Dağılmış Aileler ve Çocuk Hakları Derneği tarafından İstanbul Bakırköy Meydanı'nda düzenlenen basın açıklamasına, çeşitli sebeplerden boşanan ve süresiz nafaka ödemek zorunda bırakılmanın yanı sıra çocuklarını da göremeyen babalar katıldı.

 

Dağılmış Aileler ve Çocuk Hakları Derneği adına basın açıklamasını okuyan Fırat Karataş, ailelerin dağılmasına sebep olan yasa ve sözleşmelerin uzantılarıyla birlikte kaldırılması, yerine yerli ve milli yasaların konulması gerektiğini söyledi.

"Devletin yasalarında babaların temsiliyete layık görülmemesi kabul edilemez"

Karataş, "Aile toplumun kalesi ve temelidir. Babalar ailenin kurucusu ve direğidir. Aile düzeni kalmayan ülkelerde toplumsal bütünlük bozulur, zayıf ve bağlantısız insan yığınlarına dönüşür. Devletin bütün yasalarında ve aile bakanlığı gibi teşkilatlarında babaları temsilen erkekleri dışlaması, baştan suçlu ve sorumlu görmesi, kurumsal yapısında babalara yönelik temsiliyete layık görmemesi kabul edilemez." dedi.

"Aileyi yıkan sözleşmeler iptal edilmeli, yol açtığı mağduriyetler giderilmeli"

CEDAW Sözleşmesi ile dayatılan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği fitnesinin adeta bir kanser gibi aile kurumunun düzenini bozduğunu, kadınları erkek, erkekleri kadın rollerine soyunmaya, cinsler arasında geçişkenliğe, yani sapkınlığa meşrutiyet kazandırmaya çalıştığını vurgulayan Karataş, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

"Bu sözleşmenin zehirli okları kanunlarımızda aile reisliğinin lağvedilmesine, ömür boyu belirsiz ve sürekli büyüyen süresiz nafaka gibi zulüm yasalarına yol açmıştır. Kadın ve erkeğin yaradılıştan gelen üstünlükleri, görevleri ve sorumlulukları vardır. Kadınların en ulvi vazifeleri olan anneliğin değerini ifade etmek için Hazreti Muhammed Aleyhisselamın, 'cennet anaların ayakları altındadır' hadisini sürekli tekrarlayanlar, 'baba cennetin orta kapısıdır' hadisini neden unutturmaya çalışırlar? İstanbul Sözleşmesi, CEDAW ile İslami aileye karşı başlattığı düşmanlığını zirveye taşımış, kadınların putlaştırılmasını kurumsal garantiye almış, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve sapkınlıkların bizzat devletler tarafından korunarak sürdürülmesini hedeflemiştir. İstanbul Sözleşmesinin vahim sonuçlarını nihayet fark eden hükumetimiz çekilmeye karar vermişse de 6284, Türk Ceza Kanunu ve Türk Medeni Kanunu yasalarındaki bağlantılar doğrudan lağvedilmelidir. Yerli ve milli kanunlara dönülmelidir. Bu yüzden 6284 sayılı kanun, Türk Medeni Kanunu yerli ve milli yasalara dönüşmelidir. Hukuken bu mağduriyetler giderilmelidir." (İLKHA)