Erzincan'ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyünde PKK tarafından düzenlenen katliamın yıldönümünde köyde bir anma programı düzenlendi.

Katliamın yıldönümünde İLKHA'ya özel açıklamalarda bulunan siyasi parti temsilcileri ve katliamın tanıkları, olayda dahli olan herkesin ortaya  çıkartılıp yargılanması gerektiğine dikkat çekti.

HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Şeyhmus Tanrıkulu, olayın asıl faillerinin hak ettiği cezayı bulması ve bu davanın tekrar görülmesi için hükümete çağrıda bulundu.

 

"Derin devletin ve istihbaratın yardımı olmaksızın yapılamazdu"

Her türlü imkânın olduğu günümüzde, böyle bir davanın tekrar açılmamasının büyük bir eksiklik olduğunu belirten Tanrıkulu, "Başbağlar katliamı PKK ve Türk solu tarafından katliamın yapıldığı gün bildirimlerde açıkça beyan edilmişti. Fakat bu tür katliamlar, hele hele böyle yerlerde, kesinlikle o dönemin derin devletin ve istihbaratın yardımı olmaksızın yapılamaz, bunu hepimiz biliyoruz. Bu yüzdendir ki bu katliamın faillerinin bir kısmı yakalandıktan sonra serbest bırakıldı ve beraat ettirildiler. Bundan dolayı bu davanın tekrar görülmesi için hükümete çağrıda bulunuyoruz." dedi.

"Hiçbir şeyin karanlıkta kalmaması lazım"

Tanrıkulu, "29 yıl geçmiş olsa bile, nasıl ki 18 Eylül askeri cuntası tekrar yargılandıysa, bu katliamı yapanlar, sessiz kalanlar, yardım edenler ve devlet içerisinde de kendilerine yardım edenler veya görmezden gelenlerin de tekrar yargı önüne çıkarılması şehidlere olan bir borçtur. Bu konuda hükümetin adım atması gerekir ve hiçbir şeyin karanlıkta kalmaması lazım. Her türlü imkân varken bugüne kadar böyle bir davanın tekrar açılmaması aslında büyük bir eksikliktir." ifadelerini kullandı.

Tanrıkulu, Başbağlar katliamının, Müslüman oldukları ve İslam'ı benimsedikleri için Madımak Oteli'nde öldürülen kişilerin intikamıymış gibi yapıldığını ifade etti ve şehidlere Allah'tan rahmet dileyerek sözlerine son verdi.

"Cinayetler açığa çıkarılmalı ve aydınlatılmalı"

Saadet Partisi Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman da Başbağlar katliamıyla Türkiye'de bir Alevi ve Sünni çatışmasının hedeflendiğine işaret etti.

Bu katliamın, mezhepçilik fitnesi üzerinden Türkiye'yi bölmek isteyen şer güçlerin planları olduğunu kaydeden Karaduman, "Milletimizin birliği ve beraberliği üzerinde çok hain planlar işletildi. 90'lı yıllarda Türkiye'de faili meçhul cinayetlerinin en yoğun hissedildiği dönemlerden bir tanesi olarak tarihe geçmiş oldu. Ülkemizde güven ortamını kaldırmak, milletimizin birlik ve beraberliğini hedef alan bu süreçlere; 91, 92 ve 93'lü yıllarda da hep beraber Türkiye'de ne yazık ki şahit olduk. Bu çerçevede 93'lü yıllarda Başbağlar köyünde hain terör örgütü tarafından 33 vatandaşımız hunharca katledildi. Ondan hemen 2 gün öncesinden Madımak'ta olan hadiselerin bir misillemesi olarak Başbağlar'da bu fiiliyatın gerçekleştirilmesi, aslında Türkiye'de bir Alevi ve Sünni çatışmasını meydana getirmek ve mezhepçilik fitnesi üzerinden Türkiye'yi bölmek isteyen şer güçlerin ve odakların kendi planlarını inşa etme gayretiydi. Elbette ki bunların üzerine sonuna kadar gidilmelidir. Bugün şehidlerimizin yanında olduğumuzu ifade ediyoruz, şehidlerimize dua gönderiyoruz ama şehidlerimizin yanında olduğumuzu söylemek ve bunun hakkını ancak bu cinayetlerin açığa çıkması ve aydınlatılmasıyla yerine getirmiş olabiliriz." diye konuştu.

Katliamın aydınlatılması için hükümete çağrıda bulunan Karaduman, "Bugün Türkiye'de maalesef henüz açıklanamayan ve aydınlatılmayan bütün faili meçhul cinayetler, mutlaka açığa kavuşturulmalıdır. Türkiye'de hakikaten en acılı ve en azılı katliamlardan birisi olan Başbağlar katliamını da yapanlar mutlaka açığa çıkarılmalı ve hukuken bunun üzerine gidilmelidir ki bir daha böyle hadiseler meydana gelmesin." ifadelerini kullandı.

HÜDA PAR Erzincan İl Başkanı Muhsin Barış , yapılan katliamı asla unutturmayacaklarını söyledi.  Barış, "29 yıldır adalet arayan Başbağlar şehidleri maalesef halen katilleri bulunmuş değil. Katillerin bir an önce bulunması, dosyaları yeniden açılması ve bunun arkasındaki karanlık ellerin ortaya çıkarılmasını istiyoruz, bunun takipçisi olacağız. Her zaman şehidlerin aileleri yanında olacağız ve onları asla unutturmayacağız inşallah." dedi.

Katliamda 12 yaşında olan tanık anlatıyor: Yaralıların kafasına sıkıyorlardı

Katliam gününde 12 yaşında olan Mehmet Kaya, o gün yaşadıklarını anlattı. Katliamdan hemen önce Yahya isimli bir büyüğüyle yayladan köye doğru gittiklerini söyleyen Kaya, o sırada silahlı, tek tip elbiseli, rozetli bir grup tarafından önlerinin kesildiğini ifade etti.

Kaya, "Teröristler nerden gelip nereye gittiğimizi sordular. Bu toprakların kime ait olduğunu söylediler. Yahya abi, buraların önce Allah'ın sonra devletin olduğunu söyledi. Devletten sonra da bizim olduğunu ifade etti. Grup, "Buralarda Kürdistan devleti kuracağız, buralar bizim. Çocuklarınızı askeri göndermeyeceksiniz." dediler. Köydekilerle gelip konuşacağız dediler. Birkaç dakika içinde kalabalık bir grup daha yanımıza geldi. Bizi hep beraber köye getirdiler.  PKK'lılar, köy halkının nerde olduğunu sordular. Camiye namaz kılmaya gittikleri söylendi. "Kılsınlar, kılsınlar…" şeklinde karşılık verdiler. Dedem de camideydi, camiye doğru giderken anneannemi gördüm. Kafasından kan akıyordu; dipçikle kafasına vurmuşlar. Cami tarafına gitmemize izin vermediler. Bizi derede topladılar. Kadınların tüm ziynet eşyalarını zorla toplayıp çaldılar. Ev ve arabaları yakmaya başladılar. Annemin bulunduğu evi de yaktılar ancak evin arkasında çıkış olduğu için ordan çıkan dağa doğru kaçıyor.

Köyün içine dağılanlar elektrikleri keserken bir yandan da yaralıların kafasına sıkıyordu. Şehitlerin arasında 13 yaşında bir arkadaşım da vardı, evin için de yanarak öldü. Annemin amcası da yanarak öldü."

Katliamın 5 Temmuz 1993'de saat 20.00 sıralarında akşam namazı vaktinde geldiğini hatırlatan Kaya, jandarmanın ise ertesi gün saat 13.00 gibi köye intikal ettiğini aktardı.

Kaya, yaşanan bu katliama rağmen bölgeyi terk etmeyeceklerini, davalarının sürdüreceklerini vurgulayan Kaya, şehitlerin de vasiyetinin bu yönde olduğuna inandığını vurguladı. Kaya,

"Yanımda su isteyen yaralılar vardı ama onlara gidemiyordum"

Katliam sırasında İstanbul'da bulunan İlyas Parto, olayı ertesi sabah duyduklarını ancak o zamanın şartlarından ötür diğer gün yola çıktıklarına anlattı.

Katliamın ertesi günü öğle vakitlerine kadar hiçbir yetkilinin köye gitmediğini söyleyen Parto, katliam akşamı gidilseydi, belki ölü sayısının daha az olacağını belirtti.

Parto, "Muhtar da yaralı kurtulanlar arasındaydı, 'yanımda su isteyen yaralılar vardı ama onlara gidemiyordum.' diyordu. Katliamın ertesi günü devlet tüm kadınları köyden tahliye etti. Annem ve kız kardeşimi de İstanbul'a yollamışlar. Biz de o an İstanbul'dan geliyorduk, geldiğimizde cenazeler defnedilmişti. Geldikten hemen sonra bizi de İstanbul gönderdiler." diye konuştu.