Müftü Demirel, "camiler, namazın önemi, çocukların camilere yönlendirilmesi, namazlarda safların sık ve düzgün tutulması ile camilere gelirken dikkat edilmesi gereken hususlarda" İlke Haber Ajansı'na (İLKHA) önemli değerlendirmelerde bulundu.

İnsanoğlunun yaratılış gayesinin Cenab-ı Allah'a iman etmek ve ona ibadet etmek olduğunu belirten Müftü Demirel, "Ayet-i kerimede de Allah (celle celaluhu) 'Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.' buyurmuştur. İbadetin özü 5 vakit namazdır. Cuma namazı hariç diğer namazlar tek başına da kılınabilir ama asıl olan, namazların camide cemaatle kılınmasıdır. Cemaatle kılınan bir namaz, tek başına kılınan namazdan 27 derece daha faziletlidir. Camiler ibadetlerin asıl mekânları olduğu için kâinatın da merkezi konumundadırlar. Peygamber Efendimiz, Mekke'den Medine'ye hicreti esnasında, Kuba'da 2 hafta gibi kısa bir süre kalmasına rağmen burada mescit inşa etmiştir. Medine'ye vardığında ise ilk işi kendi camisinin temelini atmak olmuştur. Bu camide kendisi de bizzat çalışarak Ashab-ı Kiram'la birlikte caminin inşasını tamamlamıştır." dedi.

Toplumun ihyası ve inşası açısından camiler

İslamiyet'te asıl olanın insanın Cenab-ı Allah'a ibadet etmesi olduğunu, bu açıdan toplumun ihyası ve inşası açısından camilerin önemli bir yer tuttuğunu belirten Müftü Demirel, "Peygamber Efendimizin döneminde camiler çok fonksiyonluydu. Hepimizin bildiği gibi Mescid-i Nebevi'nin giriş kısmında 'suffa' kurulmuş, burada ilim tahsil edilmiştir. İslam'ın mezhep imamları da derslerini hep camilerde veriyordu. Bundan dolayı camiler bizim için çok önemlidir. Bu konuyla ilgili ayet-i kerimede 'Camiler Allah'a aittirler.' buyuruluyor. Hadis-i şerifte de Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) 'Cennet bahçelerine uğradığınız zaman oradan istifade edin.' demiştir." ifadelerini kullandı.

"Müslüman namazsız olmaz"

"Namaz bir insanın kimliğidir, kulluk vazifesidir. Bir Müslüman namazsız olmamalıdır." diyen Müftü Demirel, şu ifadeleri kullandı:

Çünkü Peygamber Efendimiz 'Müslüman ile gayr-i Müslimler arasındaki fark namaz kılmaktır.' diyor. Bir insan namaz kıldığı zaman Müslüman olduğu bilinir. Namaz kılmak Allah'a karşı kulluk vazifesinin yerine getirilmesidir. Allah, bizleri ibadet etmek için yaratmıştır. İbadetlerin en başında da namaz gelmektedir. Bundan dolayı namaz kılmayan bir insan, Allah'a karşı isyan bayrağı açmış konumdadır. Bazen insanlar 'İstersem ibadet ederim, istemesem yapmam.'  diyebiliyor. Allah'a karşı özgürlük olmaz. Özgürlük insanın insana karşı özgür olmasıdır. Yaptığımız, yediğimiz her şey Allah'ın olduğu için Allah da bizden kulluk bekliyor. Bu kulluğun başında da namaz geldiği için bir Müslümanın namazsız olmaması gerekiyor. Yani namaz, bir Müslümanın kimliğidir. Namaz kılmayan bir insan adeta kimliğini kaybetmiş, kim olduğu belli olmayan, ırkı, memleketi ve ülkesi belli olmayan bir insan gibidir.

"Çocukları camiye teşvik edelim"

Çocukların camiye teşvik edilmesi hususunda ise Demirel "Çocukları camiye göndermek için hem ailelere hem de öğretmenlere vazife düşüyor. Çocukları camiye gönderelim ki en azından caminin havasını teneffüs etsinler, verilen vaaz, sohbet ve Kur'an-ı Kerim eğitimini alsınlar. Bu eğitimler okulda veya başka yerlerde verilse bile caminin kendine has bir havası, manevi bir atmosferi var. Bu, dini bir vazifedir. Aile ve öğretmenlerin bu konuda çocukları teşvik etmeleri lazım. Hem namaz hem de dini terbiye için çocukların camiye gönderilmeleri gerekiyor." dedi.

"Çocuk yaramazlık yaptı diye camiden kovulmaz, dövülmez"

Camide yaramazlık yapan çocukların sürekli hoş karşılanması gerektiğini de belirten Müftü Demirel, "Çocuk, her şeyden önce çocuktur. 10 yaşındaki bir çocuktan beklenen davranış başka, 20 yaşındaki bir gençten beklenen tavır başkadır. Yaşlı amcalarımızın camiye gelen 7 yaşındaki çocuktan, buluğ çağına ermiş bir gencin tavırlarını beklemeleri yanlıştır. Bir çocuk üslubuna göre ikaz edilebilir ama yaramazlık yaptı diye camiden kovmak veya dövmek kesinlikle yanlıştır. Peygamberimiz, kendi torununu sırtına alıp namazını o şekilde kılmıştır. Bu da çocuğa ne kadar değer verdiğinin bir göstergesidir. Çocuk yaramazlık yaptığında onun üzerinde herhangi bir sorumluluk yoktur, onu hoş karşılamamız gerekir. 70 yaşındaki bir kişiden beklediğimiz olgunluğu bir çocuktan beklersek bu çok abes olur." ifadelerini kullandı.

"Salgın endişesi kalmadı, saflarımız sık olsun"

Coronavirus salgını nedeniyle camilerde saflar arasında boşluk bırakıldığını, gelinen noktada salgın endişesinin kalmadığını belirten Demirel, şu ifadelere yer verdi:

Namazda saffın önemi çok büyüktür. Peygamber Efendimiz 'Siz vücudunuzla ihtilaf etmeyin ki kalpleriniz de ihtilaf etmesin' buyurmuştur. Vücudumuzla ihtilaf nedir? Yani cemaatten birinin önde, diğerinin arkada ya da birinin sağda diğerinin solda birbirinden uzak durmasıdır. Düzgün durursak kalplerimiz de düzgün olur. Peygamber Efendimiz yine 'Namaz kılarken aranızda boşluk bırakmayın, bitişik olun. Boşluk bırakırsanız aranızda şeytan dolaşır.' demiştir. Namaz kıldığımızda mutlaka aynı hizada olmalıyız. Saflarımızın da sık olması gerekiyor. Safların sık tutulmasıyla insanların birbirine sevgisi ve saygısı da artıyor. Peygamber Efendimiz bir şeyi yapmamızı emretmişse mutlaka o iş doğrudur ve faydalıdır. Camiye gelen Müslümanlar ayrı yerde namaz kılıyorsa aralarında kin ve nefret oluşabiliyor. Çok şükür şu an herhangi bir hastalık (Covid-19/salgın) yok. Dolayısıyla camiye gittiğimizde saflarımızı sık ve düzgün tutmamız gerekiyor.

"Camiye gittiğimizde avret yerlerimizin gözükmeyeceği elbiseler giymeliyiz"

Özellikle yaz aylarında tişört gibi kısa kıyafetler nedeniyle secde halindeyken avretin açılabildiğini, avretin açılmasının da namaza engel olduğunu belirten Demirel, "Her şeyin adabı olduğu gibi camiye gelmenin de bir adabı vardır. Öncelikle kıyafetimizin cami adabına uygun olması gerekiyor. Cuma gününde gusül yapmak sevaptır, bunun amacı koku bakımından etrafımızdaki insanların bizden rahatsız olmamasıdır. Resulullah da (Sallallahu Aleyhi Vesellem) 'Sizden biri soğan, sarımsak yediği zaman camiye gelmesin.' buyurmuştur. Bütün bunların amacı caminin adabına uymaktır. Cami cemaatini yıkanmamış çoraplarımızla, kokumuzla rahatsız etmememiz gerekir. Müslüman giyimiyle, kuşamıyla, yürümesiyle ve konuşmasıyla her zaman ölçülüdür. İster çarşıda, sokakta, dükkânda veya camide olsun bu gibi adaplara özen gösterilmelidir. Bazı insanlar kısa şort veya elbisesiyle namaza geliyor, bu yanlıştır. Namaz kılarken avret yerlerinin gözükmesi durumunda namaz bozulur. Bu yüzden camiye gittiğimizde avret yerlerimizin gözükmeyeceği uzun elbiseler giymeliyiz. Bunu da önemsememiz gerekiyor." dedi. (İLKHA)