annelere itaat etmek, saygı göstermek, cennetin önemli bir anahtarıdır ve bu anlamda cennet bütün annelerin ayakları altındadır.
Nitekim, Lokman suresinde Allah şöyle buyurmaktadır:
“Biz insana, anne ve babasına karşı iyi davranmasını tavsiye ettik. Annesi zayıflık üstüne zayıflık çekerek onu (karnında) taşımıştır. Sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. (Onun için biz insana): 'Bana ve anne-babana şükret.' diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş, ancak banadır."
"Eğer anne ve baban, bilmediğin bir şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, onlara itâat etme. Ancak onlarla dünyâda iyi geçin. Bana yönelenlerin yolunu tut. Sonunda dönüşünüz yalnız banadır. O zaman ben size, yaptıklarınızı haber vereceğim.”(Lokman, 31/14-15).
Görüldüğü gibi, Rahman ve Rahim olan Allah, çocuğunu Allah’a şirk koşmaya zorlayan anne ve babaya karşı bile, saygılı olmaya, dünyada kaldığı sürece onlarla iyi geçinmeye, onları incitmemeye davet etmektedir.
Bu açıdan diyebiliriz ki, İslam’a göre, bir kadının anne olarak yeri ayrıdır, bir insan olarak yeri ayrıdır. Bir insan olarak iyi olur, kötü olur, cennete gider, cehenneme gider, ahlaklı olur, ahlaksız olur, dinsiz olur, dindar olur. Bu konuda erkekle bir farkı yoktur.
“Erkek veya kadın, mümin olarak kim yararlı işler yaparsa, işte onlar cennete girerler ve zerre kadar da haksızlığa uğratılmazlar.”(Nisa, 4/124) mealindeki ayette bu gerçeği, kul hakkı ve kulluk hukuku açısından eşit olduklarını görmekteyiz.
Ancak, kadın bir anne olarak, erkek bir baba olarak dinsiz olsun, dindar olsun fark etmez; her zaman evlatları tarafından saygı, sevgi ve yardım görmeye hakları vardır.
Lokman suresinde olduğu gibi, söz konusu hadiste de özellikle annelere -güncel bir ifadeyle- pozitif ayrımcılık yapılmıştır.
Özetlersek, çocukların anne-babaya karşı sorumluluğu dinler üstü bir ilişkiye dayanır. Anne-babanın Allah’a karşı sorumlulukları ise, din çerçevesinde, kulluk ilişkisine dayanır. Sorularla İslamiyet