Ömer çok akıllı bir çocuktu. Ramazan gelince içine bir huzur dolmuştu. Annesi babası ve abisinin sahura kalkacağını duymuştu. Annesine “Lütfen beni de sahura kaldır anneciğim. Ben de oruç tutmak istiyorum” dedi.
Annesi: “Oğlum sen henüz çok küçüksün, oruç tutamazsın, inşallah seneye tutarsın” dedi.
Ömer bu cevaba çok üzüldü ve annesine:
“Anneciğim ben artık büyüdüm, lütfen beni sahura kaldırın” dedi.
Annesi oğlunun üzüldüğü anlayınca onu sahura kaldırmaya söz verdi.
Sahur vakti geldi, annesi Ömer’i uyandırdı. Ömer zorlanarak da olsa uyandı. Gözlerini ovuşturarak sahur sofrasına oturdu.
Ömer annesi, babası ve abisi ile sahura kalktığı için çok sevinçliydi.
Ertesi gün Ömer ilk orucunu tuttu ve ailesiyle birlikte iftar sofrasına oturdu.
İftar vakti geldiği için Ömer yine çok sevinçliydi.
O gün sofrada Ömer’in dedesi de vardı.
Yemekten sonra Ömer’in dedesi Ömer ve abisini yanına alarak onlara Ramazanla ilgili bazı şeyler anlattı:
“Çocuklar! Ramazan ayında kadir gecesinde Kur’an ı Kerim indirilmeye başlamıştır. Bunun için Ramazan on bir ayın sultanıdır. Ayların padişahıdır. Ramazan ayında oruç tutmamız, aç olan ve su bulamayanların hallerini anlamamız gerekir.”
Ömer’in aklına ilginç bir soru takıldı. Dedesine sordu:
“Dedeciğim, on bir ayın sultanı Ramazan, peki vezirleri kim?”
Dedesi Ömer’in bu sorusuna gülümseyerek cevap verdi:
“Evet Ömer haklısın, on bir ayın sultanı olur da vezirleri olmaz mı? Var tabi ki… Vezirleri de Recep ve Şaban aylarıdır. Onlar vezir olduğu için önce vezirlerle görüşür sonra sultanın huzuruna çıkarız. Yani Recep ve Şaban aylarında Ramazan’a hazırlık yaparız. Bu üçüne birden biz mübarek üç aylar diyoruz.”
Bu cevap Ömer’in çok hoşuna gitti. Dedesine bu ayda neler yapıldığını sordu. Dedesi şöyle dedi:
“Bu ayda sahura kalkarız ve oruç tutarız. İftar vakti gelince, akrabalar komşular ve arkadaşlarla biraya gelir iftar yaparız. Ayrıca fırınlarda sıcak sıcak pideler pişer. Sahurlarda davulcular mani söylerler. Bu mübarek günlerde konuştuklarımıza, hareketlerimize ve yaptıklarınıza daha fazla dikkat etmeliyiz. Namazlarımızı kılmalıyız, Allah’a yakınlaşmaya çalışmalıyız. Güzel ahlakla ahlaklanmalıyız. Oruç tutmalı ve yatsı namazından sonra teravi namazı kılmalıyız. Teravih namazı yirmi rekattır, ama çok zevklidir.”
O gün çok güzel şeyler öğrenen Ömer, ailesi ile birlikte yatsı namazından sonra teravih namazını da kılmayı ihmal etmedi. Namazdan sonra ufacık ellerini açtı ve Allah’a dualar etti.
Mustafa Ensar Başar
Not: Bu yazıyı Mustafa Ensar Başar 11 yaşındayken yazdı.