Mehmet Tahir Özsoy / Doğruhaber

Zekât, İslam'ın beş şartından biridir. Terim olarak şeriatta "asli ihtiyaçlar" dışında nisab miktarı mala sahip olan ve bu sebeple zengin sayılan Müslüman'ın, bu zenginliği üzerinden bir tam yıl geçtiğinde dinî yükümlülük gereği zekât olarak vermesi gereken miktarın adıdır. Zenginler ile ihtiyaç sahipleri arasında köprü vazifesi gören zekât, Müslümanlar arasında kardeşliğin pekişmesine vesile olur. Toplumsal huzurun, dayanışmanın artmasını sağlar. Çok yönlü bir ibadet olan zekât, kişiyi cimrilik ve bencillik hastalığından kurtarırken, diğer yandan da toplumdaki ekonomik sosyal dengeyi düzenler. Yılda bir kez yapılan bu ibadet, çoğu kişi tarafından rahmet ve bağışlanmanın bol olduğu, yapılan her ibadetin karşılığının binlerle ifade edildiği ramazan ayında yapılmaktadır.

“ZEKÂT, ARINMAK DEMEKTİR”

Zekât hakkında gazetemize konuşan alimler, bu ibadetin önemi, kişiye ve topluma faydaları ve Allah’ın (c.c.) zekât verenlere yönelik müjdelerini anlattı. Zekâtın arınmak demek olduğunu belirten İTTİHAD-UL ULEMA Üyesi Molla Mehmet Ali Altun, “Zekât isminden de anlaşılacağı gibi temizlik, arınmak demektir. Yani malın içerisindeki bilerek ya da bilmeyerek girmiş olan haram malın tezkiye edilmesidir, arınmasıdır. Bu manada zekât, malın çoğalması hayrının, bereketinin artması için çok önemlidir. Dolayısıyla her Müslüman, Allah Teala'nın kendisine vermiş olduğu malı arındırmak temizlemek için zekât yoluna başvurmalıdır. Farziyeti yerine getirmelidir. Allahu Teala ayet-i kerimede sevgili Peygamberimize (s.a.v.) hitaben şöyle buyuruyor: 'Ey Peygamberim, onların malından sadaka yani zekatı al. O zekâtla onları tezkiye et. Onları arındır. Onlara dua et. Senin duan onlar için sekinedir.’ diye buyuruyor. Bundan da zekâtın önemi bu ayet-i kerimeyle ortaya çıkmış oluyor.” şeklinde konuştu.

“ZEKÂT VERMEK, HER AÇIDAN CİDDİ BİR HİZMETTİR”

Toplumun kaynaşma ve birlik olma yolunun zekât vermekten geçtiğini kaydeden Altun, şöyle devam etti: “Zengin olan, varlıklı olan, zekâtı verebilecek derecede mal varlığına sahip olan kardeşlerimiz zekâtı vererek insanlarla diyalog kurmak, aradaki muhabbet, ülfet, dayanışma, yardımlaşma gibi duyguların da daha çok ön plana çıkmasına hizmet ediyorlar. Bu açıdan da toplumun kaynaşması, birliği, sosyal yardımlaşmayı en güzel şekilde tesis eden bir kurumdur, bir farziyettir zekât. Her Müslüman bu zekâtı mutlak surette Allah Teala’nın koymuş olduğu kurallara riayet ederek vermesi hem kendisi hem toplum açısından ciddi bir hizmettir. Dolayısıyla zekât; hem ruhu, hem bedeni, hem de malı günahlardan, kirlerden temizleme özelliğine sahiptir. Zekât bir Müslüman için kaçırılmaması gereken bir farziyettir. Hayır ve bereketi ile ilgili zaten Allah Teala sadakanın kesinlikle malı arttırdığına dair ayet-i kerime ile bunu ifade etmiştir. Her açıdan zekatın toplumda maddi ve manevi, dünyevi ve uhrevi bir takım güzellikleri meydana getirdiği muhakkaktır.”

“BU AYDA RABBİMİZE YAKLAŞMAYA GAYRET ETMELİYİZ”

İçerisinde olduğumuz ramazan ayından en iyi şekilde istifade edilmesi gerektiğini ifade eden Altun, son olarak şöyle konuştu: “Bütün Müslümanların özellikle ramazan ayını tebrik ediyorum. Rabbim bu ramazan ayının hayır ve bereketinden bizleri mahrum etmesin. Bu ay üzerimizden geçmeden kendimizi günahlardan arındırma yoluna başvurmalıyız. Seferber olmalıyız. İbadet ve dualarımızla özellikle daha çok Rabbimize yaklaşmaya gayret etmeliyiz.”

“ZEKÂT, MALIN ŞÜKRÜDÜR”

İTTİHAD-UL ULEMA Genel Başkan Yardımcısı Molla Beşir Şimşek ise, bu ibadet ile ilgili Hazreti Peygamberin (s.a.v.) ifadesiyle “Zekât malın şükrüdür” dedi. Zekâtın aynı zamanda malı koruyan bir ibadet olduğunu belirten Şimşek, “Zekât malum dinimizin beş rüknünden birisidir. Ve Peygamber Efendimizin (s.a.v.) de ifadesiyle, ‘zekât malın şükrüdür’. Aynı zamanda malı koruyan bir ibadettir. Tabiri caizse sigortasıdır. Diğer taraftan zekâtın bir kelime manası da temizlemek demektir. Bu manada malı temizleyen bir ibadettir. Aynı zamanda kişinin nefsini de cimrilikten, bencillikten bu ve buna benzeyen kötü ahlaklardan temizleyen bir ibadettir. Paylaşmaya, fedakârlığa alıştıran, fakir fukarayı görmeye, onlara yardım elini uzatma gibi güzel ahlakları da kazandıran bir ibadettir.” cümlelerini kullandı.

“ZEKÂT, DÜNYA İLE AHİRET ARASINDA BİR KÖPRÜDÜR”

Zekâtın dünyevi şeylerle ahirete ulaşmanın bir köprüsü olduğunu söyleyen Şimşek, şunları kaydetti: “Zekât ibadeti mali bir ibadet olması hasebiyle tabiri caizse dünya ile ahiret arasında bir köprüdür. Yani dünyalıklarla ahirete kavuşmayı sağlayan bir köprüdür. Kişi zekât ibadetini Allah (c.c.) ve Resulünün (s.a.v.) tarif ettiği şekilde verdiği zaman, hem kendi nefsini temizlemiş olur, hem malının sadakasını sağlamış olur. Hem malını temizlemiş olur hem de malının artırılmasına vesile olmuş olur. Çünkü Allah Teala ayet-i kerimede, ‘Siz şükrederseniz ben arttırırım’ diyor. Dolayısıyla zekât malın şükrüdür aynı zamanda. Çünkü her şeyin şükrü kendi cinsindendir. Malın şükrü de malın zekâtını, sadakasını, infakını vermektir. Bir Müslüman malının zekâtını verdiği zaman aynı zamanda o malın sahibine Allah Teala’ya şükür etmiş oluyor. Dolayısıyla Allah (c.c.) da vaat ettiği sözü yerine getirip, o malı arttırıyor. Dolayısıyla malın arttırılmasına da vesiledir. Bunun gibi zekâtın pek çok faydaları var.”