İslâm davasını kendine dert edinmiş bir Allah dostu. Dinleyenlere imkânsız gibi gelen hadiseleri yaşamış ve yaşatmış biri. Halkın, yakınlarının ve sevenlerinin ifadesi ile ismi Hacı Emmi. Gerçek adı: Abdülaziz Yiğit.

Bugün size onun hayatını aktaracağım. Hacı Emmi, küçüklükten itibaren çalışan biriydi. Bir gün pamuk işine girer ve çok kârlı çıkar. Artık zengin biri olmuştur. Zengin olduğu dönemde içinde birden şu soru belirir: “Ben bu dünyaya sadece para kazanmak için mi geldim?"

Bu soru üzerine kendini sadece Allah yoluna adayacağına söz verir. Hacca gider, öğrencilere Kur'an dersi vermeye başlar. Sonra evinin bir bölümünü mescide çevirir. İslâm’a hizmet etmeyi bu şekilde sürdürmeye başlar. Evini mescide çevirme nedenini de şu şekilde açıklar: “Üstad Bediüzzaman Hazretleri evinizin bir bölümünü mescide çevirin demiştir.”

Burada haftalık Kur'an hatimleri yapar. Her pazartesi/perşembe oruç tutanlara yemek hazırlar. Her ay bir kurban keser. Öğrencilere Kur'an dersi verir. Risale-i Nur’dan okumalar yapar.

Hacı Emmi, Üstad Bediüzzaman Hazretlerini çok severdi. Ondan misaller verir. İslâmî camiaların tefrikaya kaymasını eleştirirdi. İttihadı İslam düşüncesini benimserdi. Bu düşünceye o kadar sahipti ki evinin altındaki yerde kadiriler zikir yapar, üstte Mahmut Efendi cemaatinden kişiler sohbet ederdi. Öğle veya ikindi vakti ise Risaleyi Nur’dan sohbetler yapılırdı.

Dünyevileşmeyi eleştirir, sade hayat yaşardı. Ona niçin koltuk almıyorsun diye sorulduğunda "Ben koltuğa cennette oturmak istiyorum." derdi.

Yaşının büyük olması sebebiyle gördüğü CHP dönemindeki zulümleri anlatırdı. Bir gün şöyle demişti: “Bizim köyün erkeklerinin hepsi fistan giyerdi. Askerler gelir. Fistanları zorla keser, o zaman yoksulluk olduğu için biz de yama yapar tekrar giyerdik.”

Yine bir gün CHP zulmünü anlatırken gözlerini uzaklara diker ve şöyle konuşmaya başladı: "Biz Kur'an dersi aldığımız vakit, bir arkadaşımız dışarıda gözetleme yapardı, o şekilde ders alırdık."

Bir gün onun yanındayken, yoksul bir kadına şunu demişti: "Sen Kur'an okumayı biliyor musun?” Kadın cevaben: "Evet biliyorum." dedi. Bunun üzerine “Benim bir dairem var, ona git otur, kira da almıyorum, sadece öğrencilere Kur'an dersi vereceksin.” dedi.

Yine bir gün dükkanında kiracı olan kişi kirasını vermeyince de ona, “5 vakit namazı bizimle birlikte cemaatle kılarsan ve tesbihat yaparsan, senden kira borcunu istemeyeceğim.” dedi.

Hacı Emmi'nin bir günü şu şekilde geçmiş ve bu rutin 40 yıldan fazla hiç değişmemiştir.

1) Gece namazına kalkar, sekiz rekât namaz kılardı.

2) Sabah ezanı okunana kadar mukabele eşliğinde bir cüz okunurdu.

 
3) Sabah namazı sünneti kılınır, sonra sabah namazı hep birlikte cemaatle kılınırdı. Kendisi Hanefi mezhebinden olduğundan sabah namazlarını gün aydınlığına yakın kılardı.

4) Sabah namazı tesbihatıdan sonra (Tesbihat, Risale i Nur talebelerinin yaptığı şekildeydi, uzundu.) Cevşen okunurdu. Sabah namazı vakti bitip, kerahet vakti geçtikten sonra inşirah namazı iki rek’at kılınırdı. İnşirah namazı kılmasının nedeni ise şu şekilde açıklardı: Hadiste buyrulmuş, “Kim Sabah namazından sonra yerinden kalkmadan sabah güneş doğana kadar zikir yapsa, sonra kalkıp iki rek’at namaz kılsa bir hac, bir umre sevabı kazanır.”

5) İnşirah namazından sonra uyur, saat 9 gibi uyanır, kahvaltısını yapar. Duha namazını 12 rekât kılar, Duha namazını 12 rek'at kılmaya teşvik eder ve şu hadisi şerifi derdi: "Kim Duha namazını 12 rekât kılarsa, Allah ona cennette bir köşk yapar." Sonra öğrencilere Kur'an dersi verirdi.

6) Öğle namazını öğrencilerle kılar. Kur'an'a geçenler ön safta, elifba’da olanlar ise arka safta namaz kılardı. Ön safta namaz kılmak için öğrenciler bir an önce Kur'an'a geçmeye çalışırdı.

7) Öğle namazından sonra kaylule yapar. Sonra kalkar Kur’an okur, ikindi namazına yakın abdest alır, abdest namazı kılardı.

8) İkindi namazını cemaatle kılar, gelenler ile muhabbet eder. Bahçesinde keçileri ile ilgilenir, eşinin yanına gider muhabbet eder, ziyaretleri kabul ederdi. Nasihatleri genelde Terhip ve Tergip kitabından verirdi. Bu kitapta ahlak ve amel ile ilgili hadisler geçerdi. Akşam namazına yakın yemeğini yerdi. Günde iki öğün yemek yerdi. Sünnet olanın günde iki öğün yemek yenilmesi olduğunu ifade ederdi. Yemekten önce ve sonra elini yıkar, dizini dikerek sünnet üzerine yemeğine başlar. Bu şekilde yenilmesinin hikmetinin ise dizin mideye baskı yapması sonucu daha az yemek yenmesine sebep olduğunu açıklardı. Yemeğe tuz ile başlar. Küçük bakır tabakta, sadece tek çeşit yemek yerdi. Ben onun iki çeşit yemek yediğine şahit olmadım. (Kendisi varlıklı biriydi.)

9) Akşam namazı kılar, akşam namazı sonra konuşmaz ibadetle geçirir. Evvabin namazını 6 rekât kılardı. Sonra Kur'an okurdu. Akşam ile yatsı namazı arası konuşmanın mekruh olduğunu ifade ederdi.

10) Yatsı namazını kılar, sonra şu şekil dua ederdi: "Allah'ım yatsı namazını cemaatle kılmayı nasip ettiğin gibi sabah namazını da cemaatle kılmayı nasip et. "Yine sürekli şu hadisi söylerdi: "Kim yatsı namazını cemaatle kılarsa sanki gecenin yarısını ibadetle, kim Sabah namazını da cemaatle kılarsa sanki gecenin tümünü ibadetle geçirmiş olur."

Yatsıdan hemen sonra yatar, konuşmanın mekruh olduğunu söylerdi. Günde 5 saat yatılmasının uygun olduğunu ifade ederdi. Kıbleye doğru yüzünü döner, elini başının altına koyarak yatardı. Bu döngü kırk yıldan fazla devam etmiştir.

Vefat etmeden önce "Ben ölümden korkmuyorum, imansız ölmekten korkuyorum." demiştir. Vefatına yakın sürekli mescidin içinde yatıp kalkardı.  “Ölürsem eğer mescidin içinde öleyim.” derdi.

16 Mart 2020'de yine bir Teheccüd namazı vakti mescidin içinde vefat etti. Ruhu şad olsun. Ruhu için El Fatiha...

Biyografi: Muharrem Çetin --Baran