İşte Faruk Köse`nin makalesi...
Polis asayişi sağlayamazsa dindarlar kendini korumayı bilir
Kimse de “aman hır çıkmasın, kavga kızışmasın, kaos olmasın, düşmanlık depreşmesin” derdinde olmaz. Namusuna, ibadethanesine, dinine el ve dil uzatıldığında dindar müslümanı hiçbir güç tutamaz. Bugün meydanlarda terör estirenler, arkalarından kışkırtanların kirli emellerine alet olanlar, o zaman kaçacak delik bile bulamaz.
Peki, böyle olursa iyi mi olur?
Yok, iyi olmaz. Bu kaosu ülke kaldıramaz. Öyle bir kanlı çatışma çıkar ki, PKK eylemleri solda sıfır kalır. Bu da ya toptan çöküşe, ya da yeni bir doğuşa yol açar. Ama hiçbir şey eskisi gibi kalmaz, eskisi gibi yürümez; eskiye dair hiçbir şey yaşayamaz.
O yüzden, ilgililerin ve yetkililerin harekete geçmesi, müslümanların en küçük bir eyleminde soruşturma başlatanların olayları hukuki mercek altına alıp gerekeni yapması, kirli planlarını hayata geçirmek isteyenlerin akıllarını başına alması lazım.
Daha fazla kaşımayın istersiniz. Dindar müslümanın kan beynine sıçradığında neler yapabileceğini test etmeye kalkışmanın bedeli çok ağır olur. Hele bir de bunu “şehadet” inancıyla yapmaya kalkışırsa dindar insan, bu selin önünde hiçbir yapı duramaz.
Eylemcilerin arasına karışmış bazı sokak serserileri, bazı şehir eşkıyaları, hızlarını alamayıp “dindar avı”na çıkmışlar. Başörtülü öğrencilere saldıranlardan, içinde başörtülü olan araçları tahrip edenlerden derhal hesap sorulmazsa, bunun tahammül sınırlarını aşması an meselesidir ve gelişecek olayların önünü kimse alamaz.
Bezm-i Alem Valide Sultan Camii’ni işgal edip camiye ayakkabılarıyla girerek üs olarak kullanan, camide bira ve sigara içen, çöplüğe çeviren, tahribat yapan güruhtan eğer hemen ve derhal hesap sorulmazsa, dindar insan kendi hesabını kendisi sormaya kalkışır da, Allah korusun, bunun sonuçlarını kimse kaldıramaz.
Aynı kapsamda ODTÜ’de camiye saldırıp camları kıranlardan da hesap sorulmazsa, dindarlar kendi camilerini savunmaya geçer. Karşılık vermeleri halinde onların nerelere saldıracağını kimse kestiremez. Bunun sonucu da hiç iyi olmaz.
O yüzden, en küçük bir İslami içerikli eylemi soruşturan, mahkemeye çıkaran savcılar, böylesine geniş kapsamlı bir “sokak terörü”nü soruşturmaya başlamazlarsa, “dindar gençlik” de adaleti sokakta aramak gerektiğini düşünmeye başlayabilir. Bunun sonuçlarını omuzlayacak bir babayiğit bulabilir misiniz?
Polis ne yapıp edip asayişi sağlamalıdır. Çünkü dindar insan, kimin neyi protesto ettiğiyle ilgilenmekten ziyade, yapılanın dinine, dini değerlerine ve dini kurumlarına ne derece müdahil olduğuyla ilgilenir.
Sen, üç-beş tane ağacın kesilmesini bahane edip iç savaş çıkarmaya kalkışacaksın, sonra da girip camiyi işgal edecek, sigara ve içki içecek, ayakkabılarınla dindar insanın secde ettiği halıyı kirleteceksin, ama bu yanına kâr kalacak, öyle mi?
Sen, sokaklara çıkıp geleni geçeni durduracak, başörtüsünden dolayı bir kadını linç etmeye kalkışacaksın da bunun bedelini ödemeyeceksin, öyle mi?
Sen camiye saldıracak, kundaklayacaksın da hesap vermeyecek, elini kolunu sallayarak orta yerde dolanacaksın, öyle mi?
Eğer -varsa- hukuk harekete geçmezse ne olur biliyor musunuz?
Dindar insan bir süre “lâ havle” çeker, sabreder. Ancak bir kez sabrını taşırırsanız, “yâ Allah!” deyip harekete geçer.
O zaman neler olacağını kestirebilir misiniz? Böyle bir kaos ve kargaşa ortamından kim nasıl çıkar, bunu bilebilir misiniz?
Hesabınızı yaparken bunu da düşünmeniz gerektiğini biri size hatırlatmadı mı? Hatırlatmadıysa, işte hatırlatıyorum.
Polis sokaklarda dolanan serseri mayınları bir an önce toplasın. Yoksa iş işten geçer de dindar gençlik olaya el atarsa, -ki böyle giderse başka bir sonuç da beklenemez-, ortada ne rejim kalır, ne devlet. Türkiye, şu haliyle böyle bir kaosu kaldırabilecek yeterlilikte değil. Ülkeye bu kötülüğü yapmayın.
Herkes aklını başına alsın.
Neyi protesto ederseniz edin; ama sakın ha, dindar insana ve dince kutsal bilinenlere bulaşmayın!
Faruk Köse / Yeni Akit
farukkose@yeniakit.com