İnzar Dergisi Haziran 2022 başyazısı şöyle:

 “Ey iman edenler! Yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten kendinizi ve ailenizi koruyun…”[1]

Ebu Hureyre (radiyallahu anh)’den rivayetle, Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) buyuruyor ki: “İnsanoğlu öldüğünde bütün ameli kesilir; ancak şu üç şey müstesna: Sadaka−yı cariye, faydalanılan ilim, kendisine dua eden salih bir evlat.”[2]

Gözlerini kırpmadan çocukları için kendilerini her türlü tehlikeye atabilen şefkat kahramanı anneler!

Çocukları dışında hiç kimsenin kendilerinden daha iyi ve üstün olmasını istemedikleri halde çocuklarını, kendilerini geçmelerini arzulayacak derecede seven babalar!

Sizler, tasviri mümkün olmayan, tutuşturucusu taşlar ve insanlar olan cehennem ateşinden kendinizi ve yakınlarınızı kurtarmakla mükellefsiniz.

Kıyamette, mahşer gününde çocuklarımızı −Allah muhafaza− cehenneme doğru götürdüklerinde onların; “İslam’ı öğrenemeyip yaşayamayışımızın ve Allah’a isyankâr olmamızın müsebbibi olan anne ve babalarımızı da beraberimizde götürün!” şeklindeki feryatları karşısında bizi de ateşe sürüklemelerinden korunmak için onlara karşı mükellefiyetimizi ve sorumluluklarımızı yerine getirme gayreti içinde olalım. Vefatımızdan sonra hayırla yâd edilmek, hayır defterimizin kapanmaması, çocuğumuzun yapacağı tüm hayırlı işlerdeki sevaplardan mahrum olmamak için onlara karşı görevimizi ifa etmeye çalışalım.

Çocuklarımıza karşı asıl mükellefiyetimiz; sadece dünyevi gelecekleri için ortam hazırlamak, geriye maddi bir servet bırakmak, iyi bir okul kazanıp makam ve mevki sahibi olmalarını sağlamak amacıyla bin bir sıkıntıya katlanarak özel bir okul, etüt merkezinde veya dershanede okutmak değildir. Tabii ki imkânlar ölçüsünde bunları da yapmak gerekecektir.

Ancak asıl mükellefiyetimiz; ebedi saadete ulaştıracak, haşir meydanına tüm ehliyle beraber ak alınla götürecek, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’in şefaatine nail kılacak, Allah’ın cennetlerinde −yine beraberce− O’nun cemalini müşahede etmeye vesile olacak amelleri işleyip yapmaya teşvik ederek sorumluluklarımızı yerine getirme gayreti içerisinde olmamızdır.

“O şefkatli valide, çocuğunun hayat-ı dünyeviyede tehlikeye girmemesi, istifade ve fayda görmesi için her fedakârlığı nazara alır, onu öyle terbiye eder. “Oğlum Paşa olsun” diye bütün malını verir, hafız mektebinden alır, Avrupa’ya gönderir. Fakat o çocuğun hayat-ı ebediyesi tehlikeye girdiğini düşünmüyor. Ve dünya hapsinden kurtarmaya çalışıyor; Cehennem hapsine düşmemesini nazara almıyor. Fıtrî şefkatin tam zıddı olarak, o masum çocuğunu, âhirette şefaatçi olmak lâzım gelirken davacı ediyor. O çocuk, “Niçin benim imanımı takviye etmeden bu helâketime sebebiyet verdin?” diye şekva edecek. Dünyada da terbiye-i İslâmiyeyi tam almadığı için validesinin harika şefkatinin hakkına karşı lâyıkıyla mukabele edemez, belki de çok kusur eder.”[3]

 

Malumdur ki, İslami toplumlarda bir çocuğun Rabbini, Peygamberini, kitabını, mes’uliyet ve mensubiyetini tanıyıp öğrenmesinde −anne ve baba haricinde− hocanın, öğretmenin, çevrenin ve verilen eğitimin de ciddi katkıları söz konusudur.

Günümüzde ise bizi, özellikle de küçük yaştan itibaren çocuklarımızı bizden, yani Kur’an’dan koparıp uzaklaştırmak için bütün imkânlar seferber edilmiş durumdadır. Yüce Allah (celle celalühü)’ı, Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’i, Kur’an’ı tanıyıp öğrenme yollarının tümünün kapatıldığı, kapatılmaya çalışıldığı; buna karşın İslam’dan uzaklaştıran bütün yolların mubah kılınıp teşvik edildiği bir ortam ve dönemdeyiz. Tabiri caiz ise tam da “taşların bağlanıp k….lerin salındığı” bir ortam…

Dolayısıyla biz anne−babalara, abla−ağabeylere; çocuklarımızı, kardeşlerimizi koruma noktasında çok görevler düşmektedir. Zira İslamî toplumlarda çocuğun İslamî terbiyeyle yetişmesinde etken olan -yukarıda saydığımız- bütün faktörlerin tüm yükleri bugün bizim sırtımızdadır, bu görevler bizden istenmektedir. Tabiatıyla, İslamî toplumlarda hocanın, öğretmenin, öğretim kurumlarının ve çevrenin çocuk terbiyesine yaptıkları katkıyı bu ortamda bugün bizler karşılamaya çalışmalıyız ki, onları −maazallah− dünya ve ahiret şekavetinden kurtarabilelim.

YAZ TATİLİ FIRSATTIR

Zikrettiğimiz sorumluluk bağlamında yaz tatili ciddi bir fırsattır.

Şunu çok iyi biliyoruz ki kâfirler, mürtetler ve işgalciler çocuklarımızı Kur’an-ı Kerim’den uzaklaştırmanın gereğine inanmışlardır. Zira Kur’an-ı Kerim’le aramıza mesafe koyup Kur’an-ı Kerim’i bizden ve çocuklarımızdan uzaklaştırabildikleri oranda tahakkümlerini artırabileceklerini iyi bilmektedirler:

O halde anneler, babalar, ağabeyler, ablalar, kısaca tümüyle bizler çocuklarımızın, kardeşlerimizin, bacılarımızın Kur’an-ı Kerim’i öğrenip yaşamaları için büyük gayret içerisine girelim.

Daha önce camiye gidip Kur’an-ı Kerim’i öğrenmiş olanları okuduklarını daha bir pekiştirmeleri; hiç okumamış olanları da güzel bir şekilde Kur’an-ı Kerim’i öğrenmeleri amacıyla camilere gönderelim.

Bunun gerekliliğini akraba, tanıdık ve komşularımıza anlatıp kavratarak onların da çocuklarını camiye göndermelerini sağlayalım.

Çocuklarının gidişatının iyi olmayışından şikâyet eden birçok muhatabımızın asıl problemlerinin de onlara karşı görevlerini gerçek anlamda ifa etmemekten kaynaklandığı kanaatindeyiz.

Bu yönde göstereceğimiz gayret şimdiden, çocuklarımızın ebedi hayatlarının kurtuluşuna vesile olacak bir adım olacaktır inşaallah.

Bu meyanda yaz aylarında, her taraftaki camilerde verilecek Kur’an-ı Kerim derslerinden ciddi manada istifade edip çocuğumuzun yetişmesinde pratik bir adım atabiliriz.

Uyulduğu takdirde istifadeyi çok daha fazla artıracağını umarak yapılması gerekenleri şöyle sıralayabiliriz:

−Çocuklarımızı en yakın camiye götürüp Hoca’ya teslim edelim.

−Çocuk alışıncaya kadar camiye onunla beraber gidelim.

−Ezan okunduğunda evdeysek çocuğumuzun elinden tutup beraberce camiye giderek namaz kılmayı alışkanlık edinelim.

 

−Namaz vakitlerinde cemaatle namaz kılmaya gittiğimizde çocuğun durumunu Hoca’dan soralım.

−Akşam, aldığı dersi onunla tekrarlayarak hem kontrol edelim hem de pekiştirmesine yardımcı olalım.

−Ders alanlar içinde tanıdık arkadaşların çocukları varsa, birbirleriyle tanıştırıp hem kaynaşmalarına hem de birbirlerine çevre olmalarına çalışalım

−Yine, tanıdık arkadaşların çocuklarından örnek gösterilecek yaşıtları varsa, çocuğun özenmesi amacıyla, onları methederek numune gösterelim

−Evde, camide, cadde ve sokakta neler yapıp ne tür hususlardan etkilendiğini çocuğa −sıkmadan− soralım.

−Seviye ve yaşlarına göre okuyacakları kitapların listesini çıkaralım. Bu işte ehil olan kişilerden liste çıkarmada istifade edelim.

−Okudukları kitapların içeriğini onlarla beraber tekrar edelim. Okuduklarını hem bize hem de yaşıtlarına anlatmalarına yardımcı olalım.

−Yaz tatili sırasında başka bir yerleşim birimine gidilecekse çocuğun orada da en yakın bir camiye devam etmesini sağlayalım.

−Deccal’ın fitnesinin giremeyeceği yerlerden birinin cami olduğu bilinciyle, kendimizi ve ailemizi muhafaza etmek için camileri mesken edinelim.

Cenab−ı Allah bizlere ve çocuklarımıza en güzel şekilde Kur’an-ı Kerim’i öğrenmeyi, öğretmeyi ve yaşamayı nasip eylesin. (Âmin)

Allah’a emanet olun.