Dünyada ve Türkiye'de 2872 sayılı kanun gereği tarlada bulunan anızı yakanlar, uydu ile tespit edilerek cezai işlemler uygulamakta, bazı iller de ise anız yakılmış alanlara müdahale edilerek yasal süreç başlatılmaktadır.

Şanlıurfa'da tarım alanlarında ikinci ürün ekimi için masraftan kaçmak, hızlı şekilde toprağı işlemek ve az emek harcamak adına her gün tarım alanları yakılıyor. Bu yangınlarla Şanlıurfa'da çevre ve hava kirliliği artmakta, tarım alanlarındaki organik madde miktarı azalmakta ya da yok olup topraklar daha verimsiz ve erozyona daha hassas duruma gelmektedir.

Topraktaki mikro organizmaların yüzde 80'nin zarar görmesi sonucu verimde de azalmalar olduğu bilimsel olarak ortaya konulmaktadır. Anız yangınları komşu tarlalardaki hasat edilmemiş ürünlere, traktörlere, meyve bahçelerine, bunların etrafındaki çitlere, telefon direklerine, civardaki yerleşim yerlerine, özellikte de ormanlara telafisi mümkün olmayan zararlar vermektedir.

Gelecekteki nesillerin sorun yaşamaması için çevreye karşı duyarlı olunması gerektiğini belirten TEMA Vakfı Şanlıurfa İl Temsilcisi Prof. Dr. Ali Rıza Öztürkmen, "Gelecekte nüfus artarken, aynı besinleri tüketmek, aynı havayı solumak, aynı su kaynaklarından yararlanmak istiyorsak, bugün çevreye daha duyarlı olmak zorundayız. Türkiye'de anız yakma neticesinde yüzlerce canlı ve bitki türü yok olma tehlikesinde, milyonlarca hektar arazide erozyon şiddetlenmekte, organik madde oranı düşmekte, haberleşme ve elektrik hatlarında milyarlarca lira hasar meydana gelmekte, milyonlarca ton kâğıt hammaddesi ağacımız yok olmaktadır." şeklinde konuştu.

"İlimizde en az 3 milyon dekar alanda anız yakma tehlikesi söz konusudur"

Şanlıurfa'daki ekili tarım arazilerine değinen Öztürkmen, "Ülkemizin; Buğday üretiminin yüzde 8'i, mercimek üretiminin yüzde 36'sı ve arpa üretiminin yüzde 11'i ilimizde gerçekleşmektedir. İlimizde arpa üretim alanı 1 milyon 904 bin 64 dekardır. Buğdayın toplam üretim alanı 3 milyon 687 bin 745 dekardır. Mercimek toplam üretim alanı 801 bin 240 dekardır. Toplam olarak ilimizde 6 milyon 393 bin 49 dekar alanda hububat tarımı yapılmaktadır. Hububat tarımı yapılan alanların yarısında 2. ürün yapıldığı varsayılırsa, ilimizde en az 3 milyon dekar alanda anız yakma tehlikesi söz konusudur." şeklinde konuştu.

 

"Biyolojik mücadele canlıları korunmalıdır"

Günümüz şartlarında anız yakılması gibi ilkel metoda başvurulması bu şehirde yaşayan herkesin ayıbı olduğunu ifade eden Öztürkmen, "Hububat anızlarını yakmayarak, tarımsal zararlı böcekleri yiyen, yumurtalarına zarar veren ve onları hastalandıran doğal biyolojik mücadele canlıları korunmalıdır. Ülkemiz topraklarının şimdiki ve gelecekteki nesilleri doyuracak ürünü vermesi ve bu nesillere güzel yeşil bir çevre, doğa bırakılması bu bilince bağlıdır. Çiftçilerimiz hububat hasadı yapan biçerdöver operatörlerinin mümkün olduğu kadar alçaktan (10-15 cm) yapmasını denetlemeli, anızları gölge tavında veya sonbahar yağışlarından sonra ayarlı uygun bir soklu pullukla sürüp toprağın altına karıştırmalıdırlar. Günümüz şartlarında anıza ekim yapan tarım aletlerinin olması, güçlü traktörlere ve kombine tarım işleme makinelerine sahip olunması anız yakılması gibi ilkel metoda başvurulması bu şehirde yaşayan herkesin ayıbıdır. "diye konuştu.

Öztürkmen anız yakmanın olumsuz etkilerini şu şekilde sıraladı:

-Anızlar yakıldığında tarla toprağı yüzeyinde yaklaşık 250 oC bulan yakıcı bir sıcaklık topraktaki birçok faydalı mikroorganizma ve solucan gibi küçük canlıları öldürmekte, topraktaki organik maddeyi de yakmakta, bazı mikroelementleri bitkilerin faydalanamayacağı forma dönüştürmekte ve makro-mikro besin maddesi noksanlıkları olmaktadır.

-Kurak bölge tarlalarında anız yakılması ile tarım topraklarında organik madde azalmakta, C/N (karbon/azot) oranı olumsuz etkilenmekte, bitki besin maddelerinin alınımındaki katyon değişim kapasitesi, alınabilir potasyum, toprağın kireç muhteviyatı, suya doymuşluğu, toprak asitliği ve alınabilir toplam azot miktarı olumsuz etkilenmektedir.

-Anız yakılması sonucu toprağın bünyesindeki organik maddenin azalmasından dolayı su tutma kapasitesi ve havalanma özellikleri olumsuz etkilenmektedir.

-Anız yangınları, tarla yüzeyini bitki örtüsüz bırakacağından, en değerli üst katmanları su ve rüzgar erozyonu sonucu taşınarak yok olmaktadır.

-Anızların, soklu pulluk gibi uygun aletlerle tarla toprağına karıştırılmasına anızlı toprak işleme denir. Anızlı toprak işleme, toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik dengesini düzenlemek amacıyla toprağın organik madde oranını korumak, su tutma kapasitesini artırmak ve verimliliğini sürdürmek için yapılmaktadır.

-Anızlı toprak işlemede, tarla toprağı anız sapları ile bir malç oluşturduğundan yağışlı dönemlerde düşen suyun toprak içersine girmesini ve tutulmasını sağlayarak oluşacak rutubetli ortam sap artıklarının mikroorganizmalar tarafından parçalanarak organik maddeye ve bitki besin maddelerine dönüşmesini sağlamaktadır. Anızlardan oluşan bu organik madde su tutma yeteneği sayesinde toprağın içerisinde bitkiler için gerekli suyu ve besin maddelerini depolar. Zamanında iyi işlenmiş anızlı topraklar, kurak mevsimlerde bünyelerindeki zengin organik maddeye bağlı olarak rutubeti korur ve üzerinde yetişen bitkilere gerekli suyu sağlayarak verim kayıplarını önemli oranda önler. Anızların her yıl yakıldığı tarım alanlarında ise organik madde kaybı olduğundan yavaş yavaş geçen yıllar içersinde toprak zerrelerini birbirine bağlayan doku ile su tutma kapasitesi zayıflar, verim düşer, rüzgar ve su erozyonu olur, çoraklaşma başlar. (İLKHA)