28 Şubat sonrası gördüğü işkencelerin ardından yıllar sonra akciğer kanserine yakalanan ve 10 Nisan 2014'te Rabbine kavuşan dava adamı Muhammed Sudan Hoca'nın vefatının üzerinden 8 yıl geçti.
Vefatının yıl dönümünde mezarı başında anma programı düzenlenirken dava arkadaşlarından Bilal Soytaş, 1980'li yıllarda Sudan Hoca'nın kendilerine gösterdiği ilgi ve alaka vesilesiyle hak yolda yürüdüklerini belirterek Muhammed Hoca'yı rahmetle yad etti.
Muhammed Sudan'ın Diyarbakır gençleri için çok büyük bir değer, cemaatin vitrindeki yüzü olduğunu belirten Soytaş, "Hazreti Osman’ı andıran bir hayası vardı. O günün şartlarında daha yeni İslam davasıyla tanışan gençler katı, sert mizaçlı biriyle tanışmış olsalardı belki de davalarında süreklilik arz etmeyebilirdi. Gençler onu o kadar çok severdi ki neredeyse her gün kendisini ziyaret eder, bazen iş yerine uğramayanlar evine gidip onu görürdüler. Bundan dolayı Muhammed ağabey gençler için büyük bir değerdi. Mahallede ve camideki gençler sürekli onunla muhatap oluyor, onu görmeden rahat edemiyordu." ifadelerini kullandı.
"Onun sayesinde yüzlerce gencin Kur'an-ı Kerim okumayı, namaz kılmayı öğrendi"
Maddi olarak herkesin beyaz eşya ticaretine güç yetiremediği o dönemde Sudan ailesinin bu işle meşgul olduğunu ve kentin gençleri olarak sürekli Muhammed Hoca'yı ziyaret etmek için dükkanlarına gittiklerini belirterek "Sürekli yanına gittiğimizde babası Muhammed ağabeye, 'Bu gençler nedir burada? Gençler olduğunda müşteriler içeri gelmez' derdi. Babası üst üste tekrar etmesine rağmen Muhammed ağabey hiçbir zaman babasına karşı gelmez, sürekli 'tamam, ben şimdi hallederim' derdi. Muhammed ağabey babasının tek erkek evladıydı. Hem babası hem de ablası tarafından çok seviliyordu. Normalde tepki verseydi dahi babası hiç sesini bile etmeyecekti ve kabullenecekti. Muhammed ağabey, babasını kırmama adına hiçbir zaman tepki vermedi. " dedi.
Sudan Hoca'nın zaman zaman camileri gezerek gençlere moral verdiğini ve bu şekilde yanlarında olduğunu hissettirdiğini sözlerine ekleyen Soytaş, onun sayesinde yüzlerce gencin Kur'an-ı Kerim okumayı, namaz kılmayı öğrendiğini söyledi.
Muhammed Sudan'ın ailesine karşı çok şefkatli ve merhametli olduğunun altını çizen Soytaş, eşinin fedakarlıklarına da değinerek şunları söyledi:
Muhammed ağabeyin küçük engelli bir kızı vardı. Sürekli yanına gider, onu severdi. Hiçbir zaman ona kızdığını, yüzünü ekşittiğini görmedim. Herkese karşı gösterdiği şefkat ve merhameti ona da gösterirdi. 'Güçlü liderlerin arkasında güçlü kadınlar vardır' denilir ya, Muhammed ağabeyimizin eşi de gerçekten öyle bir insandı. Sürekli evinde misafir olan, yemek yapıp çay ve kahve hazırlayan, evi temizleyen bir bayan için çok zordur.
Soytaş, "Muhammed ağabey bu rahatlığı görüyordu ki evinin kapısını bize açıyordu. O rahatlığı eşinden görmeyen o kapılarını bize açamazdı. Bizlere, 'Bugün gelmezseniz olmaz mı?' ya da 'bugünü günlere bölelim' diyebilirdi ama hiçbir zaman evinin kapısını bizlere kapatmadı. Evine bir grup girer diğer grup çıkardı. Sürekli gençlere sütlü kahve yapardı."
"10 yıllık zindan hayatında kimse kendisinden incinmedi"
Bilal Soytaş
Hicretten sonra gözaltı ve zindan sürecini de ele alan Soytaş, "Muhammed ağabey iş yerini kapatmak zorunda kaldıktan sonra gerek Batman’da gerek Diyarbakır’da devletin takibinde oldukları için belki aylarca evinden çıkmadığı dönemler oluyor, İslami hizmetleri sekteye uğruyordu. Bu durum hem biz gençler hem de ağabeylerimiz için çok büyük bir kayıptı. Yıllar geçtikten sonra diğerlerine olduğu gibi zindan kapıları Muhammed Ağabeye de işkenceyle açıldı, 10 yıla yakın zindan da kaldı. Zindan da kaldığı süre zarfında da o küçük odalarda yıllarca aynı odalarda kalan insanlar birbirinden sıkılabiliyor ve bir değişiklik istiyorken Muhammed ağabeyle yıllarca aynı oda da kalan arkadaşlarımız, onun şefkatli yapısından hiç incinmemişler. Kendi işini kendisi görmeye çalışır, çamaşırlarını yıkamaya çalışanlara izin vermezdi."
"Hata yapan kişiler ile kırmadan, incitmeden ve yüzlerini kızartmadan konuşurdu"
İnsani ilişkiler konusunda Muhammed Sudan Hoca'nın örnek teşkil eden yaklaşımlarını aktaran Soytaş, "Hatalarımıza karşılık eğer bize direkt söylenmesi gereken bir mesaj değilse muhakkak İslam tarihinden örnekler getirerek anlamamızı sağlar; kırmadan, incitmeden ve yüzlerini kızartmadan meseleleri öylece hallederdi. Bundan dolayı herkes tarafından çok sevilirdi. Muhammed ağabeyin hastalandığını duyduğumuzda cezaevindeydik ve sürekli ona dualar ederdik. Allah kendisinden razı olsun, gani gani rahmet eylesin, geride kalan evlatlarını salih ve salihalardan etsin, bizleri onların şefaatinden mahrum etmesin, inşallah." dedi.
Soytaş, "Biz gençlere düşen bu bayrağı daha ileriye taşımak, onların ahlakıyla ahlaklanmak, bize davranıldığı gibi bu günkü gençlere de o muameleyi göstermektir. Onun bize bıraktığı miras bu olmalıdır. Bu şekilde yaparsak bizim Muhammed ağabeyi sevdiğimiz gibi o gençler de bizi ve diğer ağabeylerimizi sevecekler." ifade etti. (İLKHA)