NİZAMETTİN AŞKIN - İSTANBUL
Önceleri İslami bir yönetimle yönetilen Doğu Türkistan, Komünist Çin yönetimi tarafından 1949'da yapılan işgalle 73 yıldır kan ağlıyor. Sözde işlerini düzene koymak, kalkınmalarına yardımcı olmak için Doğu Türkistan'a giden Çinliler, özellikle Mao Zedung döneminde ciddi baskılara maruz kaldı ve halk adeta kendi ülkelerinde köle muamelesi görerek zor şartlar altında çalıştırıldı. Doğu Türkistan'ın işgaline tanıklık eden ve şu anda ailesinden 37 kişiden haber alamayan Mahmut Tohti Emin (81), o günlere dair yaşananları, günümüzde gelinen süreci İLKHA muhabirine anlattı. Doğu Türkistan da çok şeye tanık olduğunu söyleyen Emin, "Komünistlerin 1949'da vatanımız Doğu Türkistan'ı işgal ettiğini hatırlıyorum. Nasıl geldiklerini, nasıl idare ettiklerini biliyorum. O dönem bizim hükumetimiz vardı aslında. Bildiğim kadarıyla Kaşgar'da yerel hükümet vardı. Bey, yüzbaşı, onbaşı, kadı ve müftüler gibi mükemmel hükümetimiz vardı. Çinliler geldi ve 'işlerinizi düzene sokmak, hükümetinizi geliştirmenize yardımcı olmak için geldik. 3 yıl sonra döneceğiz' demişlerdi ama 73 yıldır bir daha dönmediler. Hatta o dönemin şarkılarını dahi biliyorum. Çinliler, 'büyük 8 ilke' diye bir komünizm şarkısı söyleyerek gelmişlerdi. Şarkı, 'ödünç aldığımızı geri vereceğiz. Verdiğimiz zararı karşılayacağız' dizelerini içeriyordu. Bu tam bir kandırmaca ve Çinlilerin tuzağıydı. Fakir, üzerinde doğru dürüst kıyafetleri bile olmayan perişan bir halde gelmişlerdi. Nitekim ayaklarındaki ayakkabı dahi yoktu. Ayaklarına çaput bağlayarak gelmişlerdi. 1949'dan 1980'e kadar dışa kapalı yönetildi. Dışarıya hiçbir bilgi sızmıyor, kimse dışarı çıkamıyordu. Akrabaları yurt dışında olanlar mektupla dahi görüştüğü ortaya çıkarsa teşhir edilir, cezalandırılırdı." dedi.
"BABAM ÇOK ZENGİN OLMASINA RAĞMEN AYRIMCI POLİTİKALAR SEBEBİYLE ÇİFTÇİLİK YAPMAK ZORUNDA KALDIM"
Emin, "Babam çok zengin de çok parası vardı. Arsaları, tarlaları, büyükbaş, küçükbaş hayvanları, çok büyük mal varlığı vardı. Bana hep oku derdi ve nitekim okuttu. 10 yıl boyunca medresede eğitim aldım. Sonra Çin Komünist Partisi geldi. Ayrımcı politikalarıyla babam zengin olduğu için bize iş vermedi. Ben de çiftçi olarak çalışmaya mecbur kaldım." diye konuştu.
"ÂLİMLERİMİZİ, AYDINLARIMIZI YOK EDEREK BİZİ İLİMSİZ BIRAKTILAR"
Çinliler geldiklerinde kendilerine kalkınmaları için destek vereceklerini söylediklerini ancak kandırıldıklarını söyleyen Emin, "Çinliler, ülkemize girdikten sonra ideolojik değişimi ve komünist fikirlerini aşılama politikalarıyla bizi ayakta uyuttular. Biz de onlara inanmışız. O dönem toplumun ileri gelen dini âlimleri, aydınları ve okumuş kişilerine ait bilgileri öğrenmek için 'iş öğretme' bahanesiyle tüm özgeçmişlerini ortaya çıkardılar. Daha sonra hepsi milliyetçi, ayrılıkçı bahanesiyle yok edildi. Aydın insanların kendi ağzından çıkanları suçlama gerekçesi olarak kullandı. Böylece halkı âlimsiz, ilimsiz bıraktılar." şeklinde konuştu.
"MARKSİZM VE LENİNİZM FİKİRLERİYLE YÖNETTİKLERİ DOĞU TÜRKİSTAN'DA BİR VAHŞET YAŞANDI"
Emin, "1951'de 'Toprak Reformu' adı altında, 1952'de baş gösteren Vietnam Savaşı sırasında, bazı devlet arazilerine kooperatif kurarak insanların alın teri karşılığında elde ettikleri tahıllara, gıdalara el koydu. Sonra 1979 senesi Mao Zedung öldü ve yerine Deng Xiaoping geldi. Halk, az da olsa haklarını aldı. 1980'den 2010'lara kadar kısmen özgürlük oldu. Geniş çapta olmasa da dini eğitim alabilirdik. Mal mülk edinmedeki haklarımız geri verildi. Ondan evvel hiçbir hakkımız yoktu. Bir kalemin bile olsa o senin değil devletindi. Çalışmanın karşılığı olarak yiyeceğini, giyeceğini, her türlü ihtiyacını güya devlet karşılıyordu. Tam bir Komünizm ideolojisiyle, Marksizm ve Leninizm fikirleriyle yönetiliyordu. Örneğin dini kitaplarımızı yaktılar. Camilerimizi yıktılar. Benim olduğum köyde 85 cami vardı. 2016 yılından bu camilerden 60'ını yıktıklarını kendi gözlerimle gördüm. Akademisyenleri, âlimleri tutukladılar. Toplumu yönlendirebilecek kim varsa ortadan kaybettirildiler. Kimisini hapse attılar, kimisini öldürdüler. Tam bir vahşet yaşandı." ifadelerini kullandı.
"DOĞU TÜRKİSTAN'I TAMAMEN TARİHTEN SİLMEK İSTİYORLAR"
Yeni sızan polis bölgelerinde adı geçen ve tek suçu İslami eğitim almak olan oğlu Abdulgaffar'ın tutuklu olduğu bilgisini BBC muhabirlerinden aldığını belirten Emin, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: "Oğlum 7 yıl hapis cezasına çarptırılmış. 2017'de memlekete döndüğümde duymuştum. Büyük oğlumun da 11 yıl hapis cezası aldığını ve tutuklu olduğunu öğrendim. Bir torunumun 5 yıl hüküm giymiş. Tüm bunlar etnik soykırım değil de nedir? Çünkü Doğu Türkistan'da büyük zenginlikler var. Petrol, kömür, altın uranyum, tarıma elverişli arazileri çok. Bu zenginliklerin sahibi olan bizleri, Doğu Türkistan'ı tamamen tarihten silmek istiyorlar. Çin'in din adamlarını, akademisyenleri ve topluma önderlik yapanları yok etmedeki amacı da bu soygun ve talanı başkalarına duyurmamaları içindir. Uygurların aslında bağımsız bir ülke ve hür iradeye sahip bir millet olduklarını yeniden kendilerine hatırlatmaktan korktuğu için aydınlarımızı yok ediyor. Sonra da gençleri yok etti. Çünkü gençler, dönemin aydınlarını dinledi. Din adamlarından talim aldılar. Şuurluydular, her şeyi biliyorlardı. Bunun sonucunda rejime karşı ayaklanacaklarını bildikleri için onları önlemek istediler.
"HİÇBİR ZAMAN BOYUN EĞMEDİK, EĞMEYECEĞİZ"
Emin, "İslam Türkiye'den önce Doğu Türkistan'a gelmişti. Karahanlılar döneminden, Selçuklular döneminden itibaren buradaki halk Müslümandı. Konşehir listesine göre; Yaşadığım köyde 2 binden fazla insanın tutuklandığı belirtiliyor. Bizim mahallenin nüfusu 10 bin. Buradan binden fazla kişi tutuklandı. Burada asıl amaçları Türkistan'a tam anlamıyla hâkim olmaktır. Biz hiçbir zaman boyun eğmedik, eğmeyeceğiz. Bizi yok edemezler. Rüya görüyorlar. Talas Savaşı'nda, Çanakkale Savaşı'nda ve tarihteki tüm savaşlarda kazandık." dedi.
"TALEBİMİZ ADALET VE HAKKIN YERİNİ BULMASIDIR"
ABD'nin "Çin Ticaret Savaşı" nedeniyle Doğu Türkistan'ı desteklediğini, bundan önce de hep Çin'e yatırım yaptığını hatırlatan Emin, "Soğuk Savaş, zulmün artmasına zemin hazırlamıştı. Çin de bu fırsatı değerlendirerek Doğu Türkistan'ı sömürdü ve ekonomik olarak güçlendi. Şimdi de dünyaya hâkim olmak istiyor ama bu mümkün değil. Çünkü Çin bir zalimdir ve zalimi kimse sevmez. Zulmedenleri Allah da sevmez. Zulümle abat olunmaz. Bizim Talebimiz adalet ve hakkın yerini bulmasıdır. Doğu Türkistan bizim hakkımız. Orası bizim toprağımız. Onun için savunmaya hakkımız var. Bağımsızlığımızı, hükümetimizi geri kazanmak hakkımız. Ancak Çinliler diyor ki burası bizim toprağımızın ayrılmaz bir parçası. Xinjiang (Sincan) demek yeni toprak demektir. Kendileri ayrıştırıyor ama bize bölücü diyorlar, terörist diyorlar. Kökten dinci, aşırıcı diye ayrımcılık yapıyorlar. Asıl bölücü Çin'dir." diye konuştu.
MAHMUT TOHTİ EMİN KİMDİR?
Doğu Türkistan'ın Kaşgar Vilayeti Koaşehir (Eskişehir) ilçesi, Lenger köyü, Sulukışlak Mahallesi'nde nüfus kaydı bulunmadığı tam kesin olmamakla birlikte 1941 yılında dünyaya geldiği tahmin ediliyor. 1949 yılında Çin'in Doğu Türkistan'a yönelik istilasını çok iyi hatırlayan ve yaşananların canlı şahidi olan Emin, Doğu Türkistan'dayken yaptığı evlilikten 5 çocuğu dünyaya geldi. Memleketinde çiftçilikle uğraşan Tohti, 1991 yılında Türkiye'ye gelerek bir hastanede çalışmaya başladı ve ardından da Türkiye vatandaşlığı aldı. Tohti, ailesinden 5 çocuğu, çocuklarından olan 15 torunu ve torunlarından olan 17 torununun çocuklarından (toplamda 37 kişi) 2017 yılından bu yana haber alamıyor. Tohti, geçtiğimiz günlerde toplama kamplarından basına sızdırılan belgelerde 4 çocuğuna ait fotoğrafları görerek ilk defa çocuklarından dolaylı olarak haber almış oldu. (İLKHA)