15 Nisan 2013’de Boston Maraton’unda patlatılan bombanın gerçek failleri olarak lanse edilen iki Çeçen kardeşten birisi teslim olmasına karşın öldürüldü diğeri ise ağzından ve boğazından vuruldu. Olay yeri görüntülerinde Tamerlan ve Cahar arka sokakta yürürken görülüyor olsa bile kamuoyunda pek rağbet görmeyen “The Craft” birliğinden askeri botlarla iki kardeşle aynı sırt çantasına sahip birkaç asker olduğu açıkça görülüyor. Ama suç masum olup olmadıkları bile incelenmeden iki Çeçen kardeşin üzerine atıldı ve Tamerlan infaz edildi, Cahar ise bir daha konuşamayacak.

İlk başta Hollywood filmi gibi algılanan bu tiyatronun ne denli gerçekçi olduğunu anlamak için ilk başta bu olayın neden yapıldığını anlamak gerekir ki Cahar Tsarnayev üstün zekalı sayılabilecek kadar çalışkan bir öğrenciydi, böyle bir çocuğun bomba hazırlayıp patlatması kadar anlamsız bir senaryo olamaz. İki Çeçen kardeş ABD’ye daha iyi şartlarda yaşamak için gitmişti, onların ABD emperyalizmiyle herhangi bir sorunları yoktu. Tıpkı babalarının ifade ettiği gibi onlar Çeçen savaşı sırasında zaten mücahit saflarında değillerdi. Bugün de Kadirov taraftarıydılar. Ruslarla bile hiçbir dertleri olmayan bu aile ve kardeşlerin ABD ile ne sorunları var? Çeçenistan savaşında bile bu kadar pasif olan bir ailenin çocukları aniden Vahhabi mi oldular? Veya bu aile fertleri kendilerini o kadar iyi gizlediler ki bunca yıldır hiçbir örgüte, savaşa hatta kavgaya bile karışmadan ABD’de bomba patlatmak için çocuklarını ABD’de okutmaya gönderdiler.

Diğer taraftan olayın gerçekleştiği günlerde Tamerlan’ın öldürüldüğü ve Cahar kaçtığı anda facebook hesabından “Abimi öldürdünüz. Hepinizi öldüreceğim!” yazdığı, meydan okuduğunu haber kanallarından takip ettik. Öyle bir mesaj olmamasına karşın birileri bu haberi medyaya servis etti. Yazılanların asıllarını belki hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. İki kardeş FSB operasyonlarında gördüğümüz acemi şekliyle susturuldu. Gerçekler ise dünyanın her ülkesinde ki güçlü dezenformasyon araçlarıyla, propaganda gücüyle örtbas edildi.

Bu olay üzerinden onlarca komplo teorisi üretmek mümkün. Ama neden Çeçenlerin kullanıldığını anlamak biraz zaman alacak. Tıpkı 11 Eylül saldırılarının sonrasında çıkan savaşlar gibi büyük sonuçları olabilir. Veya Soçi olimpiyatları öncesi Kuzey Kafkasya’nın denetim altında tutulması bahanesiyle Kafkasyalılara yapılacak olan ağır baskılara göz yumulmasına yönelik Putin ve Obama arasında yapılan bir çıkar ilişkisinin ilk adımı olabilir.

Bu olayla benzerlik göstermese bile Clinton’un Rusya’yı ziyaretinden iki gün sonra yani 21 Nisan 1996’da Cahar Dudayev’in şehit edilmesi de hatırlanmalıdır. Çünkü Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Rusya Federasyonunu ziyaret eden Başkan Clinton, Yeltsin ile kameralara bayağı samimi pozlar vermişti. Çeçen Halkının %97 gibi ezici bir çoğunlukla kendisine lider olarak seçtiği Cahar Dudayev’i öldürebilme becerisine sahip olmayan Yeltsin, o gün Clinton’la ancak ve ancak Dudayev’i öldürme senaryolarını masaya yatırmıştı. Çünkü Dudayev’i şehit eden uydu telefonu Amerikan uydularıyla çalışıyordu.

1994 yılından bu yana Çeçen Halkı özgürlüğünü korumaya çalışmışsa da Uluslararası denklemde bir türlü yerini bulamamıştır. Konjonktürel eğri tarihin hiçbir döneminde Çeçenlerin yanında olmamış ve bu küçük halk yılmamış her fırsatını bulduğunda özgürlükleri uğruna bedel ödemekten bıkmamıştır. Şeyh Mansur’la başlayan bu hareket İmam Şamil ile devam etmiş İmam Bienoy Boyshar ile tarihin hiç görmediği ölçüde kahramanlık destanlarıyla dolu olmasına karşın her zaman dünya tarafından hiçe sayılmıştır. 1918’de Rus Çarlığının yerini Bolşeviklere bırakmasıyla Kafkasya tek bir devlet çatısı altında birleşmiş; fakat bu devlet devamlı olamamıştır. Çeçen Tarihçi Tarık Cemal Kutlu, Çeçen Direniş Tarihi adlı eserinde Kızıl ordunun Çeçenistan’a girdiğinde bin küsür okuma yazma bilen öğretmen ve din alimini öldürdüğünü yazar. Nitekim 23 Şubat 1944 yılında Çeçen Halkı bütün fertleriyle acımasız şekilde ülkelerinden Sibirya’ya ve Orta Asya’ya sürgün edildi. 1956 yılına kadar devam eden bu sürgün neticesinde yüzbinlerce Çeçen öldü. Ve son olarak 1991 yılında dağılan Sovyetler Birliğinden ayrılan onlarca devlet olmasına karşın Çeçen Cumhuriyeti İçkeriya bütün Uluslararası norm, uyum, argüman vs her şeye sahip olmasına rağmen Rusya Federasyon’una peşkeş çekilmek suretiyle ağır bir savaşla yüzyüze kalmış ve halkın yarısı katledilmiştir.

Biz 1994 yılından sonra Çeçenistan’da ve Çeçenistan’daki savaşla bağlantılı sorumluluğu Çeçenlerin üzerine kalan bütün eylem ve operasyonların çok küçük bir dikkatle incelenmesi sonucunda bu olayların hepsinin acemi birer FSB operasyonu olduğunu açıkça görebiliriz.

Şöyle ki Çeçenlerin elinde yeterli miktarda bomba olmasına karşın yakın dönemde ki Metro Patlaması, 1999 yılında ki Buynask ve Moskova’daki apartman patlamalarının hiçbirinin Çeçenlerin yaptığına dair en ufak bir kanıt olmamasına rağmen Çeçen Halkının Uluslararası arenada temsiliyet yetkisinin yok edilmesi adına, özgürlük uğrunda savaşanları terörist gibi göstermek adına başlatılan propaganda savaşı tamamen Rus medyası odaklı olmuştur.

Aslında Boston, Movkova, Buynaksk vb… gibi patlamalar Çeçenlerin ve adalet arayışında olanların zihinlerinde her zaman kara bir leke olmuştur. Bu halkların üzerinde radikalizme kayan adaleti başka şekillerde aramalarına sebep olan bir etkendir. Dünyanın polisliğine soyunan ABD’ye veya lokal bölgesel güçlere olan ufak da olsa adalet beklentisini yok etmiştir.

Çeçenler 500 yıldır her elli yılda bir halkının yarısının katledilmesine rağmen hiçbir zaman adil bir anlayışla onlara yaklaşılmamıştır. Aksine Moskova merkezli projelerin Çeçenlerin terörist, ayrılıkçı, asi gösterilmesine yönelik birçok proje uygulanmıştır. Beslan, Nord Ost, Kızılyar gibi eylemler amacından saptırılmıştır. Yani giden bir kurşunun önünde durulmamış sadece istenilen yöne doğru idare edilmiştir. Örnek vermek gerekirse Beslan’da yaşanan okul trajedisinin sorumlusu eğitimsiz Rus askerleridir. Beslan’da bir rehine kurtarma operasyonu değil, rehineler dahil herkesin öldürülmesi operasyonu yapılmıştır. Çünkü rehine operasyonları ciddi yapılır ve rehinelerin zarar görmemesi adına her türlü tedbir alınır. Ama Beslan’da ellerinde hangi silah varsa onlarla okulun içerisine ateş eden Rus ordusu bu trajedinin baş sorumlusudur.

1994 yılında Çeçenistan’da başlayan savaş neticesinde 300.000 Çeçen hayatını kaybetmiş, 250.000 Çeçen Çeçenistan’ı terk etmiş, on binlerce Çeçen Rus hapishanelerinde nedensiz şekilde yatmaktadır. Nüfusu 1 milyon olan bir halka yapılan bu ağır etnik temizlik şüphesiz ki Çeçen halkının Uluslararası kamuoyuna olan inancını zedelemiştir. Bosna’da yaşanan olayla birçok benzerliği olmasına rağmen Çeçenistan Rusya Federasyonu’nun iç meselesi gibi algılanmıştır. Bu algıya rağmen Çeçen halkı tarafından seçilmiş Aslan Mashadov dahil birçok Başkan ve Komutanın barış görüşmesi bahanesiyle suikasta uğraması Çeçen Ulusal Bağımsızlık Hareketinin merkezinin kaymasına neden olmuştur. Çeçen mücahit saflarında Vahhabilerin olduğu ve küresel radikal İslam merkezli yapıyla birebir ilintili olduğunu savunan Putin, Kafkasya’yı elinde tutmak için Politkovskaya gibi birçok Rus gazeteci ve aktivistte dahil olmak üzere şaibeli suikastle öldürmüş ve sorumluluğunu da Çeçenlerin üzerine atmıştır.

Çeçenistan veya Çeçen sorununun neresinden bakarsanız bakın Çeçenlerin haklı olduğu ve sadece bağımsızlıklarını istedikleri gerçeği gözler önünde olmasına rağmen Çeçenlerin imajına şekil veren, sermayenin gücü olmuştur. Çeçen halkının yetiştirdiği en donanımlı, vatansever gençler birer birer öldürülürken; kaba, ayyaş, kanun tanımaz, diktatör Çeçen imajı Kadirov ve onun gibiler sayesinde haber kanallarına servis edilmiştir. Çeçenler hiç kimsenin bilmediği kadar medeni bir toplumdur. Düşmanlarıyla bile başka ortamlarda karşılaşsalar bile medeni bir biçimde konuşma yetisini kaybetmemişlerdir. Savaşlarda ise askeri literatürlerde olmayan taktikleri uygulama becerisine sahiptirler. Spordan sanata, bilimden İslam’ın en temel öğelerine kadar bütün alanlarda lider rolü üstlenebilecek insanlar yetiştirmişlerdir. Ancak Rusya Federasyon’u Çeçen Cumhuriyeti İçkeriya’yı yok sayarak Çeçenler üzerinde onların manevi kişiliklerini değiştirmek üzere yaptığı dezenformatif FSB operasyonları sayesinde onları hiç olmadıkları gibi göstermeyi başardı.

Boston’da yaşanan vahim olay hakkında Çeçenlerin ne düşündüğünü anlamak zor değil. Her Çeçen adaletsizliğin ne demek olduğunu, suçsuz olmanıza karşın suçlu olarak gösterilmenin ne demek olduğunu gayet iyi bilir.

Dünya’yı idare eden büyük Kralların küçük hamlelerinde birer piyon gibi gösterilen mazlum halkların kafalarında dünyada adaletsizliğin, kirli savaşların, çıkar ilişkilerine peşkeş çekilen milyonlarca insanın çektiği acılar yatıyor. Bütün dünya TV’leri ABD’de patlayan bombayı konuşurken Çeçenler son 200 yılda çektikleri acıları unutmaya çalışıyor.

Umarız ki bu vahim olay neticesinde Çeçen halkının daha fazla acı çekmesine neden olabilecek daha büyük oyunlar tezgâhlanmaz. Ve medeniyet timsali devletler kuran büyük sermaye güçlerine rağmen gerçeği görme kabiliyetine sahip samimi insanlar gücün merkezine sahip olurlar.

Çeçenler ise Allah’a olan inançlarını asla yitirmemişlerdir. Son yüzyılda gerçekleşen büyük savaşların neticesinde dünyada gücü elinde tutan yapılara inat; gücün ve hâkimiyetin tek sahibi olan Allah (cc)’dur. Ve Allah onların kurdukları planları ters düz edecek kudrete sahiptir.

Ve son olarak hiçbir masum insanın nedensiz şekilde öldürülmesine Çeçenler olarak onay vermeyiz, veremeyiz. Biz Çeçen Cumhuriyeti İçkeriya Devleti’nin yasal varlığının korunmasına olan inancımızı asla kaybetmedik ve bu mücadelenin her ne şekilde olursa olsun adil bir şekilde sürmesinden yanayız.

“Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah`a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah`a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” Maide Suresi - 8

Çeçen İçkeriya Gençlik Kolları