Ufak tefek hataları görmezden gelme imkânı varken, sürtüşme ve kavgalar genellikle basit hatalar büyütülerek çıkarılmakta, böylece huzur ve sükûnet yuvası olması gereken aile hayatı çekilmez hale getirilmektedir.

Bismillahirrahmanirrahim

Kaynaşmanız için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peydâ etmesi de O’nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.” (Rum: 21)

“Sizin en hayırlınız, kadınlarına karşı en iyi davrananınızdır.” (Kütüb–ü Sitte)

Aile hayatı, karşılıklı anlayış, sabır ve muhabbet üzere bina edilir. İslam’ın ibadet olarak gördüğü evlilikte esas, eşlerin bu beraberliği korumaları ve dünya ve ahiret saadetine vesile olacak bir hayat sürdürmeleridir.

İslam’ın toplum hayatından çıkarılması ve insanların daha önce hiç olmadığı kadar dünyaya sarılmalarıyla aileler ciddi şekilde etkilenmekte, aileler parçalanmakta, toplumda ciddi sarsılmalar yaşanmaktadır. Lüksün yaygınlaşması, insanların tüketime davet edilmesiyle savurganlık ve israfın aşırı derecede arttığı görülmektedir. İnsanların, daha fazlasına sahip olma, daha çok tüketme ve sözüm ona daha fazla müreffeh yaşama isteğiyle birlikte ailelerde ciddi huzursuzluklar baş göstermekte, eşler arasındaki geçimsizlikler aile hayatını çekilmez hale getirmektedir.

Toplumdaki değişim ve dönüşüm birçok kesimde sıkıntılara yol açarken, İslami hedefleri olan ve takva üzeri bir hayat yaşamak için çabalayan aileler bütün bunlardan önemli ölçüde uzak durmayı başarıyorlardı. Ancak insanların birbirinden etkilenmeleri, lüks ve tüketim hastalığının yaygınlaşması ve israfın artması zamanla İslami ailelerin de etkilenmesine sebebiyet vermiş ve kimi ailelerde sıkıntı ve huzursuzluklara yol açmıştır.

Okuma oranı yükseldikçe, toplumla daha çok haşir neşir oldukça, gezdikçe ve gördükçe eşler arasında tartışmaların fazlalaştığı ve huzursuzlukların arttığı görülmektedir. Kardeşlerimiz bu menfi durumu asgariye indirmek için bolca İslamı okumalı, sahip oldukları bilgiyle amel etmeli ve davetini götürdüğü insanlarla haşir neşir olarak onları hayra yönlendirmelidirler. Kardeşlerimiz, toplumda gördükleri olumsuzluklardan etkilenmek bir yana bu olumsuzlukları ortadan kaldırmak için büyük bir çaba içerisine girmelidirler. Hiç bir şey yapamasalar bile kendi ahlak ve amelleriyle çevrelerine örnek bir şahsiyet sergilemelidirler.

İnsanlar zayıf yaratıldığından hata yapma temayülüne sahiptirler. Burada önemli olan, eşlerin birbirlerine sahip çıkarak, kusurları görmezden gelerek, eksik ve kusurların giderilmesi için birbirlerine yardımcı olarak hataların önüne geçmeleridir. Zira kadının ya da erkeğin kimi kusurları olsa da iyilikleri çok daha fazladır. Bütün bunlar göz önüne alınarak muamelede bulunulmalıdır. Erkek ya da kadın eşinin kusurlarını büyütmekten kaçınmalı, hata ve yanlışlar nefrete yol açmamalı ve ortak hayat çekilmez hale getirilmemelidir.

Aile içinde yaşanan bazı hadiseler, üzerinde durulacak ve eşlerin birbirlerini üzecek ve kıracak kadar önemli değildir. Ufak tefek hataları görmezden gelme imkânı varken, sürtüşme ve kavgalar genellikle basit hatalar büyütülerek çıkarılmakta, böylece huzur ve sükûnet yuvası olması gereken aile hayatı çekilmez hale getirilmektedir.

Özellikle yeni evliler arasındaki tartışma ve münakaşalar, boşanmalara vardırılacak kadar abartılmaktadır. Ailelerimizde böylesi sorunlar vuku bulduğunda her iki tarafın anne ve babaları çocuklarına nasihat etmeli, mesut bir beraberliğin nasıl olması gerektiği hususunda kendilerine yardımcı olmalıdırlar. Anne babalardan her biri çocuklarından yana taraf tutmaya başladıkları zaman bu işin kötüye gideceği muhakkaktır. Çocuklarının iyiliğini ve mutluluğunu isteyen hiçbir aile böylesi yanlış bir tavır içerisine girmemelidir.

Ailede esas olan eşlerin birbirlerine müsamaha etmeleri, birbirleriyle muamelelerde yumuşak ve şefkatli davranmaları ve birbirlerinin onur ve izzetlerini korumalarıdır. Erkeklerin kadınlar, kadınların da erkekler kadar ailenin selametinden ve huzur içinde varlığını sürdürmesinden sorumlu oldukları unutulmamalıdır.

Kardeşlerimiz yaşantılarıyla; toplum içinde en mesut, en az sorunlu, kavga ve gürültünün en az yaşandığı ailelerin İslamı okuyan, öğrendikleriyle amel eden ve toplumun ıslahı gibi hedefleri olan aileler olduğunu göstermeleri gerekir. Toplum içinde harama bulaşmayan, gözü dışarıda olmayan, birbirlerini haramdan koruyan ve birbirlerini hayırlı amellere teşvik eden ve birbirlerine destek olan aileler olduğunu göstermek gerekir. Bu yönümüzle de insanların İslam’a ve Müslümanlara yönelmelerine vesile olmalıyız.

Mesut ve huzurlu aileler, hizmet görevini en iyi yapan, sorumluluklarını en iyi bir şekilde yerine getirmeye çalışan, birbirlerine yardımcı olan ailelerdir. Allah’ın onları sevdiği, onların da Allah’tan razı olacağı ailelerdir.

İslam, erkeği aile sorumlusu ve kadının üzerinde yönetici olarak tayin etmiş, kendisine değişik sorumluluklar yüklemiştir. Ancak erkeğin ev reisi ve eşinin üzerinde yönetici olması ahlâkça ve faziletçe eşinden üstün olduğu ya da ondan daha takvalı olduğu anlamında değildir.

Müslüman kadınlar, hayatlarını takva üzerine bina eden saliha kadınlardan olmak için çabalamalıdırlar. İslam’da saliha kadınlar; eşlerine itaatkâr olan ve eşlerinin yokluğunda onların haklarını koruyan kadınlar olarak tanımlanmaktadır.

Kadın ve erkek, evliliği birlikte yürütmek, aileyi sağlam ve salih temeller üzerinde bina etmekle mükelleftirler. Ailenin varlığını sürdürmesinden hem erkek hem de kadınlar sorumludur. Hata ve yanlışlar söz konusu olduğunda nasihat, yumuşak dil ve yapıcı ifadelerle bunlar hal edilmeye çalışılmalıdır. Hataları büyütme ve ailenin huzurunu bozmanın kimseye bir faydası yoktur. Her türlü çekişme ve tartışmadan uzak durulmalı, aradaki sevgi ve muhabbet korunmalıdır. Dünya malının, cazibesinin ve lüks hayatın İslami aileyi etkilemesine ve huzursuzluklara sebebiyet vermesine müsaade edilmemelidir. Hata yapan eşler geri adım atmış, hatasından vazgeçmişse, bahane arayıp üstüne gitmenin, sorunu deşmenin ve eski defterleri karıştırmanın bir faydası yoktur.

Eşler, arasındaki sevgi ve muhabbet bağlarının korunması için çabalamalıdır. Çevreye kulak vererek birbirlerine karşı tavır takınmaktan uzak durmalı ve yuvalarını kavga ve çekişme alanı haline getirmekten kaçınmalıdırlar.

Eşler arasında boşanma konusu gündeme gelmemeli, talak kavramının adı bile telaffuz edilmemelidir. Zira boşanmanın, Allah Teâlâ’nın sevmediği ve hoşlanmadığı helallerden olduğu, zorunlu olmadıkça bu yola başvurulmaması gerektiği bilinmelidir.

Kadını layık olduğu makama oturtup haklarını bahşeden ve cennetin annelerin ayaklarının altında olduğunu müjdeleyen İslam’a göre hareket edildiğinde, aile içerisinde önemli bir sorun yaşanmadığı gibi, takva üzerine yükselen aile hayırlı nesillerin yetiştiği bereketli bir mektebe dönüşecektir. İşte bu, Allah Teâlâ’nın ve Resulünün hoşlandığı ve İslam’ın numune olarak gösterdiği ailedir.

Rabbim tüm kardeşlerimize, kendilerini dünya ve ahiret hayatlarında mesrur kılacak beraberlikler nasip etsin.

Allah’a emanet olun.

Başyazı / İnzar Dergisi