DOĞRUHABER / ÖZEL HABER / Davut Işık 

Rusya-Ukrayna krizi nedeniyle küresel piyasalarda artan petrol fiyatlarında yukarı yönlü anormal dalgalanmalar olurken Türkiye’de ise yüksek kurun da etkisiyle, akaryakıt ürünlerine sık sık büyük zamlar yapıldı. Öyle ki daha yedi ay önce 12-13 liralarda bıraktığımız benzinin litre fiyatı bugün 27 lirayı geçerken motorinin fiyatı 30 liraya dayanmış durumda.

PETROL PİYASASINDA NELER OLDU?

ABD Merkez Bankası Başkanı Jerome Powell'ın ABD'de resesyonun mümkün olabileceği yönündeki açıklamaları petrol fiyatlarındaki düşüşü hızlandırdı. ABD Başkanı Joe Biden ve Hazine Bakanı Janet Yellen, ABD'de bir resesyonun kaçınılmaz olmadığına vurgu yapsa da Wall Street kurumları resesyon beklentilerini yükseltti. ABD ham petrolü ve Brent petrolde yüzde 5'i aşan düşüş kaydedildi. ABD ham petrolü 104 doların altını görürken, Brent petrol de 109 dolar seviyesine geriledi. Biden ise ABD’de artan benzin fiyatlarıyla mücadele amacıyla federal benzin vergisinin Eylül ayına kadar 3 ay süreyle askıya alınması için Kongre'ye çağrıda bulundu.

PETROL FİYATLARINDAKİ DÜŞÜŞ POMPAYA 25 KURUŞ OLARAK YANSIDI!

Petrol fiyatları yükselirken canhıraş bir şekilde zam üstüne zam yapanların, petrol fiyatlarındaki bu sert düşüşe rağmen sadece benzine 25 kuruş gibi komik bir oranda zam yapması kamuoyunda ciddi tepkilere yol açıyor. Daha önce akaryakıt fiyatlarındaki artışlarla ilgili çözüm önerileri sunan Tüketici Birliği Federasyonu (TBF) Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz, konuyla ilgili gazetemize değerlendirmelerde bulundu.

KOŞARAK ZAM, EMEKLEYEREK İNDİRİM!

Deniz, petroldeki sert düşüşe rağmen bu düşüşün pompaya yansımaması konusunda, “Zam geldiğinde koşar adım zam yapılıyor. İndirim olduğunda da emekleyerek ve aynı oranda yapılmıyor. Bunun nedenini biz anlamakta güçlük çekiyoruz. Çünkü indirim yapıldığında ancak birkaç gün sonra pompaya yansıtıyorlar. Ama zam geldiğinde veya kur yükseldiğinde 24 saat içerisinde zam yapılıyor. Bu adil bir durum değil. Biz indirimin aynı oranda ve aynı süratle yapılması gerektiğini düşünüyoruz çünkü stoktaki malını yüksek fiyattan almış olabilirsin ama bağlantı devam edildiği için onun yerine koyulacak mal daha düşük maliyetli olacağı için birkaç gün beklemenin gereği yok. Veyahut neden aynı oranda indirim yapılmıyor? Bunu da anlamakta güçlük çekiyoruz” ifadelerini kullandı.

“İNDİRİMLİ ALINAN AKARYAKIT NEDENSE FİYAT BELİRLENİRKEN HESABA KATILMIYOR”

TBF Başkanı Deniz, “Yasa gereği biz Akdeniz Havzasındaki fiyatlara göre iç piyasadaki fiyatları belirliyoruz. Halbuki yaptığımız araştırmalarda Rusya, İran ve Irak'tan önemli ölçüde ithalat yaptığımız gerçeği var ve daha ucuz yapıyoruz lakin indirimli alınan akaryakıtı biz nedense fiyat belirlenirken hesaba katmıyoruz. Hep diyoruz ki yasaya geçici bir madde ekleyelim veya yasadaki o maddeyi değiştirelim. İlla İtalya'daki Genova/Lavera piyasasına göre değil, toplam ithal ettiğimiz petrolün maliyeti neyse ortalamasını ona göre üzerine kârını koyup iç piyasaya verin diyoruz. Böyle bir talebimiz var ama devlet bunu nedense özellikle yüksek enflasyonla mücadelede yerine getirmiyor” şeklinde konuştu.

“ENFLASYONLA MÜCADELEDE BİR SAMİMİYET VARSA…”

Uluslararası piyasada akaryakıt fiyatlarının çok ciddi oranda düştüğünü hatırlatan Deniz, ülkemizde de aynı oranda ve daha çabuk yansıtıldığında tüketiciye ulaşan tüm mal ve hizmetlerin fiyatlarının da maliyet anlamında daha da rahatlayacağını belirtti.  Deniz, “Yani yüksek enflasyonla mücadele etmek için enerji girdisinin maliyeti düşmediği sürece hangi kararı alırsanız alın tüketiciye her zaman pahalılık olarak mallar ulaşacak hizmetler ulaşacak. Enflasyonla mücadelede bir samimiyet varsa eğer o samimiyeti enerji maliyetlerinin düşmesi halinde anında ve aynı haliyle yansıtarak ortaya koymak gerekir” dedi.

“İSTASYONLAR VERGİ DAİRESİ GİBİ ÇALIŞIYOR”

TBF Başkanı Deniz, “İstasyonlar vergi dairesi gibi çalışıyor, pompacı arkadaşlar da vergi memuru gibi çalışıyor, çok ciddi bir ÖTV alınıyor. Hazinenin mali durumu sıkıntıda olduğu için istasyonlardaki paradan alınan vergi devletin vazgeçemeyeceği bir rakam olarak görülüyor. Ama şu da bilinmeli ki yükselen bu fiyatlarla artık sanayicinin veya tüketicinin yetişmesi mümkün değil. Trafik oldukça seyrekleşti artık. Arabalar dışarıya çıkmıyor. Bir süre sonra satışlar düşecek. Bir taraftan bayiler, istasyonlar para alamadıkları için isyan ediyorlar. Tüm bunları bir araya getirdiğimizde verginin özellikle yüksek enflasyonla mücadele ortamında %1'e düşürülmesi lazım. Bunu da kalıcı olmamak kaydıyla dünyadaki resesyon dalgası süresince uygulanması gerekir ki içerideki sanayici ayakta tutunsun, tüketici biraz daha; ucuza et alsın, gıda ürünü alsın, maliyetler düşsün. Bunun mutlaka yapılması lazım yani devletin oradaki tatlı vergiden vazgeçmesi gerekir” dedi

VERGİ DAĞILIMINDA BÜYÜK BİR UÇURUM VE ADALETSİZLİK VAR

TBF’nin yakın zamanda Türkiye'deki dolaylı vergilerin diğer ülkelerle karşılaştırmasının yapıldığı bir analiz çalışmasını tamamlamak üzere olduklarının ön bilgisini veren Deniz, “Bu araştırmayla ilgili birkaç şeyden bahsetmek gerekirse, Türkiye'de 3 liralık verginin 2 lirası telefondan, istasyondan dolaylı vergi yani tüketiciden alınan vergidir. Geriye kalan bir lirası ise gelir vergisi yani servetten veya kazançtan alınan vergidir. Dış dünyada ise bu durum tam tersi durumda; bu miktarın 3'de biri dolaylı vergidir, 3'de ikisi tüketim vergisi vs. gibi doğrudan vergidir. Bu tablonun değişmesi lazım bundan dolayı bu çalışmayı yürütmekteyiz. Türkiye'de devlet gelirinden, servetinden vergi tahsil edemediği için vatandaştan alıyor. İstasyona girdiğimiz zaman geliri düşük bir vatandaş ile holding sahibi bir iş arabasına konulan benzinden aynı vergi alınmaktadır. Bu adil bir durum değildir. Vergi dağılımında büyük bir uçurum ve adaletsizliğe yol açıyor” ifadelerini kullandı.