Zekeriya Yapıcıoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar;

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN İLE GERÇEKLEŞTİRİLEN GÖRÜŞME

Vatandaşların taleplerini dinlerken onlara şunu söyledik; biz size nutuk çekmeye gelmedik, dertlerinizi dinlemeye geldik. Şuan sizin sorunlarınızı çözme makamında değiliz ama icra makamında olan kişilerin bu sorunları çözmesi için onlara taşıyabilir ve ve sorunun çözümünün takipçisi olabiliriz. 

Sayın Cumhurbaşkanıyla görüştüğümüzde ağırlıklı gündemimiz de buydu. Ekonomiyle ilgili ciddi sıkıntılar var. Genel anlamda vatandaşın gündemiyle siyasetin gündemi birbirinden uzaklaştı. Vatandaş 'iş bulamıyorum' diyor, muhalefet diyor ki bu sorunun sebebi başkanlık sistemi. Onlara göre her ne sorun dile getiriliyorsa hepsinin bir tane ilacı var, parlamenter sisteme geçilirse her şey düzelecek. Öyle bir şey yok. Siyaset kendi gündemini vatandaşa gündemini kabul ettirmek için vatandaşın gündemindeki sorunların çözümünün de aslında kendi uğraştıkları şey olduğunu vatandaşa kabul ettirmeye çalışıyor. Biz öyle yapmıyoruz. Vatandaşın gündemi neyse biz onu gündemimize alıyoruz. Ekonomi, dış politikayı da konuştuk. Başka şeyleri de konuştuk. 

Birileri HÜDA PAR gibi bir parti yokmuş gibi davranıyor. Bazıları da böyle bir parti var ama sesi çıkmamalı diyorlar. Ama HÜDA PAR konuşuluyor, sesi çıkıyor bundan rahatsızlar. Birileri karanlıklarına ışık yaktığında rahatsız oluyorlar. 

Belki HÜDA PAR'ı siyasi anlamda kendilerine çok ciddi bir rakip olarak görmüyor olabilirler ama HÜDA PAR'ın dile getirdiklerinden rahatsızlar. HÜDA PAR'ın fikirlerine alerjileri var. 

TÜRKİYE-SİYONİST REJİM İLİŞKİLERİ

Siyonist rejimin orada varlığı normal değil. Siyonist rejim orada işgalcidir, katildir. Siyonizm dünyanın en tehlikeli ırkçılık biçimidir. 

''Siyonistler güçlüdür, küresel finans kaynakları onların emrindedir, onlarla iyi geçinmezseniz zarar görürsünüz'' diyenlere diyoruz ki siz onlara yaklaştıkça daha büyük zararlar göreceksiniz. Ya onları güçsüz bir duruma getirmeli ya onların gözünü korkutup kendilerine zarar vermeye yeltenmeyecek kadar gözlerini korkutacak kadar bir güç toplamalı ya da olabildiğince aradaki mesafeyi açmalı. Siz onlara yaklaşırsanız onlar sizi kullandıktan sonra atar. Onlardan dost olmaz, onlardan uzak durmak lazım.

Orada siyonist bir devletin varlığı bütün bölge ülkeleri için çok ciddi bir tehdittir. O topraklar Fİlistin'indir ve işgal rejimi gelip işgal etmiştir. Bununla yetinmiyor sürekli terör saldırılarıyla hareket alanını genişletmeye çalışıyor. Şuan sadece oradaki işgal faaliyetlerini artırıyor gibi görünüyor ama öyle değil. Mesela Golan tepelerini işgal etti ve Trump döneminde ABD ilhakı tanıdı ve oraya yerleştikten sonra bir adım geri gitmedi. Sadece sert darbeler aldığı yerlerden çekilmek zorunda kaldı. Eğer öyle olmazsa bununla yetinmeyecek belki Fırat ve Nil'in ötesine geçerek bütün toprakları işgal etmeyi düşünüyorlar. İki devletli çözümden bahsedenlere söylüyoruz; Siz Filistin'i devlet olarak tanıyor musunuz, evet başkentinizde onların büyükelçiliği var. Filistin yönetiminin başındaki kişiyi Filistin Devlet Başkanı olarak tanıyor musunuz? Evet. O zaman sizin nazarınızda zaten Filistin diye bir devlet var. Peki o zaman neden  devlet muamelesi yapmıyorsunuz? Niçin onlara sattığınız malzemeleri siyonistlerin kontrolünden geçirmeyi kabul ediyorsunuz? BM'de de Filistin temsilcisi yok mu? Var. Niye o zaman devlet muamelesi yapmıyorsunuz? Siz Doğu Kudüs'le yetinirseniz onlar Kudüs'ün tamamını alacak. Ama siz Kudüs mukaddes topraklardır, Mescid-i Aksa şiarımızdır, orayı çiğnemenize asla müsaade etmeyeceğiz diye bir duruş ortaya koysaydınız belki siz iki devletli çözümü savunurken siyonistler kendilerini bugün ağırdan satmayacaktı. BM'ye şuan deseler ki bütün Filistinlileri oradan çıkarıp onlara başka bir yerde devlet kurduracağız, giderlerini karşılayacağız belki bugün onu kabul edecekler ama yarın diyecekler ki siz neden onlara yardımda bulunuyorsunuz. BM'nin Filistinliler için bir fonu var değil mi bugün ona da itiraz etmeye başlamadılar mı?

ENFLASYON VE HAYAT PAHALILIĞI

Özellikle sabit gelirliler zor durumda. Zorunlu harcamalar neyse onların fiyatlarının yükseldiğini herkes görüyor. Enflasyon rakamları revize ediliyor. Tahminler tutmuyor, yukarıya doğru gidiyor. Küresel çapta tedarik zinciriyle ilgili bir sıkıntı var. Tedarikle ilgili yani arzın azalması, ham madde ile ilgili bir sorun oluşturuyor ama öte yandan şu da var fiyatlar yükselmesine rağmen talepte bir daralma olmamış. Bir şeyin üretimi daha pahalıya oluyorsa taleple ilgili artış olmasa da üretici batmamak için onun fiyatını yükseltmek zorunda. Yakın gelecekte bir süre daha girdi fiyatları artmasa bile bu tüketim mallarının fiyatları artacak. Neden çünkü üretici maliyetinin bir kısmını henüz fiyatlara yansıtmadı. Bu da dar gelirlilerin sıkıntı çekmesine sebebiyet veriyor. Şuanda devlet memurlarının önemli bir kısmı yoksulluk sınırının altında, emekli ve asgari ücretlilerinin aldıkları açlık sınırının altında. 

Bir vatandaşın hayatını geçirebilmesi için zaruri olan ihtiyaçlar vardır. Mesela barınma. Kiralar aldı başını gitti. Gıda maddeleri, enerji, giyinme. Peki ne olacak? Fiyatları durduramıyorsunuz. O zaman bir tek yol kalıyor önünüzde. Fiyatları indiremiyorsanız, vatandaşın gelir seviyesini yükselteceksiniz. Yaz ayında memura, emeklilere maaş düzenlemesi yapılacak. Asgari ücret yılda bir kez belirleniyor. Asgari ücret zammı işçinin cebine girmeden eridi. Maaşlar yükselince bazı ihtiyaç maddelerinin fiyatları otomatiğe bağlanmış gibi artıyor. 

İnşaat maliyetleri arttı ama bu maliyet artışlarıyla açıklanamayacak derecede fiyatlar artıyor. Dar gelirli, sabit gelirli vatandaşlar ev sahibi olmanın hayal olduğunu düşünmeye başladı. Kaynaklar doğru yere aktarılsa vatandaş ihtiyaçlarını karşılayacak. Ama harcama öncelikleri farklılaşınca dar gelirliye bir şey kalmıyor. Spor kulüplerinin vergi borçlarını silebiliyorsunuz ama öbür taraftan hazinesine doluşan paraların üçte ikisi dar gelirli vatandaşın gidip marketten, manavdan aldığından karşılanıyor. 

Kapitalistler kriz zamanlarında daha çok kazanıyorlar. Bu ekonomik sıkıntıda bazı bankalar bankalar karlarını yüzde 300, yüzde 400, yüzde 500 artırdı. Bu normal değil. 

Merkez bankası politika faizini düşürdü. Peki gerçekte faiz düştü mü? Politika faizinin düşmesi bankaların faizlerini düşürmesini mi getirdi? Yoksa tersi mi oldu? 

KÜRT MESELESİ

Çözüm süreci denilen çatışmasızlık döneminde sürece yönelttiğimiz en net  eleştirilerden birisi ana dilde eğitimdi. Hükümet kanadına diyorduk ki siz eğer bazı şeylerin temel hak olduğunu kabul ediyorsanız şarta bağlayamazsınız. Üstelik öyle bir şarta bağlıyorsunuz ki hak talebinde bulunan vatandaşın karşılayamayacağı şartlar. Bir tarafta elinde silah olanlar var, diğer tarafta hak talebinde bulunan vatandaşlar var. Siz hak talebinde bulunan vatandaşlara diyorsunuz ki elinde silah olanlar silahlarını bırakırsa hakkınızı tanıyacağım. O dönemin yetkililerinden bir tanesi sayın Davutoğlu'dur. Hatırlayacaktır. Çünkü biz her platformda eleştirilerimiz yönetiyorduk. Yakın bir geçmişte Sayın Kurtulmuş'un 'ana dil ana sütü gibi helaldir' şeklinde bir açıklaması var. Evet ana dilde eğitim tabi bir haktır fakat anayasada ana dilde eğitim önünde çok ciddi bir engel var. O zaman diyoruz biz mecliste değiliz, mecliste siz varsınız. Buyurun anlaşın, anayasanın Türkiye'de eğitim dilinin sadece Türkçe olduğuna dair hükmünü değiştirin millette sizin samimi olduğunuzu görsün. 

Hükümete çağrımızdır. Ana dilde eğitimin önündeki engelleri kaldırırsanız Kürt meselesinin çözümü önünde büyük bir engeli kaldırmış olursunuz. 

KYK BORÇLULARI!

Kaynakların kullanılacağı yerlerle ilgili önceliklerinizi doğru tespit etmezseniz büyük şirketlerin vergi borçlarını silersiniz KYK borçlusu öğrencinin peşine düşersiniz. 

İFSAD PROJELERİ

Kendi geleceğiniz olan gençleri kendi elinizle kendi düşmanınıza benzetiyorsunuz. Onların içini boşaltmak, kafalarını karıştırmak, zeminlerini çürütmek ve manevi olarak buhran içerisine sürüklemek için elinizden geleni yapıyorsunuz. Öte yandan da anayasaya yazıyorsunuz. Gençleri alkolden, uyuşturucudan koruyacağız diye. Ama öte taraftan festivallerle daha önce alkolle tanışmamış bir sürü genç o yöne doğru gidiyor. Rejim sorgulayan insan istemiyor. Mesela bankalara akan paraları sorgulamasın, küresel para babalarına akan paraları sorgulamasın, inancına düşman olan ithal kanunların olumsuz etkilerini sorgulamasın istiyorlar. Peki sorgulamaması lazım. Sorgulamaması için ne olması lazım; uyuşuk olması lazım. Aman gençlik soru sormasın, itiraz etmesin, gençlerin gönlünü hoş tutalım. Gençliğin gönlünü hoş tutalım derken onları öyle bir buhranın, hiçliğin üzerine sürüklüyorsunuz ki yarın öbür gün o gençlik size beddua edecek. Biz dindar bir nesil yetiştirmek istiyorduk. Ne oldu bize?