İstanbul Üniversitesi Rektörlük Binası Doktora Salonu'nda düzenlenen basın açıklamasına, raporun hazırlayan röportörlerden Gülnaz Yücel, Murat Bülbül, Ömer Temel, Sertaç Timur Demir, Sercan Karadoğan, Seda Özalkan ve Serra Ağırman'ın yanı sıra birçok STK yöneticisi katıldı.
Siyaset, hukuk, çevre, eğitim, medya, ekonomi ve sağlık alanında toplamda 7 başlık altında hazırlanan raporda, dünyada ve özellikle İslam ülkelerinde Müslümanlara yönelik yaşanan hak ihlalleri, ırkçılık gibi konular ele alındı.
UHİM Başkanı Veysel Başer tarafından özet olarak paylaşılan raporun siyaset bölümünde 2020-2021 yıllarında, insan haklarının en temel garantörleri olan devletlerin insan haklarını acımasızca ihlal ettikleri vurgulandı.
Raporda; ABD, Çin, İsrail, Avrupa ve Rusya'nın neden olduğu siyasi ihlaller incelendiğini hatırlatan Başer, "Pandeminin etkisi altında İnsanlar ırklarına göre ayrımcılığa tabi tutulmuş, istihdam ve ekonomik güvence durumları zayıflatılmış, öte yandan barınma ve sağlık hizmetlerine erişimleri de aynı oranda etkilenmiştir. 2020-2021 yıllarında ABD'de polis memurları tarafından en az 2 bin 300 kişinin öldürüldüğü kayıtlara geçmiştir. Buna göre ABD’de her gün üçten fazla kişi polis kurşunuyla hayatını kaybetmiştir. Virüs nedeniyle 500 binden fazla Amerikalı hayatını kaybetmiş, on milyonlarca insan sağlık sigortası kapsamından mahrum kalmıştır. Her 6 yetişkin Amerikalıdan biri ve 4 çocuktan biri açlık riski altındadır. 2020-2021 yıllarında ABD; DSÖ, BM İnsan Hakları komisyonu, UNESCO üyeliği ve Paris iklim antlaşmasından çekilmiştir." dedi.
"Uygurlara yönelik baskı ve asimilasyon unutulmadı"
Çin'in Müslüman Uygurlara karşı soykırım, hapis, zorla kısırlaştırma ve işkence gibi insanlığa karşı suçlar işlediğini, uyguladığı baskının yeni bir gündem olmasa da son yıllarda benzeri görülmemiş seviyelere ulaştığını vurgulayan Başer, "Yaklaşık bir milyon Uygur, 'siyasi eğitim' kampları, mahkeme öncesi gözaltı merkezleri ve hapishanelerde keyfi olarak gözaltına alınmıştır. Mahkemeler, usulüne uygun bir süreç olmaksızın kişilere ağır hapis cezaları vermiştir. Dini içerikli mesaj, kayıt göndermek ve Uygurca e-kitap indirmek gibi nedenler yıllarca hapis cezasına gerekçe olarak gösterilmiştir." diye konuştu.
Siyonistlerin işgal altındaki Filistin topraklarında yasa dışı yerleşim politikalarını devam ettiğini, 2020 yılında son 10 yılda yıkılandan daha fazla Filistinlilere ait özel ve kamu binalarının işgalci rejim tarafından yıkıldığını belirten Başer, yeşil hat içerisinden bulunan 248 ev, batı Şeria'da ise 848 ev ve yerleşim biriminin yıkıldığını, 2 bin 30 dönüm araziye de el konulduğunu ifade etti.
"İslamofobik suçlar bir önceki yıla göre Almanya'da yüzde 8, Fransa'da ise yüzde 53 oranında artmıştır"
Suriye'deki savaşın halka karşı vahşeti hız kesmeden devam ettiğini belirten Başer, Yemen, Cammu ve Keşmir'de yaşananlarla ilgili de şu bilgileri paylaştı:
Yemen’deki savaş, milyonlarca insanı temel insani ihtiyaçlardan mahrum bırakarak temel haklarının çoğunu kullanılamaz hale getirmiş, açlık ve hastalık sivil halkın önlenemez kaderi olmuştur. Hindistan işgali altında bulunan Cammu ve Keşmir'deki insan hakları ihlalleri de devam eden bir diğer sorundur. Hindistan hükümetinin gerçekleştirdiği ihlaller toplu katliamlardan, işkence, tecavüz ve cinsel istismara, ifade özgürlüğünün bastırılmasından dini toplantı yasaklarına kadar uzanmıştır. Avrupa'da 2020-2021 yıllarında Müslüman ve Müslümanlara ait kuruluşlara yönelik binlerce saldırı düzenlenmiştir. Almanya İçişleri Bakanlığı ve Federal Ceza Dairesi tarafından hazırlanan Siyasi Suçlar Raporu’na göre 2020’de İslamofobik suçlar bir önceki yıla göre yüzde 8 oranında, Fransa'da ise yüzde 53 oranında artmıştır.
Söz konusu İslam ülkeleri olunca batı ikiyüzlülüğünü açıkça ortaya koydu
Raporun hukuk bölümünde dünya genelinde devam eden küresel salgının toplumsal hayatta pek çok alışkanlığı değiştirdiği gibi ülkeler bazında da önemli hukuki zorluklara yol açtığı belirtildi.
Dünyanın tamamını etkileyen küresel salgının toplumsal yaşamı düzenleyen kurum ve kuruluşları yeni modellere yönlendirdiği gibi, toplumsal yaşamın sürdürülebilir olmasını sağlayan kuralları da yeniden düşünme imkânı sunduğunu belirten Başer, şunları kaydetti.
Toplumsal yaşam kuralları denildiğinde akla gelen örf, adet, din, ahlak ve hukuk kurallarının neredeyse hepsinde salgın döneminde yeni birtakım normlar oluşmuştur. Filistin'de meydana gelen hak ihlallerinin on yıllardır artarak devam etmesi, Doğu Türkistan'da Çin komünist yönetiminin her sene şiddeti arttırarak soykırım yapması, ABD'nin dünyaya demokrasi ve insan hakları götürüyoruz iddiasıyla insan hakları kavramını kendi hukuksuzluklarına meşru bir zemin olarak kullanması, demokrasinin beşiği olarak kendisini ifade eden Avrupa'nın konu ırkçılık, İslam olunca gösterdiği reflekslerle nasıl da ırkçı politikalar güttüğü, Suriye ve Afganistan savaşları ile dünyanın en önemli gündem maddeleri arasına giren yoğun göç hareketlerinde insan hakları ve hümanizm vurgusu yapan batının nasıl insanlıktan uzak tutum ve davranışlar sergilediğini, Rusya'nın zorla işgal ettiği Kırım'da herkesi Ruslaştırma çabasına girerek sadece insan olmadan kaynaklı, insanların sahip oldukları haklarına erişmelerine sert biçimde izin vermemesi gibi pek çok hak ihlali 2020 ve 2021 yıllarında da gündemdeki yerini korumuştur.
Başer, raporda yer alan çevre, eğitim, sağlık ve ekonomi alanlarında yaşanan ihlalleri ise şu şekilde özetledi:
2021 yılı biyoçeşitliliğin en fazla tahrip edildiği yıl oldu
Dünya kentleşip sanayileştikçe ve iklim değişikliğinin etkileri arttıkça, çevresel krizler dünya genelinde insanların yaşamlarını, sağlıklarını ve geçim kaynaklarını giderek daha fazla etkilemektedir. 2020-2021 itibariyle tüm dünyada enerji ile ilgili karbondioksit ve metanın yüzde 35'ine sadece 20 şirket neden olmaktadır. En büyük 20 küresel şirket dünyadaki toplam plastik atığın yarısını oluşturmakta; Avustralya, ABD, Güney Kore, İngiltere ve Çin bu hususta başı çeken ülkeler olarak öne çıkmaktadır. 2021 yılı itibariyle ortalama olarak memeliler, balıklar, kuşlar ve sürüngen popülasyonları yüzde 68, küresel tatlı su türleri de yüzde 84 azalarak biyoçeşitlilik tarihinin en fazla tahrip edildiği zaman olarak kayda geçmiştir.
Müslümanlara ve siyahilere ırki ve dini ayırım yapılarak eğitim hakları ihlal edilmiştir
Pandemi döneminde eğitim alanında ciddi hak ihlalleri yaşanmıştır. Genç nesiller için pandemi sırasındaki eğitim kaybı ağır bir yük olmuş ve sonuçları önümüzdeki yıllarda daha belirgin olarak ortaya çıkacaktır. Cemmu ve Keşmir'de devam eden çatışmalar ve bu bölgedeki Hindistan’ın aşırı sert tutumu birçok temel insan hakkını ihlal ettiği gibi eğitim hakkını da ihlal etmiştir. Rusya kendi ülke sınırları içinde eğitim hakkının ihlaline yönelik eylem ve işlemlerde bulunabildiği gibi, askeri güç bulundurduğu bölgelerde de bunu uygulayabilmekte ve eğitimi Ruslaştırma politikasının bir parametresi olarak kullanmaktadır. ABD'nin tarihsel süreç ile ortaya çıkan ve halen devam eden, özellikle ırksal ve sosyo-ekonomik eşitsizliklere dayalı olarak ülke içindeki eğitim hakkı ihlalleri aratarak devam etmiştir. Siyah ve kahverengi ten rengine sahip öğrencilerle Latin ve işçi sınıfı öğrencileri, özel ve yetersiz finanse edilen okullara gitmek zorunda bırakılmıştır. İsrailin engelleyici ve saldırgan politikaları dolayısıyla Filistin'de örgün bir eğitimden bahsetme ihtimali söz konusu değildir. Sahra altı Afrikası, Filistin ve Afganistan gibi bölgelerde teknik yetersizliklerden dolayı pandeminin örgün eğitimdeki etkisi yıkıcı olmuştur.
Geleneksel ve sosyal medya ırkçılık söylemleri artarak devam etti
Medya ihlalleri gittikçe yaygınlaşan ve karmaşıklaşan medya ağlarına paralel olarak fazlalaşmış ve söz konusu sorunlarla mücadele her geçen gün güçleşmiştir. Sosyal medyanın yaygın kullanım alanına güç ve meşruiyet kazandıran özgürlük söylemleri kaçınılmaz bir biçimde ayrımcılık, ırkçılık, istismar ve nefret suçlarını tetiklemiştir. Geleneksel ve sosyal medya ırkçılık söylemlerinin yükseldiği ve sıradanlaştığı zemin olmayı sürdürmüştür. Özellikle siyahlara ve Müslümanlara dönük Batı toplumlarında yaşanan ayrımcılık, medya alanında da tekrar edilmiş ve yeniden üretilmiştir.
Dünyada gelir adaletsizliği arttı
Etkileri devam eden salgın ve ekonomik krizde neoliberal politika ile hareket eden devletlerin özel sektörün çıkarlarını gözettiği gerçeği somut şekilde deneyimlenmiştir Küresel işsizlik 2020’de 33 milyon artmış istihdam oranları ise azalmıştır. Küresel gelir adaletsizliği tarihin en yüksek dönemine çıkmış, dünya nüfusunun en zengin yüzde 10'u küresel gelirin yüzde 52'sini alırken, nüfusun en yoksul yarısı ise küresel gelirin yüzde 8,5'ini ancak kazanabilmiştir. Servet dağılımında ise en zengin yüzde 10 tüm servetin yüzde 76'sına sahiptir. Dünyanın en zengin 10 insanın günlük kazancı ise 3,1 milyar insanın günlük kazancına eşittir.
Salgın sürecinde herkes eşit sağlık hizmetlerine erişemedi
2020 ve 2021 yıllarının en büyük sorunu pandemi olmuştur. Küresel salgın ülkelerin altyapısının ve hukuk sisteminin hazır olmadığı bir ortamda meydana gelmiş ve başta sağlık olmak üzere birçok alanda küresel krize dönüşmüştür. Raporda salgın ile ilgili hak ihlalleri, mülteci sağlığı ile ilgili hak ihlalleri, savunmasız grupların sağlık haklarının ihlalleri, sanitasyon ile İlgili İhlaller ele alınmıştır. ABD'nin almış olduğu mültecilere seyahat kısıtlaması getiren kararlar ile mülteciler salgın sürecinde savunmasız bırakılmış, sağlık sistemlerine erişimleri engellenmiştir. ABD'de sağlık sistemindeki örtük önyargı ve ırkçı yaklaşımlar sebebiyle salgın süresince hasta olma oranlarında ve aşılanma oranlarında ırka dayalı eşitsizlikler ortaya çıkmıştır. Örneğin beyazların en az 1 doz aşı vurulma oranı yüzde 61,7 iken, siyahilerde bu rakam yüzde 15'leri bile bulmamaktadır. Aynı zamanda ABD'de yaşayan siyahların Covid-19'dan ölme oranları beyazlardan 3,5 kat daha fazladır. ABD'nin birçok şehrinde temiz suya ve sanitasyona erişimin kısıtlığı olduğu, var olanın da adaletsiz dağıtıldığı ortaya konmuştur. Kızılderili hanelerin beyazlara göre 19 kat daha yetersiz tesisata sahip olduğu tespit edilmiştir." (İLKHA)