üzerine oldu"

Kızılboğa, "Benim bu derneği kurmamın bir ana etkeni vardı. Buna da çocuğumun iki sorusu üzerine başladım. Çocuğumun 'Baba bu ürünleri biz alabiliyoruz da alamayanlar ne yapıyor?' ve 'Baba bir tek ben mi hastayım?' soruları üzerine harekete geçerek elhamdülillah bugün bu seviyeye getirebildik. Eş, dost, akraba, kurum ve kuruluşların sayesinde bu seviyeye geldik." dedi.

"Bulaşıcı bir hastalık değil, glütenden uzak durmaları yeterli"

Kızılboğa, "Çölyak hastalığı, hastaların tükettiği ürünlerin pahalı olduğundan ötürü halk arasında zengin hastalığı diye geçer. Çok şükür bulaşıcı bir hastalık değil, sadece glütenden uzak durması gerekiyor. Bu hastalar, buğday, arpa, çavdar ve yulaftan üretilen hiçbir şeyi tüketemiyorlar. Başka bir sıkıntıları yok elhamdülillah. Bulaşıcı bir hastalık değil, kısmen de olsa ölümcül bir hastalıktır. Resmi araştırmalarımız sonucunda Bingöl'de 300 Çölyak hastası olduğunu tespit ettik. Kayıt dışı da bin civarı çölyak hastası olduğunu tespit ettik. Mahalle toplantıları yaparak arkadaşlarımızın da yüzde doksan desteğiyle derneğimizi kurduk elhamdülillah. Burada glütensiz ürün noktasında herhangi bir üretim olmadığından dolayı zor durumda kalan hastalarımızın sıkıntılarını çözebilmek için derneğimizde fırınımızı kurduk ve gönüllü annelerin katkılarıyla mağdurlara şimdilik lavaş ekmek verebiliyoruz. Haftaya inşallah ekmek, simit ve poğaça gibi ürünleri de çıkaracağız. Glütensiz un ihtiyacımız vardır. Sıvı yağ, süt ve yumurtaya da ihtiyacımız olacak. Bundan sonrası için irtibat kurarak konuşarak elimizden geleni yapmaya çalışacağız." ifadelerine yer verdi.

"Derneğimizde Çölyak hastalarına ikramlar noktasında ilkleri tattık"

Bingöl Çölyak Glütensiz beslenme Derneği başkanı Selahattin Kızılboğa

Kızının da Çölyak hastası olduğunu söyleyen Kızılboğa, "Kızımın Glütene karşı hassasiyeti var. Bundan dolayı hiçbir yerde en basitinden lahmacun, pide, döner ve çiğköfte dürümü yiyemezdi. Bu bizim eksikliğimizdi aslında. Biz de bu eksikliği gidermek için bir derneğimiz olsun dedik. Derneğimizde ücretsiz etkinlikler yapıyoruz ve yapmaya devam ediyoruz. Burada ilkleri tattık. İlk defa dondurma yiyenler oldu, yıllar sonra ilk defa döner yiyenler oldu, ilk defa çiğköfte yiyenler oldu. Yarın da inşallah 150 kişilik bir çiğköfte etkinliğimiz olacak. Bu ilklerden sonra artık hastalarımızın taleplerine göre hareket edeceğiz. Bingöl merkezde hastalarımızın yiyeceklerine yönelik hiçbir yer olmadığından dolayı hastalarımızın 15-20 yıllık sıkıntıları vardı. Bir yede oturup yemek yeme eksiklikleri vardı. Biz de bunları gidermeye çalıştık." dedi.

"Çocuklar üzerine biraz daha yoğun çalışmalarımız sürecek"

Kızılboğa, "Çocuklar üzerine biraz daha yoğun çalışmalarımız sürecek. Örneğin bir okulda iki tane çölyak hastası varsa burada gerekirse onlara simit ve poğaça yapılıp o okula bırakılabilir. Okul kantinlerinde bizim ürünler kısmen bir iki kalem bulunur ama yetersizdir. Biz bu verileri bir yerde toplayabilirsek, her okulda kaç tane çölyak hastası çocuğun olduğunu, her kurumda kaç tane çölyak hastası olduğunu ya da her köyde kaç hasta olduğunu öğrenebilirsek ona göre eminim ki kurum ve kuruluşların da bize desteği olacaktır." dedi.

"Çölyak hastalığı, çocuğumda karnında şişlik ve vücudunda kaşıntı olmasıyla kendini gösterdi"

Çölyak hastası Medine Kızılboğa

Kendi çocuğunun hastalığını ne zaman öğrendikleri sürecinden de bahseden Kızılboğa, "Kendi çocuğumuzun çölyak hastası olduğunu aslında bilmeyerek keşfettik. Çocuğumun karnı şişince, aynı zamanda kaşıntı da oldu. Sürekli vücudunu kaşırdı. Biz enfeksiyondan şüphelendik ancak Malatya'da çölyak teşhisi konuldu. Çölyak teşhisi konulunca her ailede olduğu gibi bizler de üzüldük. Hastalığı daha önce bildiğim için ne yapacağız diye düşündük. Hamurları farklı, tükettiği gıdalar farklı ve her yerde bulunmayan pahalı ürünlerdir. Bu hastalığı kapmış kişilerin aileleri üzülür ve ne yapacaklarını bilemezler." ifadelerini kullandı.

Bu hastalığın adını ilk defa duyanların olduğunu, çocuklarına duyarlı olanların durumu erken fark ettiklerini ve ilerleyen zamanlarda kemik erimesi, diyabet, ateş, ishal, yorgunluk, görme veya işitmede azalmanın olabileceğini söyleyen Kızılboğa, şunları dile getirdi:

"Bu belirtiler olduğu zaman insanların en yakın hastanelere başvurmaları gerekiyor. Varsa çocuk gastroenteroloji bölümüne gitmelidirler. Tabi bu bölüm her ilde olmadığı için dâhiliye bölümü veya çocuk hastanesine başvurabilirler. Sağlıkçılar zaten ondan sonraki süreci kendilerine anlatacaklardır. Ama vücutta sürekli kaşıntı, ishal ve karnında şişlik veya baş ağrısı gibi yan etkileri olduysa en kısa zamanda hastanelere başvurmalarını öneririz. Bizim burada amacımız insana dokunabilmektir. İnsanlar zaman zaman bize tıbbi sorular soruyor, biz kesinlikle bu alana girmek istemiyoruz. Çölyak hastalarına evvela şunu belirtmek istiyorum, bizi sabırla bekledikleri için hepsini tebrik ediyorum. Geçen yıl derneği kurduğumuzda insanların bir heyecanı vardı ve hâlâ var. Onların da derneğimizi ara ara ziyaret etmeleri, bizlerin kendi aramızdaki projeleri nasıl yapabiliriz diye istişare yolunu kullanırsak daha güzel olur. Lütfen duyarlı olalım." (İLKHA)