İSTANBUL - Çevre duyarlılığı ya da dikta karşıtlığı yalanına sarılarak Müslüman halkın değerlerine karşı sergilenen düşmanlığa dikkat çekilen açıklamada, polis şiddeti ve hükümetin zaman zaman kâr hırsıyla imza attığı uygulamalar da eleştirildi.
Özgür-Der, en nihayetinde Kemalist despotizmin ihyasına yönelik bir kalkışma olarak nitelediği gösterilerin 28 Şubat yürüyüşleri ve Cumhuriyet Mitingleriyle yakın akrabalığına dikkat çekti. Gülen Cemaatinin tutumunun da eleştirildiği açıklamada, darbe özlemcilerinin sureti haktan gözükerek öne çıkarttıkları süslü, cilalı söylemlerin ardındaki asıl hedeflerini, kirli niyetlerini görmemenin büyük bir basiretsizlik; azgınlıklarına ve tahammülsüzlüklerine sessiz kalmanınsa bağışlanamaz bir suç olduğu ifade edildi.
Hükümetin Taksim Gezi Parkındayapmak istediği düzenlemeye tepkilerle başlayan ve geniş çaplı bir isyangörüntüsüne bürünen protestolar ülke genelinde büyük bir gerilim ortamınakaynaklık etmektedir. Kemalist Cumhuriyetin yapısal çarpıklığından kaynaklanan nedenlerle Türkiye her ne kadar siyasi ve toplumsal gerilimlerin sürekli biçimdeyaşandığı bir ülke olarak bilinse de sokaklara yayılan şiddet olgusunun ciddibir toplumsal çatışma riski barındırdığı görmezden gelinemez.
Olaylar iktidar hesaplaşmasıdır
Özgür-Der`in yaptığı açıklamada, "Gezi Parkı düzenlemesine muhalefet eden grupların da ikrar ettiği üzere, konununağaç-park meselesini fazlasıyla aşan, Hükümet ve temsil ettiği düşünülen toplumkesimleriyle, laik-Kemalist ideoloji savunucuları arasında yaşanan bir iktidarhesaplaşması olduğu açıktır. Bu iktidar hesaplaşması bazen AKM, Emek Sineması,Gezi Parkı gibi mekânlar üzerinden, bazen İmam Hatip Okullarına yönelik engellemelerinkaldırılması girişimleriyle, bazen de alkol veya kürtaj düzenlemesi gibikonular üzerinden kamuoyuna yansımaktadır.
Şüphesiz Taksim`de ortaya konulanprotestolara ilk andan itibaren güvenlik güçleri tarafından gösterilen aşırıtepkinin olayların hem büyümesinde hem de yaygınlaşıp tırmanmasında etkili biramil olduğu görmezden gelinemez. Ancak polisin meydandan çekilmesi sonrasındada göstericiler tarafından sergilenen dizginsiz şiddet ve protestolarınorganize bir şekilde diğer şehirlere yayılması, meselenin bir hak arama vemeşru itiraz boyutlarını çoktan aştığını şüpheye hiç mahal bırakmayacak biçimdeortaya koymuştur. Bu noktada gelişen manzaranın polis şiddetinin doğurduğu birinfial hali, haklı bir isyan şeklinde yorumlanmasının siyasal gerçekliklealakasız bir yaklaşım oluşturacağı açıktır." ifadeleri kullanıldı.
Çevre duyarlılığı ya da dikta karşıtlığıyalanının altındaki gerçek: Müslüman halkın taleplerine, değerlerine düşmanlık!
Özgür-Der açıklamasının devamında, birhaftadır yaşanan olayların bazılarının söylediği gibi hiç de karmaşık olmadığıbelirtilerek, "Aksine söylem ve eylem biçiminden örgütlenme şekli ve hedefinedeğin her şeyiyle gayet açık ve nettir. Müslüman halkın bir kısım haktaleplerinin siyaset nezdinde karşılık bulmasına duyulan öfke, kibir vedüşmanlık `doğal hayata sadakat ve betonlaşmaya tepki` bahanesiyle sokak vemeydanlara taşınmıştır. Üstelik sokak ve meydanlar temel hak ve özgürlükleriteminat altına almak üzere değil, tersine gayrı meşru şiddet sarmalıyla kuşatmaaltına almak istedikleri siyaset ve toplumu en temel haklarından mahrum edipyeni bir askeri vesayete kapı aralamak üzere tepe tepe kullanılmıştır." ifadelerineyer verildi.
Müslüman halkların özgürlük sembolüTahrir`in, Kemalist/Baasçı zihniyetinTaksim kutsaması ile karşılaştırılması yanlıştır!
Özgür-Der açıklamasını şu ifadelerlesürdürdü: "Sadece Hükümeti değil, toplumun geniş kesimlerini de tahrik edereköfke ve düşmanlıklarını izhar eden Beyaz Türkler, muhalefetlerini ortayakoyabilecekleri hangi meşru yollar/kanallar engellenmiştir ki "Taksim`denTahrir çıkartma" telaşesine düşmüşlerdir? Tahrir direnişleri despotizmin sonunugetirmek üzere ateşlenmişti. Oysa Taksim direnişçileri despotizmin Kemalistversiyonunu hortlatmak için sahaya inmişlerdir. Taksim merkezli protestoların28 Şubat yürüyüşleriyle, Cumhuriyet Mitingleriyle yakın akrabalığı ve ortakhedeflere yöneldiği gayet nettir, açıktır.
Ağaç sevgisi, park sevdası olarakmaskelenmek istenen şeyin resmi ideolojiyi ve laik-Batıcı iktidar sınıflarınınayrıcalıklarını koruma stratejisinin bir aracı olduğu gizli değildir. Bustratejinin hayatımıza yansıyacağı ilk alanlar İslami kimliğin kamusal alandantecrit edilmesi ve Kürt sorununda inkâr ve asimilasyon politikalarına dönüştür.Bu süreçteki çevreci kaygılardan bin misli fazlası militarist-laik kaygılarolarak somutlaşıp karşımıza dikilmiştir. Karşımıza dikilen bu heyulanın halkınİslami kimliğine yönelik Kemalist-laik; Kürt kimliğine yönelik ulusalcı-Türkçübir tahakküm olduğunu anlamamak için akıl ve mantıktan hepten yoksun olmakgerekir.
Sivil değil militarist birorganizasyon var orta yerde. Özgürlükçü değil bilakis despotik söylemlereşliğinde Kemalist oligarşiyi tahkim hedefi ağır basan bu hareketliliğin sahibiMüslüman halk değil devlet sınıfları ve paralelinde konuşlanmış sol-Kemalist,sosyalist veya liberal unsurlardır. Hükümetle ilişkilerinde son dönemlerdesorunlar yaşayan ve bu yüzden bir müddettir abartılı bir tarzda muhalif birsöylem ve tutum geliştiren Hizmet Cemaatinin de bu koro ile birlikte aynıkulvarda koşması anlaşılmaz bir tutumdur. Bu noktada duyarlı ve samimi tümkesimleri gelişen süreçte dar örgüt çıkarlarını, kişisel ihtirasları, popülerolma kaygılarını değil, asli kimliğini merkeze almaya ve halkın İslamideğerlerine ve kimliğine düşman bir anlayışı güçlendirecek tutumlardankaçınmaya çağırıyoruz." (İLKHA)