Fatih Cankurtaran Sosyal Tesisleri'nde HÜDA PAR İstanbul İl Başkanlığı tarafından düzenlenen iftar programına, çok sayıda STK temsilcisi, tanınmış yazar, gazeteci, kanaat önderi katılım gösterdi.

İslam coğrafyasının farklı ülkelerinden davetlilerin de iştirak ettiği iftar programına; Afganistan'dan Dr. Ayetullah Atit, İhvan-ı Müslimin yetkililerinden Mithad Haddad, Sudanlı Alim Abdulhay Yusuf, Mısır Cemaat-i İslami liderlerinden İslam el-Ğamri, İTTİHADUL ULEMA Genel Başkan Yardımcısı Suat yaşasın, Filistin Vakfı Genel Başkanı Zeki Abdullah İbrahim Ararawi, araştırmacı yazarlardan Ali Bulaç ve Vahdettin İnce, Millî Gazete Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kurdaş gibi isimler katıldı.

İTTİHADUL ULEMA Üyesi molla Cemal Çınar'ın Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başlayan programda konuşan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, siyonist işgal rejiminin Filistin'deki saldırıları başta olmak üzere Afganistan'daki son durum, Suriye'deki savaş, İslam ümmetinin içinde bulunduğu dağılmışlık hali ve İslam ülkelerinin yöneticilerinin batının tavırlarına göre hareket etmesi gibi konulara değindi.

"Yine bir Ramazan ve yine Filistin'de siyonistler haddi aştılar"

İftar programına katılanlara hitap eden Yapıcıoğlu, sözlerine Filistin'de, Mescid-i Aksa'ya yönelik gerçekleştirilen saldırılarla başladı.

Bu rahmet günlerinde, daha önceki Ramazanlarda da görmeye alışkın olunan manzaraların tekrar yaşanmaya başladığını belirten Yapıcıoğlu, "Yine Filistin'de siyonistler tekrar haddi aştılar, mutatları olduğu üzere yine Mescid-i Aksa'ya baskınlar düzenlediler. Gaz bombalarıyla, mermilerle oradaki cemaatin üzerine saldırdılar. Yine yüzü aşkın yaralı haberleri geldi, şehid haberleri geldi." ifadelerini kullandı.

Konuşmasında, dünya ülkelerinin Müslümanlara yapılan zulümleri görmezden geldiğine işaret eden Yapıcıoğlu, ikircikli yaklaşımların Müslümanlara da benimsetilmeye çalışıldığına dikkat çekti.

Yapıcıoğlu, "Memleketimizde ekranlara bakıyoruz, hemen her kanalda, hemen her gün haber bültenlerinde Ukrayna'daki Rus işgalinin kaçıncı günde olduğundan bahsedilir. Orada yaralanan ya da evi yıkılan yaşlı bir kadın, küçük bir çocuk ya da bir ihtiyarı gösterip olayı biraz da dramatize ederek sanki bütün dünyanın kalbi orada atıyormuş gibi bir hava oluşturmaya çalışıyorlar. Oysa Mescid-i Aksa, 1917 Aralığında İngilizlerin orayı işgal etmesinden hesap edeceksek 105 yıldır işgal altındadır." şeklinde konuştu.

"Afgan halkı rahat etmesin diye türlü entrikalar çevriliyor"

Medyada, Ukrayna'daki savaştan, Rusya'nın orayı 50 küsur günden bu yana işgal etmesinden bahsedildiğini ancak İslam coğrafyasında on yıllardır süregelen işgallere Batı'nın göz yumduğuna vurgu yapan Yapıcıoğlu, şöyle konuştu:

Filistin'de sokakta yürürken bir kadının ya da bir camide secde halindeyken bir ihtiyarın vurulması yeterince dikkatimizi çekmiyor maalesef. Evet Ruslar Ukrayna'da işgalcidir, emperyalisttir ama aynı Ruslar 1979'da Afganistan'ı da işgal etmişlerdi. O gün bugündür bir şekilde Afganistan'da bir savaş var, bir çatışma var, bir yıkım var, bir yoksulluk var, bir mahrumiyet var. 1979 Rus işgali, 2001 Amerikan işgali. Ama Rabbime hamd olsun 2022'de ABD işgali de sona erdi ve orada bir zafer elde edildi. Ancak orada işler yoluna girmesin, Afgan halkı rahat etmesin diye türlü entrikalar çevriliyor, mal varlıklarına el konuluyor, yetişmiş insan gücü dışarıya kaçırılıyor ve Batı'nın icazet vermemesi nedeniyle İslam ülkeleri de Afgan hükümetini tanımaktan içtinap ediyor, kaçınıyorlar. 1 milyar 800 milyon İslam ümmetinin hali bu olmamalıydı, bu parçalanmışlık, bu birbirinden habersiz olma durumu maalesef bizi bu günlere getirdi.

"Artık bir istatistik bile değil canlarımız"

Suriye ve Afganistan'da Müslümanların içinde bulunduğu durumu özetleyen Yapıcıoğlu, "Suriye'de, yanı başımızda 11 yılı aşkın bir süredir feryat yükseliyor, oluk oluk kanlar akıyor, Ukrayna'da birkaç yüz kişi ölünce küsuratlı tam sayılarını her gün bize veriyorlar ama Suriye'de belki yüz bin, ikiyüzbin, üçyüzbin, dörtyüzbin, beşyüzbin dedik… beşyüzbinden sonra artık yüzbinler halinde bize saymayı bıraktırdılar. Artık bir istatistik bile değil bizim canlarımız. Afganistan'da bir milyondan fazla yetim çocuktan bahsediliyor. 40 yılı aşkın bir süredir bir savaş ortamı ve yüzbinlerce yetim… Altyapı yıkılmış, çok zengin yeraltı kaynakları -30 trilyon dolardan bahsediliyor- ama yokluk çeken Afganlı kardeşim… Ümmetin, ümmet coğrafyasının farklı farklı bölgelerinden kardeşlerimiz de burada. Birlikte bir iftar açtık doğrusu. Böyle bir günde Mescid-i Aksa'ya yeniden saldırılar başlamışken, Afganistan'da, Mısır'da, Sudan'da, ümmet coğrafyasının dört bir tarafından kardeşlerimiz acılar çekerken memleketteki domates fiyatından, benzinin, mazotun litre fiyatından ya da falanca ittifakın cumhurbaşkanı adayının kim olacağından bahsetmeyi çok doğru bulmam." diye konuştu.

 

"Bütün olarak Afganistan'ın ayağa kalkması için elinizden geleni yapın!"

Konuşmasında Afganistan konusuna önemli yer ayıran Yapıcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

Özellikle şu hususun tekrar altını çizmek istiyorum. Afganistan'da Amerikalıların oradan çıkarılması, oradan kaçmak zorunda kalmasından sonra hem Türkiye'deki yetkililerle hem İran'ın hem de Afganistan'ın büyükelçilikleriyle görüşmeler gerçekleştirdik. Ve aşağı yukarı mealen her tarafa aynı şeyi söyledik. Dedik ki oradaki kardeşlerinize lütfen yardım elinizi uzatın, oradaki kardeşlerinizin elinden tutun. Bütün olarak Afganistan'ın ayağa kalkması için elinizden geleni yapın! Buradan bu çağrıyı tekrar ediyorum ama bütün İslam ümmetine, bütün İslam ülkelerinin idarecilerine, bütün sivil toplum kuruluşlarının önderlerine, liderlerine, yöneticilerine ve bütün siyasilere diyorum ki; Allah için şu hususu gündeminizden düşürmeyin! Sadece çok yakınımızdaki Müslümanlara değil, çok uzaklardaki Müslümanlara da yardım etmek… Elimizden geliyorsa onlara elimizi uzatmak hepimiz için bir vecibedir. O vecibeyi inşallah yerine getirelim.

"Kardeşlerimizi Batı'nın kelimeleriyle tarif etmeyelim"

Son olarak, Batı'nın penceresinden bakarak Müslümanların değerlendirilmemesi gerektiğinin altını çizen Yapıcıoğlu, "Kardeşlerimize Batı'nın penceresinden bakıp onların perspektifinden bakıp onların kelimeleriyle onları tarif etmeye kalkmayalım. Ya da acaba bize ne söylerler, acaba bize kızarlar mı, acaba bize boykot uygularlar mı korkusuyla kardeşlerimize yardım elini uzatmaktan ya da onlarla siyasi, ticari, diplomatik, askeri ilişkiler kurmaktan kaçınmayalım, çekinmeyelim! Eğer böyle yaparsak, düşmanlarımızı kendimizden razı edelim diye kardeşlerimize yapmamız gereken şeyleri yapmazsak, emin olun düşmanlarımız asla bizden razı olmayacaklar, bizler onlara tabi olmayana kadar. Ve aramızdaki kardeşlik bağları da bu şekilde darbelenmiş, bu şekilde zarar görmüş olacak." dedi. (İLKHA)