Ramazan ayında yapılması gerekenler nelerdir? Ramazan ibadetleri

Ramazan ayında yapılması gereken ibadetler, bu ayın faziletinden tam anlamıyla faydalanmak isteyen vatandaşların odak noktası oldu. Ramazan ayı nasıl geçirilmeli ve hangi ibadetler yapılmalı sorularıyla detaylara hakim olmak isteyen Müslümanlar, konuyla ilgili detayları internet üzerinden sorguladı. İşte, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından yayımlanan Ramazan ayında yapılması gerekenler hakkında bazı bilgiler
Ramazan ayında yapılması gerekenler Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yayımladığı materyaller arasında yer aldı. İşte, geçmişten günümüze Ramazan ayı hakkında bazı bilgiler;

Hicret’ten sonra Hz. Peygamber (s.a.s.) ve sahabenin hayatı tümüyle değişmişti. Peygamberimiz önce, Medine’nin merkezine büyük bir mescit yaptırdı.
Kendi evi de o mescide bitişik/yakın inşa edildi. Mekke dö- neminde daha çok iman ve ibadet konularıyla ilgili ayetler inerken, hicretten sonra ibadet, sosyal ve
iktisadi hayatla ilgili ahkâm ayetleri inmeye başladı. Bu ayetlerden bir kısmı da ramazan ayında oruç tutmayı emrediyordu. Şöyle buyruluyordu:

"Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı." (Bakara, 2/183.) "(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur'an'ın kendisine indirildiği Ramazan aydır. Öyle ise kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin." (Bakara, 2/185.)

O dönemde insanlar hilale bakarak yeni ayın başlangıcını ve bitişini tespit ediyorlardı. Peygamberimiz (s.a.s.) ramazan ayının tam tespit edilmesini istiyor ve bu konuda insanların ihmalkâr davranmaması için ramazandan bir-iki gün öncesinde oruca başlanmasını yasaklıyordu. Çünkü söz konusu oruç Allah’ın emriydi ve ibadete başlama süresi çok önemliydi. Bununla ilgili olarak Peygamberimiz şöyle buyurmuştu: "Ramazanı, bir gün ya da iki gün öncesinden oruç tutarak karşılamayın. Ancak kişi o güne kadar (önceden) oruç tutmuşsa o günlerde de tutabilir." (Buhari, Savm, 14; Müslim, Sıyam, 21, 1082.)

MEDİNE'DE İLK RAMAZAN

Asr-ı saadette ilk ramazan orucunun heyecanı dalga dalga bütün Medine’ye yayıldı. İnsanlar orucun makasıdını/hedeflerini anlamışlardı; onlar her sene bir ay oruç ile nefislerini terbiye ve ruhlarını tasfiye etmek istiyorlardı. Ayrıca Peygamberimiz (s.a.s.), sahabenin geceleri de teheccüt/teravih namazı kılmalarını
istiyordu: Abdurrahman b. Avf’ın anlattığına göre; Rasulüllah şöyle dedi: "Şüphesiz izzet ve celal sahibi Allah, ramazan orucunu farz kıldı; ben de o ayda gece namazını (teheccütü/teravihi) sünnet kıldım. Kim ihlasla o ayın orucunu tutar ve gecesinde ibadeti (teravihi) eda ederse günahlardan kurtulur, tıpkı annesinin onu doğurduğu gün gibi (günahsız/tertemiz) olur." (Ahmed b. Hanbel, I/191; İbn Ebi Ya’lâ, II/169, 864.) Bir konuşmasında da şöyle dedi: "Kim ramazan ayında gece (teheccüt/teravih) namazlarına iman ve ihlas ile devam ederse onun geçmiş günahları affolur." (Buhari, İman 26; Müslim, Salatü'l-müsafirin, 173, 759.)

MEDİNE’DE İMSAK

Arap dilinde, tutmak anlamında olan imsak kelimesi, İslam döneminden sonra; oruç tutmayabaşlama vakti için kullanılmıştır. Oruç, gündüz eda edilen bir ibadettir. Buna göre fecr-i sadık ile imsak vakti başlar ve güneş batıncaya kadar bu ibadet devam eder. Allah Teala Kur’an’da bunu şöyle açıklar: “…Sabahın/fecrin beyaz ipliği (aydınlığı), siyah iplikten (karanlıktan) ayırt edilinceye kadar yiyin, için, sonra (oruca başlayıp) akşama kadar bu orucu tamamlayın.” (Bakara, 2/197.)

Ashaptan biris iayette geçen siyah ve beyaz ipliği, gerçek iplik zannedip, sabaha doğru onlara bakmış, ancak tam ayırt edememişti. Kuşluk vakti Peygamberimize (s.a.s.) giderek durumu arz etti. Allah Rasulü şöyle dedi: “(Kur’an’daki) bu ifade, gecenin karanlığı ve gündüzün beyazlığıdır.”
(Buhari, Savm, 16.)

Asr-ı saadette, özellikle ramazan aylarında Medine’de imsak için iki ezan okunurdu. Birisi imsaktan önceydi ki, teheccüt namazı kılanlar, imsak vaktinin yaklaştığını anlasınlar ve sahur yemeklerini yesinler diye bir uyarı niteliğindeydi. Bu ilk ezanı Bilal-i Habeşi okurdu. Saatin olmadığı o dönemlerde böyle bir sahur uyarısı çok önemliydi. Osmanlı döneminde de, imsaktan önce sahur vaktini duyurmak için Allah’a hamd ü sena, Peygamber Efendimize salat ve selam okunurdu. Buna “temcit” denmektedir. Hatta o dönemde akşamdan hazırlanmış pilavlar ısıtılıp, Sahur Vakti “temcit” okunurken
dağıtılırdı ve yenirdi. Bu nedenle ona da “temcit pilavı” denilmişti. (bk. DİB. Hadislerle İslâm,II/429.)

İmsaktan sonra da, oruç ve sabah namazı vaktinin başladığını ilan için ikinci defa ezan okunurdu. İkinci ezanı okumak, âmâ bir şahıs olan Abdullah b. Ümmi Mektum’a aitti. İnsanlar “Fecr doğdu” diye kendisine bildirince o da ezan okurdu. Bu şekilde insanların ittifak ettiği bir vakitte ezan okunmuş olurdu. (bk. Buhari, Ezan 12, 13; Nesai, Sıyam 30.)

RAMAZANDA MEDİNE’DE İFTAR

İftar; sona erdirmek ve açmak anlamında bir kelime olup, İslam döneminde; orucu sona erdirmek ve açmak manalarında kullanılmaya başlanmıştır.

Peygamberimiz (s.a.s.) iftarda acele edilmesini isterdi ve iftarın hurma veya su ile yapılmasını tavsiye ederdi. Enes b. Malik şöyle anlatır: “Rasulüllah
Efendimiz akşam namazını kılmadan önce birkaç taze hurma ile eğer yoksa kuru hurma ile iftar ederdi. O da yoksa su ile orucunu bozardı.” (Ahmed, III/164; Ebu Davud, Sıyam 21; Tirmizi, Savm 10.) Peygamberimiz (s.a.s.) iftar sırasında dua edilmesini isterdi ve: “Her oruçlunun iftarını açtığında reddedilmeyen
bir duası vardır” derdi. Kendisi de ellerini açarak; “Allah’ım, senin için oruç tuttum. Senin verdiğin rızık ile iftarımı ettim!” diye dua ederdi. (Ebu Davud, Sıyam, 22.) Peygamberimiz, iftar sofrasına başka insanların da çağırılmasına ve beraber iftar edilmesine teşvik ederdi.

Şöyle derdi: “Her kim bir oruçluya iftar yemeği yedirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap verilir.” (Tirmizi, Savm, 82.) İftardan sonra akşam namazını kıldırırdı. Günümüzde de Mekke’de Kâbe ve Medine’de Mescid-i Nebi başta olmak üzere birçok cami ve mescitte bu şekilde iftar sofraları kurulur ve insanlar iftarlarını yaptıktan sonra akşam namazlarını kılarlar.

RAMAZAN AYINDA İTİKÂF

Hz. Peygamber (s.a.s.), ramazanın son on gününde Mescid-i Nebi'de itikâfa girerdi. Hatta rivayetlerde kendisi için mescitte çadır kurulduğu ve farz namazı
kıldırdıktan sonra genellikle zikir, ibadet ve Kur’an okumak için bu çadıra çekildiği nakledilir. İşte bu günlerden birinde şöyle bir olay gerçekleşir. Ebu Zer (r.a.) anlattı:

"(Ramazan’ın) son on günü olunca Rasulüllah mescitte itikâfa girdi. (Ramazan’ın) 22'sine denk gelen Pazartesi günü ikindi namazını kıldırdı ve şöyle dedi: ‘Bu gece namaz kılacağız, inşallah. Gece namaz kılmak isteyen kılsın!’ Bu gece ayın 23'ü oluyordu. Hz. Peygamber yatsıdan sonra cemaate gecenin üçte biri oluncaya kadar (teravih/teheccüt) namazı kıldırdı, sonra bitirdi. Ayın 24'ü olunca bir şey demedi ve gece namaza gelmedi. Sonra 25. geceyi kastederek şöyle dedi: ‘İnşallah, bu gece namaz kılacağız. Gece namaz kılmak isteyen kılsın!’ Gecenin üçte birine kadar cemaate (teravih/teheccüt) namazı kıldırdı, sonra bitirdi. Ayın 26'sı olunca bir şey demedi ve gece namaza gelmedi. 26. günün ikindi namazı olunca kalktı ve 27. geceyi kastederek şöyle dedi: “İnşallah, bu gece namaz kılacağız. Gece namaz kılmak isteyen kılsın!’ Ebu Zer anlatmaya şöyle devam etti: (O gece) namaz için toplandık ve Hz.
Peygamber bize gecenin üçte ikisi oluncaya kadar (teravih/teheccüt) namazı kıldırdı. Sonra mescitteki (itikâf) çadırına gitti. Ben kendisine ‘Ey Allah’ın Rasulü! Sabaha kadar bize namaz kıldırmanı çok isterdik’ deyince şöyle buyurdu: ‘Ey Ebu Zer! Sen imamınla bu namazı kılıp tamamladığında gecenin tümünü ibadetle geçirmiş gibi sevap alarak bitirmiş olursun.’ Hz. Peygamber bu şekilde bir kere kıldırdı. Farz olmasından korktuğu için (cemaatle kıldırmaya) devam
etmedi." (Ahmed b. Hanbel, V/172; Taberani, Evsat, I/140, 442.)

Ramazan'da Yapılmaması Gereken

Dünyada müslümanların evinde Ramazan ayı boyunca görülen 14 ortak davranış aşağıda listeliyoruz...

Aşırı süslenmiş ve israfa kaçılmış iftar sofraları ile kadınların bu hazırlıklar için harcadığı zaman listenin en başında geliyor.

Orta halli ailelerin bile iftar sofralarını pahalı ve çeşitli yiyeceklerle donatmaya çalıştığı ve ev kadınlarının tüm günlerini ibadet ve manevi işlerle geçirmek yerine mutfakta yemek hazırlamakla harcadığı belirtildi. 

Sigara ile orucun açılmasına şiddetle karşı çıkan yetkililer bunun çok büyük bir hata olduğunu belirtti ve Ramazan'ın bu kötü huyu bırakmak için fırsat olarak değerlendirilmesini istedi.

Listedeki diğer hatalar arasında oruçlu iken Müslümanların gıybet, dedikodu, iftira ve kötü söz söyleme gibi huylardan vazgeçmemesi sayıldı.

Özellikle Ramazan'ın son 10 gününün iyi değerlendirilmesini hatırlatan yetkililer, Müslümanların vakitlerini hayırlı işlerle geçirme yerine alışverişe çıktığını ve gereksiz harcamalarda bulunduğunu kaydetti.

Beslenme Uzmanı Hande Seven Avuk, Ramazan’da en sık yaptığımız 10 hatayı ve sakıncalarını anlattı. Doktordan Ramazan için önemli uyarılar ve öneriler...
Ramazan’da oruç ibadetini yerine getirirken dikkat edilmesi gereken çok önemli kurallar var. Zira orucun sağlığa faydaları, yaptığımız yanlışlarla vücudumuza zarar verir hale gelebiliyor. Hızlı yemek yemekten sahura kalkmamaya, süt ürünlerini azaltmaktan yağlı yiyecekleri artırmaya, sıcacık pidenin cazibesine kapılıp ölçüyü kaçırmaktan tatlı tüketimine dek birçok yanlış, Ramazan sonrası kilo artışı olarak karşımıza çıkabildiği gibi kas yıkımından saç dökülmesine dek birçok soruna da neden olabiliyor!

HIZLI YEMEK YEMEK
Sahurdan iftara doğru düşen kan şekeri bir an önce yemek yeme isteği duymanıza neden olabilir. Ancak, hızlı yemek yemek şekerinizin bir anda yükselmesine, iftar sonrasında aniden uyuma isteği ve baş ağrısına neden olur. Bununla birlikte, lokmaları yeterince çiğnemeden yuttuğunuzda vücut tarafından tokluk hormonu üretilmesini beklememiş olacağınızdan renkli ve lezzetli yemeklere hayır diyemeyecek, ihtiyacınızdan fazlasını tüketeceksiniz. Hem hazımsızlık sorunu çekecek hem de Ramazan sonrası kilo artışı ile karşılaşacaksınız.

SAHURA KALKMAMAK
Siz de 'Geç yemek yer yatarım, uykum bölünmez' diyorsanız sağlığınız için bir daha düşünün. Sahura kalkılmadığında ertesi gün iftara çok daha aç başlanır ve kontrolsüzce yemek yenir. Buna ilaveten, sahurda tüketilecek yumurta, süt, peynir, tam tahıllı ekmek, yoğurt, taze meyve, domates, salatalık, biber, yeşillikler gibi besleyici özelliği yüksek olan yiyecekler tüketilmediğinde dengesiz beslenmeye bağlı sağlık sorunları ortaya çıkacaktır.

Ramazan’da tek öğün tüketilmesi yetersiz enerji alımına bağlı zayıflık, kas yıkımı, kemik erimesi, saç dökülmesi, kansızlık gibi sağlık sorunlarına davetiye çıkarır.

YAĞLI YİYECEKLER TÜKETMEK
Yağlı yiyeceklerin midede kalma süresi oldukça uzundur, sindirimi güçleştirir. Bu nedenle, iftar ve sahur sofralarında kızartma ve kavurma gibi yağ içeriği yüksek olan yemekler, kremalı ve soslu yiyeceklerden kaçının. Ayrıca, iftar saatinin geç olması, aç kalınan süresin uzunluğu, sahurda yemek yedikten sonra yatmak gibi nedenlerden dolayı metabolizma hızı yavaşladığından yağlı yiyecekler çok hızlı kilo almanıza neden olur.

Lezzetine aldanıp kızartma tüketmek yerine, fırında, ızgara, haşlama ya da buharda pişirme gibi sağlıklı yemek pişirme yöntemlerini tüketin.

MEYVEYİ ABARTMAK VEYA AZALTMAK
Mevsim meyveleri özellikle A, C vitamini, lif, antioksidanlar ve su içermesi nedeniyle sağlıklı beslenmenin vazgeçilmezlerindendir. Kalp, kas ve eklem hastalıkları ile kanserden koruyucu en önemli besinlerden olan meyveleri az ya da fazla tüketmek sağlık sorunlarına davetiye çıkarır. İftar ile sahur arasında kısa bir sürenin olması meyve tüketimini adeta unutturuyor. Unutulması gibi mevsim meyvelerinde aşırıya kaçılması da tehlikeli.

Ramazan’da 2-3 porsiyon meyve tüketmeye dikkat edin. Aksi halde özellikle kavun, karpuz, incir, üzüm, hurma gibi meyveler şeker içerikleri ile bel çevresinde yağlanma yapabiliyor.

SÜT ÜRÜNLERİNİ AZ TÜKETMEK
Süt, yoğurt, ayran, peynir gibi besinler kaliteli protein, kalsiyum, fosfor, çinko gibi mineraller ile B6, B12 gibi önemli vitaminlerin kaynağıdır. Süt ve süt ürünlerinin besin zenginliğinin yanında ayran, kefir, yoğurt özellikle sindirim dostu probiyotiklerden zengindir. Ramazan ayında düzenli tüketildiğinde gaz, hazımsızlık, kabızlık gibi sindirim sorunlarına iyi gelmekle birlikte, vücut direncini arttırıp hastalıklara karşı koruyucu etki gösterir. Bununla birlikte, artan sıvı ihtiyacının karşılanmasını da sağlar.

İftar, sahur ya da ara öğün olarak her gün 2 bardak süt, yoğurt, ayran gibi bu besinler tüketilmelidir. Süt ürünlerini azaltmak kas kayıplarının artmasına, kemik erimesine, sindirim problemlerine yol açabilir.

YETERİNCE SU İÇMEMEK
İnsan vücudunun ortalama olarak yüzde 60’ını oluşturan suyu, yaz sıcaklarının arttığı bu dönemde en çok terleyerek kaybediyoruz. Ramazan ayında yetersiz sıvı tüketimi özellikle kabızlık gibi sindirim sorunlarına, günlük yaşantımız içerisinde halsizlik, baş ağrısı, konsantrasyon bozuklukları ve kas krampları gibi hayat kalitemizi bozan belirtilere neden olabiliyor. Aslında vücut susama hissi oluşmadan çok daha önce susuzluğun belirtileri ile karşılaşmaktadır.

İftar ile sahur arasında en az 2-2,5 litre su tüketilmelidir. Eğer su içmeyi sevmiyorsanız ayran, şekersiz kompostolar, bitki çayı, maden suyu gibi içecekler de sağlıklı alternatifleri oluşturacaktır.

PİDEDE ÖLÇÜYÜ KAÇIRMAK
Ramazan sofralarının baş tacı o. Ramazan’ı özel kılan sıcacık ve mis gibi kokan Ramazan pideleri yumurtalı, yumurtasız, susamlı, çörek otlu gibi birçok seçenek ile iftarın vazgeçilmez besinini oluşturuyor.

Aynı zamanda gün boyu düşen kan şekerinin yükselmesini ve günlük alınması gereken enerjinin önemli bir bölümünü sağlayan karbonhidrat kaynağı olarak karşımıza çıkıyor. Ancak unutmayın ki yaklaşık onda bir büyüklüğünde yuvarlak Ramazan pidesi bir dilim ekmeğe eşdeğer. Zira kokusuna ve tazeliğine aldanıp aşırıya kaçarsanız Ramazan ayı sonrasında zayıflama diyetlerine davetiye çıkarabilirsiniz.

TATLI TÜKETİMİNE DİKKAT ETMEME
Şerbetli tatlılar diyabetik şerbetli tatlı olarak sunulsa da un ve yağdan zengin oluyor. Bu nedenle şerbetli tatlılar yerine sütlü veya meyveli tatlı tercih edilmeli. Ancak ölçüye dikkat! Zira meyveli tatlılar da içeriğindeki fruktoz nedeniyle, kan şekerine karışımı hızlı olan karbonhidrattan zengin besinler. Bu nedenle haftada bir iki kereden fazla tüketilmemesi gerekiyor.

Bel bölgesindeki yoğun yağlanmadan dolayı özellikle kek, pasta, baklava gibi tatlıları yüksek kalorileri nedeniyle tercih etmeyin.

YEMEK YEDİKTEN SONRA UYUMAK
Gün boyu iş, trafik stresi, açlık ve susuzluk derken iftar saatinde hızlı bir şekilde yemeğin yenmesi sonucu kan şekeri aniden yükselir ve tatlı bir uyku sizi esir alabilir. Uykunun sizi ele geçirmesine izin vermeyin! Zira yemek yer yemez uyumanız çok hızlı bir şekilde kilo almanıza neden olacaktır.

Hayatın her anında olduğu gibi Ramazan’da da yemekten 1-1,5 saat sonra yapacağınız 30-40 dakikalık hafif bir yürüyüş kan şekeriniz, tansiyonunuz ve kalp sağlığınızı koruyacaktır.

PORSİYON KONTROLÜNÜ ELDEN BIRAKMAK
Elbette acıktınız ve bir an önce yemek istiyorsunuz. İftar sofralarının rengine, çeşitliliğine ve hatta kokusuna aldanıp porsiyon kontrolünüzü elden bırakmayın.

Avuk “Yeterli ve dengeli beslenme içerisinde besin çeşitliliği oldukça önemli olmakla birlikte, tüketilen yiyeceklerin miktarı adeta kilit unsurdur. İftara mutlaka çorba ile başlayıp, yemeklerinizi iyi çiğneyin ve midenizin tokluk sesine kulak verin. Aksi halde, fatura Ramazan sonrası artan kilolar olarak karşınıza çıkacaktır” diyor.