Adana Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Feyzullah Korkut, yaşanan tahıl krizinin sebepleri, etkileri ve çözüm yollarına ilişkin İLKHA'ya değerlendirmelerde bulundu.

Önceki yıllarda, Türkiye'nin tarımda kendine yeten yedi ülkeden biri olduğunu vurgulayan Korkut, ülkenin ve çiftçinin daha önceleri 40 milyon ton buğday üretebildiğini ifade etti.

 

Korkut, "Bu, 90'lı yılların sonunda ve 2000'li yıllar sonrası hızla düşmeye başladı. Buğday hasadı yanılmıyorsam 90'lı yıllarda 30 milyon ton civarındaydı. 2000'li yıllara başladığımızda bu durum göreceli olarak her yıl düşe düşe geriledi. En son üretimimiz ise 18-19 milyon tonlarda. Nüfus 65 milyonken buğday fazlamız vardı, ihracat yapıyorduk, kendi kendimize yetiyorduk ama şimdi nüfus 85 milyona çıktı. Tam tersi bizim buğday üretimimiz de 30 milyon tonlardan 20 milyon tonların altına düştü. Üretim nüfusla ters orantılı olarak düşüyor." dedi.

"125 farklı ülkeden tarım ürünü ithal ediyoruz"

İthal edilen ürünlerin çokluğuna dikkat çeken Korkut, "Biz şu anda 125 farklı ülkeden tarım ürünü ithal ediyoruz. Bunun içinde mercimek, nohut, saman, mısır ve soya var.  Şu anda 4-5 ürün kaldı ithal etmediğimiz. Bunlar narenciye, fındık, üzüm ve incir. Diğerlerinin tamamını, mutlaka dışa bağımlı olarak ithal ediyoruz. Dolayısıyla bu durumda planlamanın çok düzgün yapılması ve tarım politikalarının oluşturulması lazım. Bu politikaların, planlamaların; işte bu sene böyle oldu, seneye şunu ekelim, buraya bunu ekelim şeklinde değil kısa orta ve uzun vade şeklinde yapılması gerekiyor." ifadelerini kullandı.

"Elli yıllık planlar yapmamız lazım"

Korkut, "Üreticimiz de aynı şekilde Tarım Bakanlığı tarafından yeterli yönlendirme yapılmadığı için, özellikle bu yıl hangi ürün para ettiyse ertesi yıl onu ekiyor. Bu sefer herkes ektiği için o ürün para etmiyor. Böyle bir kısır döngü dönüp duruyor. Yani bundan vazgeçilmesi gerekiyor. Böyle 1-10 yıllık değil 50 yıllık planlar yapmamız lazım. Tarım çok değerli ve stratejik bir sektör fakat maalesef bu stratejik konumunu biz yetkililere anlatamıyoruz." dedi.

Türkiye'nin her yıl 10 milyon tona yakın buğday ithal ettiğini ve bunun yüzde 80-85'ini Ukrayna ve Rusya'dan aldıklarını ifade eden Korkut, "Bu iki ülke bizim komşularımız ve savaş halinde. Ukrayna işgal altında üretim yapamıyor. Yani halkın yarısı kaçtı, başka ülkelere mülteci ve sığınmacı oldu. İnsanlar malından vazgeçti, canını kurtarma derdine düştü. Rusya yine aynı şekilde savaş halinde. O da kaynaklarını üretimden çok belki savaşa ayırdı. Dolayısıyla bu iki ülkedeki üretim ancak kendileri ile ilgili. Dışarıya ürün satamayabilirler. Rusya için emin değilim ama satamayabilirler." diye konuştu.

"Bu durum ekmek fiyatlarını tetikleyecek"

Adana Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Feyzullah Korkut

'Diğer ülkelerin üreticilerine ve tüccarlarına verilen paralar neden Türkiye'deki çiftçilere verilmiyor?' diye soran Korkut, "Buğdayda ithalatın fazla olması ekmek fiyatlarında da artışa sebep olacak. Yani sonuçta bizim 10 milyon tonluk ithalatımız belki de 15 milyon tona çıkacak bu sene. Ürettiğimiz kadarını ithal edeceğiz. Bu durum da ekmek fiyatlarını tetikleyecek. Yani tüketicinin yegâne temel gıda maddesi olan ekmek fiyatlarını yükseltecek. Ben tahminimi söyleyeyim: Ekmek fiyatları çok kısa sürede 5 lira, 6 lira 7 lira bandına gelecek. Bu çok uzak değil." ifadelerini kullandı.

"Üretme ithal et politikasından vazgeçilmeli"

Erken uyarı sistemi gibi her konuda yetkililileri uyardıklarını fakat kimsenin kendilerini dinlemediği ve duymadığını öne süren Korkut, "Bakın pandemi başladığında, 'tarımda üretim seferberliği ilan edilmeli' dedik. Yani 'dışarıdan ithal et, üretme ithal et politikasından vazgeçilmeli' dedik ama maalesef her geçen gün ithalatın boyutu büyüyor, üretimin boyutu küçülüyor.  Dolayısıyla bu durumda, Ziraat Mühendisleri Odası olarak icracı bir kurum veya kuruluş değiliz. Bilim ve tekniğe dayalı olarak gerekli mercileri uyarı ve toplumu aydınlatma görevimizi yapıyoruz ama icra makamlarına da bizi birazcık duyup ona göre tedbir alması gerektiğini de avazımız çıktığı kadar, bağırarak söylüyoruz." şeklinde konuştu.

"Tarım Kredi Kooperatifi'nin işi üreticiyi üretim sırasında desteklemesidir"

Tarım Kredi Kooperatiflerinin asli vazifesinin üreticinin üretimini kolaylaştırmak olduğunu vurgulayan, Tarım Kredi Kooperatifi'nin üzerine vazife olmayan bir mecrada rekabetçi bir kuruma dönüştüğünü belirten Korkut, şunları kaydetti:

Tarım kredi kooperatifleri marketçilik yapmak için mi var? Yani kimse kusura bakmasın. Tarım Kredi Kooperatifi'nin işi; üreticinin üretim sırasında desteklenmesi, ürettiği ürünün gerekirse değerlendirilmesi, alınması ve üreticinin üretimini kolaylaştırmaktır ama bakıyoruz Tarım Kredi Kooperatifleri de şu anda hiç üzerine vazife olmayan, marketçiliğe soyunuyor. Yani Tarım Kredi Kooperatifleri marketçilik değil, üreticiye destek olmak, üreticinin girdi maliyetlerini hafifletmek, gerekirse sübvanse etmek ve devlet ile çiftçi arasında sübvansiyonu sağlamaktır ama bu yapılmıyor maalesef.

"Kamu kuruluşlarına en az 5 bin Ziraat Mühendisinin alınması lazım"

Türkiye'de şu an 30-35 bin civarında işsiz ziraat mühendisinin olduğunu söyleyen Korkut, "Türkiye'de şu anda 130 bin civarında Ziraat Mühendisi var. Bu 130 bin ziraat mühendisinin yaklaşık 30-35 bini işsiz. Ziraat mühendislerinin tabii ki özel sektörü var ama asıl istihdam alanı kamu kuruluşlarıdır. Bugün, kamu kuruluşlarına, en az 5 bin ziraat mühendisinin alınması lazım. Bunu niye söylüyorum? Türkiye'de şu anda 46 tane ziraat fakültesi var ve her yıl buralardan 5-6 bin civarında  ziraat mühendisi mezun oluyor. Bu işsizler ordusuna ekleniyor. Dolayısıyla kamunun ziraat mühendisi alması ve mühendislere istihdam alanı açması gerekiyor." diye konuştu.

"Meslektaşlarımızı sahaya kazandırmak için canla başla çalışıyoruz, çalışmaya da devam edeceğiz"

Mühendislerin istihdam sorununun ortadan kaldırması ve sahaya çıkarılması gerektiğinin altını çizen Korkut, mühendislerin sahada olmasının tarımda verimi artıracağını ifade ederek şunları söyledi:

"Boş olan yerlerin doldurulması ile ilgili, bu arkadaşlarımız 'üretim yapalım burada' diyecek; oradaki tarla sahiplerine, bahçe sahiplerine. Bilim ve tekniği ön plana çıkarmış olacağız çünkü ziraat mühendisi oraya gittiğinde mesleğini konuşturacak. Bu da sonuca ve verime yansıyacak. Verime yansıması demek de Türkiye'nin ekonomisine katkı sağlayacak demektir." (İLKHA)