Islamda iyi niyet nedir?
Kişiye sadece niyet ettiğj şey vardır. Allah katında amellerin (ibadetlerin) sahih olması, kıymetlerinin derecesi, kazanacakları sevap veya ikab, niyetlere bağlıdır. Niyet, yalnız Allah ve O’nun hoşnudluğunu kazanmak ise ameller makbuldür; Allah bunlardan razı olur ve bunlara karşılık sevap vardır.

Niçin niyet edilir?
Niyetin sözlük anlamına baktığımızda, ”bir şeyi yapmayı zihninde tasarlama, önceden isteyip düşünme” olduğunu görmekteyiz. Niyet belirleyicidir ve yaşadığımız olaylar ona göre şekillenir. Ortaya koyduğumuz niyet ile davranışlarımız birbirinden farklı olursa, sonuçta ister istemez beklenenden farklı olur.

Tasavvufta ihlas ne demek?
Sûfîlere göre ihlâs kulun bütün amellerini sadece Hak için ifa etmesi, halkın değerlendirmesini kesinlikle dikkate almamasıdır. Sûfîler kulun yaptığı amel ve ibadetleri yok sayması, bunlara bakıp da kendini beğenmemesi lâzım geldiğini özellikle belirtmişlerdir.

İyi bir şey düşünmek sevap mı?

İyi düşünce güzel ibadetten sayılır. Kur’ân-ı Kerîm, “Kötü zandan sakının. Çünkü zannın bir kısmı (yani kötü zan) günahtır” buyurmaktadır. Peygamberimiz de “Güzel zan beslemek yani güzel düşünmek, iyi niyetli olmak güzel ibadetlerdendir” buyurmuştur.

Oruca içten niyet edilir mi?

Oruca kalb ile niyet etmek yeterlidir. Ancak kalb ile yapılan bu niyeti dil ile söylemek daha iyidir. Bu sebeple oruç tutacak olan kimse, hem içinden niyet etmeli hem de dil ile: “Niyet ettim Ramazan-ı Şerif’in yarınki orucuna” demelidir. Her günün orucuna ayrı niyet etmek gerekir.

İhlas sahibi olmak nedir?
Allah’ın emir ve isteklerine uyumak, koşulsuz şekilde ibadet etmek olarak ihlas sahibi manası çıkarılmaktadır. İhlas sahibi kişiler ibadetlerini samimiyetle yapar ve gönülden temiz bir sevgi bağı hisseder.

İhlas ne demek onunla ilgili hadisler?
Peygamberimiz (s.a.v.) ihsanı, “Allah’ı görüyormuş gibi ibadet etmektir” şeklinde tanımlamıştır. “İhlas ”, iman ve ibadet görevini, Allah ve Peygamberin istediği şekilde ve en güzel bir niyetle ifa etmektir.

“Vaktiyle bir adam;

«–Ben mutlaka bir sadaka vereceğim.» dedi.

Geceleyin evinden sadakasını alıp çıktı ve onu bilmeden bir hırsızın eline tutuşturdu. Ertesi gün belde halkı;

«–(Hayret!) Bu gece bir hırsıza sadaka verilmiş!» diye konuşmaya başladı.

Adam;

«–Allâh’ım! Sana hamdolsun. Ben bugün de bir sadaka vereceğim.» dedi.

Yine sadakasını alarak evinden çıktı ve onu (bu sefer de bilmeden) bir fâhişenin eline tutuşturdu. Ertesi gün halk;

«–(Olur şey değil!) Bu gece bir fâhişeye sadaka verilmiş!» diye konuşmaya başladı. Adam;

«–Allâh’ım! Bir fâhişeye (de olsa) sadaka verdiğim için Sana hamd olsun. Ben mutlaka yine sadaka vereceğim.» dedi.

(O gece, yine) sadakasını alıp evinden çıktı ve onu (bu defa da bilmeden) bir zenginin eline tutuşturdu. Ertesi gün halk;

«–(Bu ne iştir!) Bu gece de bir zengine sadaka verilmiş!» diye (hayretle) söylenmeye başladı.

Adam;

«–Allâh’ım! Hırsıza, fâhişeye ve zengine (de olsa) sadaka verebildiğim için Sana hamd olsun.» dedi.

(Bu ihlâsı sebebiyle) uykusunda o adama;

«–Hırsıza verdiğin sadaka, belki onu yaptığı hırsızlıktan utandırıp vazgeçirecektir. Fâhişe, belki yaptığından pişman olup iffetli bir kadın olacaktır. Zengin de belki bundan ibret alıp Allâh’ın kendisine verdiği maldan muhtaçlara dağıtacaktır.» denildi.” (Buhârî, Zekât, 14)

Sadaka vermeye azmeden, gönlündeki hâlisâne ve samimî niyetle tasaddukta bulunan kişi; zâhiren verilmemesi gereken yerlere verdiği hâlde, Allah onu isabet ettirmiştir.