Omurtak Caddesi'ndeki Çorlu A3 Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu önünde basın açıklaması yapan Sarıgül, Türkiye genelinde bir "af" çağrısı yaptığını anımsattı.
O günden bugüne 52 cezaevini ziyaret ettiğini belirten Sarıgül, "TDP olarak yaptığımız çağrı siyasi bir çağrı değil, vicdani bir çağrıdır. Pandemi dolayısıyla koşullardan dolayı hızlı yargılamalar oldu. Gözden kaçan bazı konular oldu. Özellikle cezaevlerindeki yoğunluğu hepimiz biliyoruz." dedi.
Sarıgül, parlamentodan çıkacak olumlu haberin 250 bin kader mahkumunu sevindireceğini ifade etti.
Kader mahkumlarının cezaevinden çıktıktan sonra ciddi bir desteğe ihtiyacı olduğunu dile getiren Sarıgül şöyle devam etti:
"Bu 250 bin kader mahkumu dışarıya çıktıktan sonra onlara lojistik, psikolojik, ekonomik destek vermeliyiz, iş desteği vermeliyiz. 6,5 milyon mülteciye bakan benim güçlü devletim 250 bin kader mahkumuna da inşallah siyasal, sosyal, ekonomik ve toplumsal kucak açacağına inanıyorum. Toplumsal barış affımızın, kardeşlik hukukumuzu daha da geliştireceğine inanıyorum."
Sarıgül, "Affet Türkiye'm" çağrısının herkesi kapsamadığını vurgulayarak "Özellikle çocuk ve kadınlara karşı işlenen suçları kapsamıyor. Vatanımızın bölünmez bütünlüğüne kastedenlerin dışındadır, özellikle uyuşturucu baronlarının, kadınlarımıza karşı işlenen suçlar, çocuklarımıza karşı işlenen suçların dışındadır." diye konuştu.
Mustafa Sarıgül, bir gazetecinin sorusu üzerine "Binlerce evladımız KPSS sınavına hazırlanıyor ve o sınava girecekler, kamu kurum ve kuruluşlarında işe girmek için mücadele verecekler. Tam onu yaparken bu soruların dışarıya sızdırılması, buna bağlı binlerce gencin umutlarının suya düşmesi bizi alabildiğine üzmüştür." ifadesini kullandı.
Sarıgül altılı masayla ilgili bir soruya ise şu yanıtı verdi:
"Seçimlere yaklaşık 10 ay kaldı. Daha çok masalar kurulur, çok masalar dağılır. Erken kurulan masaların çok fazla faydası olmaz. Bizim kuracağımız masalar ilkeler etrafında ve prensipler etrafında olmalı. Kim nereye seçilecek, ne zaman seçilecek, nasıl seçilecek, TDP olarak bizim tarzımız olan bir anlayış değildir." (AA)