Bu büyük kelime, uluhiyyeti Allah'tan başka her şeyden kaldırıp atmayı ve uluhiyyeti sadece O'na has kılmayı içermektedir. Gerçek olan ilah, yalnızca O'dur. Çeşitli zaman dilimlerinde, insanların O'ndan başka ibadette bulundukları ilahlar, cehalet ve vehmin yarattığı batıl sahte ilahlardır. Allah şöyle buyurmaktadır: "Keza Hak yalnız Allah'tır. O'nu bırakıp ibadet ettikleri ise batılın tâ kendisidir. Doğrusu Allah yücedir, büyüktür."(Hacc, 62)
İlah, gerçekten ibadet edilendir. Yani ibadet edilmeye, itaat edilmeye, sevilmeye layık olandır. Bu da ibadetin anlamı olan; sonsuz sevgi ve tevazu ile bütünleşmeyi gerektirip kemal sıfatlarla sıfatlanmayla gerçekleşir. Şeyh-ul İslâm İbn-i Teymiyye'nin deyimiyle ilah şudur: Sevgisiyle kalp dolduğu, ona tevazuda bulunduğu, boyun eğdiği, korktuğu, beklediği, zor anlarda kendisine sığındığı, ihtiyaçları için dua ettiği, maslahat anlarında tevekkül ettiği, ona iltica zikriyle sükunet bulduğu ve sevgisiyle rahatladığıdır. Bu da Allah'tan başkası değildir. Bunun için, "Lailahe illallah" sözlerin en doğrusu ve en faziletlisidir. İşin başıdır. Güzellerin güzelidir. Peygamber Efendimiz (s.a.s)den rivayet edilen sahih bir hadiste: "Ben ve benden önceki peygamberlerin söylediği en hayırlı söz, Lailahe illallah'tır" buyurulmuştur.
Tevhid Peygamberlerin İlk Görevidir
Bütün semavi dinlerde, tevhidin ayrı bir önemi ve yeri vardır. Nuh (a.s.)'dan Muhammed (s.a.s.)'e kadar bütün peygamberlerin davetlerinde ilk konu tevhid olmuştur. Allah'ın, kullarına hidayet rehberleri olarak gönderdiği peygamberlerin ilk görevleri, birbirinden ayrılmaz ve birbirini bütünleyen iki temel üzerinde yükselmektedir:
a- Sadece Allah'a ibadete davet.
b- Tağutlardan uzaklaşmaya davet.
Bu konuda Kur'an şöyle buyurur: "And olsun ki, her ümmete, Allah'a kulluk edin, tağuttan kaçının diye peygamber gönderdik."(Nahl, 36) Peygambere hitaben de şöyle diyor: "Ey Muhammed! Senden önce gönderdiğimiz her peygambere, benden korkun, bana ibadet edin, diye vahyettik."
(Enbiya, 25)
Bundan dolayı, her peygamberin kavmine yönelttiği ilk çağrının şu olduğunu görüyoruz: "Ey kavmim! Kendisinden başka tanrı bulunmayan Allah'a ibadet edin."(A'raf, 59)Nuh, Hud, Salih, Şuayb v.d. hakkında da Kur'an aynı şeyi zikretmiştir.
Müşriklere gönderilen ilk peygamber Nuh (a.s.)'un da kavmine şöyle dediğini görüyoruz: "Andolsun ki biz Nuh'u kendi kavmine gönderdik. Ben sizin için apaçık uyarayım, Allah'tan başkasına ibadet etmeyin. "(Hud, 25-26.)
Sonradan kavminin kendisine Rabb olarak ibadet ettiği Meryem oğlu İsa da aynı şeyi diyor: "Ey İsrail oğulları! Rabbim ve Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin, kim Allah'a ortak koşarsa; muhakkak Allah ona cenneti haram eder, varacağı yer ateştir, zulmedenlerin yardımcıları yoktur." (Maide, 72)
Peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'in (s.a.s.) tevhide ve tağuttan sakınmaya daveti en belirgin, en kuvvetli, en derin ve en sonsuz olanıdır. Kur'an ve Sünnette, apaçık görülen ve İslâm'ın ilkelerinde, şeriatında, adabında ve ahlâkında anıtlaşan da budur.
Yusuf El-Karadavi