Partisinin genel merkezinde basın mensuplarıyla bir araya gelen Erbakan, Türkiye dış politikasındaki önemli gelişmeleri ile ekonomisinin gidişatı hakkında konuştu.
Madrid'de; Türkiye, Finlandiya ve İsveç arasında imzalanan muhtıraya tepki gösteren Erbakan, İsveç ve Finlandiya'nın 2 ay dahi NATO kapısında beklemediğinin altını çizdi.
Dış politikada önemli gelişmeler yaşandığını aktaran Erbakan, "Bir defa Türkiye'de Sayın Cumhurbaşkanı'nın, bizzat İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğiyle ilgili rezervi ve buna biz görevde olduğumuz sürece müsaade etmeyiz diye başlatmış olduğu tartışmalar Madrid'deki NATO zirvesine kadar devam etti. Hiçbir somut kazanım elde edilmeden başta Amerika'yla ne F-36'lar ne F-35'ler konusunda hiçbir gelişme olmadan İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğine de onay verilerek dönülmüş oldu. İşte daha geçtiğimiz günlerde 14 Temmuz'da Amerikan Temsilciler Meclisi Türkiye'ye F-16 satışını kısıtlayan bir tasarıyı kabul etti. Bu tasarıya göre Türkiye'ye verilen F-16'ların Yunanistan hava sahasını ihlal etmesi yasak ve aynı zamanda Amerika'nın çıkarlarına aykırı bir şekilde kullanılması da yasak. Dolayısıyla bunun manası siz 30-40 sene öncenin teknolojisini alacaksınız, F-16'ları alacaksınız. Bunu da 40 tane şarta bağlı olarak alacaksınız. Bu arada da Yunanistan F-35'leri almış ve Ege'de hava üstünlüğünü ele geçirmiş. Şu anda yeni teknoloji uçakları F-35'lerdir. F-16'ları, kapıda bekleyerek talip olacaksınız. Bunu da alırken bu şartlara maruz kalacaksınız. Gerçekten de üzücü bir durum." ifadelerine yer verdi.
"İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliklerine izin verilmiş oldu"
Erbakan, "Diğer taraftan orada bir mutabakat zaptı olarak adlandırılan bir belge imzalandı. Bu, imzacı ülkeler açısından hiçbir resmi bağlayıcılığı olmayan bir iyi niyet belgesi. Bunun bir resmi bağlayıcılığı olması için imzacı ülkelerin parlamentolarında kabul edilmesi lazım. Ve buradaki maddelere uyulmaması halinde de hangi yaptırımlarla karşılaşılacağının da bu belgede belirtilmesi lazım. Böyle bir şey de olmadan bu mutabakat zaptı imzalandı ve bunun arkasından da İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliklerine izin verilmiş oldu. Yeşil ışık yakılmış oldu. Bu noktadan sonra İsveç ve Finlandiya, NATO'ya da kabul edildikten sonra kendi iç hukukları gerekçesiyle, Avrupa Birliği ilkeleri gerekçesiyle bu mutabakat zaptını geliştirebilirler. Uymazlar ve böyle bir durumda Türkiye'nin elinde hiçbir yaptırım imkânı da maalesef yoktur. Dolayısıyla diplomatik zafer olarak sunulan bu olayın herhangi bir kazanım olarak değerlendirilmesi, hele hele diplomatik zafer olarak değerlendirilebilmesi asla ve asla mümkün değildir." dedi.
"İsveç ve Finlandiya mutabakat zaptında PYD, YPG ve FETÖ'nün terör örgütü olduğuna herhangi bir ifadeyle belirtmiyor"
İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya alınması karşısında Türkiye'nin neredeyse hiçbir çıkarının olmadığını belirten Erbakan, "Kaldı ki İsveç ve Finlandiya bu mutabakat zaptını da evet, PKK'nın terör örgütü olduğunu ifade ediyorlar ama PYD, YPG ve FETÖ'nün terör örgütü olduğuna herhangi bir ifadeyle belirtmiyor. Bunların açık bir şekilde terör örgütü olarak bu mutabakat zaptında belirtilmediğini açık bir şekilde görüyoruz. Sonuç olarak Avrupa Birliği'nin kapısında 60 seneden beri bekletilen ve halen de üyelik ısrarını sürdürüp kapıda beklemeye devam eden Türkiye, İsveç ve Finlandiya'yı 2 ay dahi NATO'nun kapısında bekletememiştir." şeklinde belirtti.
ABD Başkanı Joe Biden'in Orta Doğu temaslarına de değinen Erbakan, şunları aktardı:
Tabi dış politika ile ilgili önemli diğer bir husus da Biden'ın ziyaretinde Amerika ve israilin bir stratejik ortaklık deklarasyonu yayınlamaları. 14 Temmuz 2022'de buradaki açıklamalar önemli kelimeler ve ifadeler içeriyor. 'ABD'nin israilin güvenliğine olan kalıcı taahhüdünü yeniden teyit ediyoruz. Ülkelerimiz, Amerikan israil stratejik ortaklığının ortak değerler, ortak çıkarlar ve gerçek dostluk temeline dayandığını bir kez daha en güçlü şekilde teyit etmektedir. ABD, israilin düşmanlarını caydırma kapasitesini koruma ve güçlendirme konusundaki kararlılığını yinelemektedir. ABD ayrıca bu taahhütlerin iki taraflı ve kutsal olduğunu ve bunların sadece ahlaki taahhütler olmadığını taahhüt eder.' Buradaki kutsal kelimesi son derece önemlidir. Aynen Körfez Savaşı'nda Irak operasyonunda Bush'un bunun manevi bir savaş olduğunu, Allah'ın bir emri olduğunu ve bunu bu sebeple gerçekleştirdiklerini ifade ettikleri gibi. Yani israilin korunması, israilin çıkarları, israilin güçlendirilmesi, büyük israilin kurulması ABD için bir kutsal değerdir, bir kutsal hedeftir. Bunun bu deklarasyonda ortaya konulduğu açık bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Türkiye'nin ekonomik gidişatıyla ilgili de konuşan Erbakan, açıklamasının sonunda Yazar Rasim Özdenören'i rahmet ile yat etti. (İLKHA)