HÜDA PAR Genel Merkezi, yaptığı yazılı açıklamayla iç ve dış gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
Açıklamada, Ramazan ayında dikkat edilmesi gerekenler, ek asgari ücret talepleri, gençlerin buhranı, sokak köpekleri sorunu, Suriye meselesi ve gıda israfı gibi konulara değinildi.
Müslümanlar için müstesna zaman dilimlerinden biri olan Ramazan-ı Şerif’in idrak edildiğinin hatırlatıldığı açıklamada rahmet, mağfiret ve kurtuluş ayı olan Ramazan-ı Şerif’in memleket, İslam âlemi ve tüm insanlık için hayırlara vesile olması temennisinde bulunuldu.
"Yapılacak tüm işler Ramazan-ı Şerif’in manevi atmosferine uygun olmalı"
Son iki yıldır maddi ve manevi açıdan zor bir süreçten geçildiğine işaret edilen açıklamada, "Dünyanın çok farklı bölgelerinde milyonlarca insan bir lokma ekmeğe, bir yudum suya muhtaçtır. Öte yandan kendilerini seçkin gören bir tabaka da lüks ve şatafat içinde ellerindeki nimeti israf etmektedir. İnsanlar arasındaki güven ve huzurun temini ancak adalete uygun bir paylaşma ile mümkündür. Yüce dinimiz bu dengeyi korumak için toplumsal yardımlaşma ve dayanışmayı hayatın merkezine yerleştirmiştir. Ramazan-ı Şerif, bu yönüyle bir fırsat olarak değerlendirilmeli, yapılacak tüm işler Ramazan-ı Şerif’in manevi atmosferine uygun olmalıdır." denildi.
Açıklamada, "Geleneksel olarak yapılan iftar davetlerinde israftan kaçınılmalı, bu tür davetlerde öncelik maddi durumu düşük olanlara verilmelidir. Halkımızın geçimini temin etmekte ciddi şekilde zorlandığı bu süreçte başta belediyeler olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarını eğlence, konser ve benzeri etkinliklerle gereksiz harcamalardan kaçınmaya davet ediyoruz. Bu tür organizasyonlara ayrılan ödeneklerin ihtiyaç sahiplerine harcanması ve insanımızın maneviyatını güçlendirecek programlara sarf edilmesi hem Ramazan ayının ruhuna daha uygun olacak hem de toplumsal bağların güçlenmesine vesile olacaktır." çağrısında bulunuldu.
Asgari ücrette bir iyileşmeye gidilmelidir
Hükümetin yıllık tek haneli enflasyon hedefinin artık bir hayal olmanın yanı sıra aylık enflasyonun dahi çift haneli olmak üzere olduğu belirtilen açıklamada, "Fiyatları bir türlü kontrol altına alamayan mevcut fiyat istikrar mekanizması sürdürülebilir değildir. Fırsatçı şirketler ile iş insanlarının insafına kalan piyasada artık bir devlet kontrolünden söz edilemez. Bunun yakın coğrafyamızda yaşanan savaşlarla izah edilmesi, toplumun aklı ile alay etmektir. İki yıldan beri fiyat istikrar mekanizması ve üretim altyapısındaki sıkıntılar bu günkü krizin temel kaynağıdır. Yılbaşında asgari ücrete yüzde 50, memur ve emeklilere yapılan yüzde 30 dolayındaki artış, yaşanan zam furyası ile tamamen eridiği için bir güncellemeye gidilerek iyileştirilmesi bir zorunluluk haline gelmiştir. Zira yılsonunun bu ücret ile getirilmesi mümkün değildir." ifadelerine yer verildi.
Bu nedenle; asgari ücret her ne kadar yılda bir kere güncelleniyorsa dahi, ikinci altı ay için yeni bir artırıma gidilmesinin bir zorunluluk halini aldığına dikkat çekilen açıklamada, "Üretici ve işverenin de zor durumda kalmaması için işsizlik fonundan belli bir miktar bu amaçla kullanılmalı, ya da farklı bir kaynak oluşturulmalıdır. Hükümet sadece temennilerle yetinmemeli, bozulan dengeyi yeniden düzeltmelidir. Dış dünyadaki gelişmelerin oluşturduğu fırsatlardan azami istifade etmek için atağa geçilmelidir. Kısır tartışmalarla zaman harcanmamalı, ülkenin jeopolitiği, teşebbüs gücü ve tecrübe birikiminden azami bir şekilde istifade edilmelidir." denildi.
Ramazan fırsatçılarına karşı önlemler gündemdeyken şekerden ete, doğalgazdan pazar alışverişine kadar yeni zamların peş peşe geldiği belirtilen açıklamada yeni zamlarda, maliyet artışları ile fırsatçılık iç içe geçirilerek tüketiciye yansıtıldığı ifade edildi.
"Özel sektör ölümü gösterdi, TÜRKŞEKER ise sıtmaya razı etti"
Açıklamada, "Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 'Ramazan’da vatandaşa uygun fiyata et sunma' açıklamasına karşın Et ve Süt Kurumunun et fiyatlarını artırması, yeni fiyat artışlarına zemin hazırladı. Keza özel sektörün eliyle şeker fiyatlarında yaşanan son spekülasyondan sonra TÜRKŞEKER, şeker fiyatlarına yüzde 31 zam yaptı. Özel sektörün ön ayak olduğu şekerdeki aşırı fiyat dalgalanmaları, TÜRKŞEKER için bir nevi 'Makul' bir gerekçe oluşturdu. Özel sektör ölümü gösterdi, TÜRKŞEKER ise sıtmaya razı etti."
Gıda ve temizlik ürünlerinde KDV oranlarının düşürülmesinin, sembolik bazı ürünler dışında fiyat etiketlerine yansımadığı belirtilen açıklamada, şöyle devam edildi:
Zamlar KDV indirimlerini silip süpürdüğü gibi birçok üründe fiyatlar daha da arttı. Sanayi ve elektrik santrallerinde kullanılan doğalgaz ile aynı şekilde sanayide kullanılan elektriğe uygulanan yeni zam, daha fazla maliyet artışı anlamına gelmekte, bu da olduğu gibi tüketiciye yansıtılacaktır. Fiyatlar sürekli yükselirken halkın alım gücü de dibe vurdu. Her cüzî KDV indiriminin ardı sıra ağır zamların peş peşe gelmesi dikkatlerden kaçmamaktadır. Bu durum, halkı bezdirmiştir. Pansuman tedbirler ile tüketicinin rahatlatılması imkânsızdır.
Gençler buhran içindi
"Son zamanlarda gençlerimizin sürüklendiği maddi ve manevi buhran çok tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. " Ankara’da iki gencin intihar etmesi ve Adana’da annesini vuran gencin haberlerinin toplumu derinden üzdüğü ifade edildi.
Bu acı tablolarıh, ahlaki ve manevi eğitimin yetersizliğini gözler önüne serdiğine dikkat çekilen açıklamada, "Dinî ve ahlakî değerlerden yoksun insanların TV’lerde ve sosyal medya platformlarında rol model olarak sunulması ve Batı modernitesinin dayattığı sınırsız özgürlük anlayışıyla yetişen gençlerin bu halleri gelecek nesilleri korumakla yükümlü yetişkinlerin eseridir. Eğitim sistemi, yayıncılık anlayışı ve dayatılan aile mevzuatı ile devlet, ne yazık ki genç nesle karşı sorumluluğunu yerine getirmemektedir. Şiddet içerikli bir kültürle yetişen insanlar, şiddete eğilimli olurlar. Bu nedenle basit meselelerde dahi öfke patlaması yaşayarak kendisinin veya başkasının canına kastedebilmektedirler." denildi.
"Manevi değerleri güçlendirecek programlara ağırlık verilmeli"
Açıklamada, "İntihar ve cinayetlerin meydana gelmesine sebep olan program ve dizilerin bilinçsizce takip edilmesi genç dimağları ve aile kurumunu tahrip etmeye devam etmektedir. Bu noktada gereken hassasiyet gösterilmelidir. Sağlıklı nesiller ve ahlaklı toplum için medya ve televizyon mevzuatı ivedilikle ıslah edilmeli, manevi değerleri güçlendirecek programlara ağırlık verilmelidir."
Sokak köpekleri sorunu
Kamuoyunun tüm duyarlılığı ve çağrılarına rağmen, henüz başıboş köpekler ile ilgili bir önlem alınmadığına işaret edilen açıklamada, neredeyse her gün sokak hayvanlarının sebep olduğu ciddi bir yaralanma veya ölüm olayın yaşandığı bildirildi.
Açıklamada, "Toplu yaşam alanlarında artan sahipsiz hayvan yoğunluğu, insan sağlığı ve güvenliği açısından tahammül edilemez bir boyuta ulaşmıştır. Okul önleri ve parklar artık çocuklar için güvenli alanlar olmaktan çıkmış, sahipsiz hayvanların toplanma yeri haline gelmiştir. Gece saatlerinde yürüyüş yapan, hava aydınlanmadan işe giden, sabah namazı için camilere ulaşmaya çalışan vatandaşlar tedirgin olmakta ve kendilerini korumakta zorlanmaktadırlar." ifadelerine yer verildi.
Açıklamanın devamında şunlar kaydedildi:
Başıboş köpeklerin sayısındaki bu artış aynı zamanda evcil hayvan ticaretinin kontrol altına alınması zaruretini de göstermektedir. Hayvanlar kapitalist emellerin araçları olarak kullanılmamalı, doğal dengeye suni müdahale kapıları kapatılmalıdır. Vatandaşın yaşadığı bu tedirginliği besleyen faktörlerden biri de hazır mama sektörüdür. Büyük bir rant sahasına dönüşen bu sektörün sokak hayvanlarına yönelik politikalarda belirleyici olması üzüntü vericidir. Medeniyetin en önemli boyutlarından ikisi güvenlik ve temizliktir. Özellikle büyük şehirlerde, binlerce başıboş köpeğin yaşadığı ortamlar insan hayatı ve sağlığı için büyük bir tehdit haline gelmiştir. Gerekli tedbirler daha fazla gecikmeksizin alınmalıdır.
Türkiye, Suriye için de çaba sarf etmelidir
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı sonrası Türkiye’nin ateşkesin sağlanmasına yönelik diplomatik çabalarının önemli olduğuna vurgu yapılan açıklamada, NATO ve Rusya arasında sıkışmış Ukrayna’da insani krizin ivedilikle sona ermesi için çalışmaların devam etmesi gerektiği belirtildi.
Ancak Suriye’de 11 yıldır devam eden ve yüz binlerce insanın hayatını kaybetmesine sebep olan iç savaşın sona ermesi için güçlü bir irade ortaya konulamadığına dikkat çekilen açıklamada, tüm bölge ülkelerini olumsuz etkileyen bu savaşın sona ermesi için de cesur ve kararlı adımlar atılması ve süresiz ateşkes sağlanarak siyasi geçiş süreci başlatılması çağrısında bulunuldu.
Açıklamada, "Savaşın başlangıcından bu yana insani bir mülteci politikası yürüten Türkiye’de son günlerde vahim iddialar gündeme gelmiştir. Suriye Dernekler Platformu Başkanı Dr. Mehdi Davut, geçtiğimiz günlerde bir gecede 200 bin Suriyeli sığınmacının geçici kimliklerinin iptal edildiğini duyurmuş, Afganistanlılar ile Iraklıların da 'Suriyeli' denilerek İdlib'e deport edildiğini öne sürmüştür. Ülkede mülteci karşıtlığının her geçen gün tırmandırılması endişe vericidir. Mülteci meselesinin çözümü için atılacak en önemli adım Suriye’nin istikrarına katkı sağlayarak güvenli geri dönüş şartlarının oluşturulmasıdır. Suriye meselesi siyasi hırslara kurban edilmemeli, kanın durması için çaba gösterilmelidir." denildi.
Gıda israfı
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütünün (FAO) 2021 raporuna göre dünyada her 9 kişiden biri yani 821 milyon kişinin açlık çektiğine işaret edilen açıklamada, her 5 saniyede de bir çocuğun açlıktan dolayı hayatını kaybettiği 151 milyon çocuğun da kötü beslenmeden dolayı gelişimini tamamlayamadığı kaydedildi.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"Diğer taraftan yine bu rapora göre dünyada üretilen yıllık 4 milyar ton gıdanın sadece 2,7 milyar tonu tüketilmekte geriye kalan 1,3 milyar ton gıda israf edilerek çöpe gitmektedir. Bunun finansal değeri yaklaşık 1 trilyon dolardır. İsrafa giden gıdanın sadece 4’te biri ile dünyadaki 821 milyon aç insan doyurulabilir. Bu israfın 680 milyar doları gelişmiş ülkelerde iken 310 milyar doları ise gelişmekte olan ülkelerde olmaktadır.
Yıllık 7,7 milyon ton gıda israf eden Türkiye’de kişi başına 93 kilogram yiyecek çöpe atılıyor. Nüfusa göre israf sıralamasında Türkiye maalesef üçüncü sırada yer alıyor. Bu tablo gerek Türkiye gerek dünya açısından kabul edilebilir bir durum değildir. İsrafı haram kılan, elimizdeki imkânları kardeşlerimizle ve insanlarla paylaşmayı emreden bir dinin müntesibiyiz. Rahmet ve bereket ayına girdiğimiz bu günleri her türlü israfı önleme için bir başlangıç yapalım. Elimizdeki imkânları iktisatlı kullanmak suretiyle yoksulları sevindirecek bir imkâna dönüştürelim. Çöpe atacak tek bir gram yiyeceğimiz olmamalıdır. Hükümeti ve bütün kurumları israfı önleme noktasında hassas davranmaya ve gereken tedbirleri almaya çağırıyoruz." (İLKHA)