Taşcı, 2 Nisan Cumartesi günü ilk sahurla birlikte başlayacak olan Ramazan-ı Şerif'in kıymet ve değerinin çok iyi anlaşılması ve bu aya has ibadetlerin de titizlikle yerine getirilmesi gerektiğini belirtti.
Taşcı, "Bir kez daha günahlarımızdan kurtulacağımız yeryüzünü, kâinatı Cenab-ı Allah'ın rahmetinin mağfiretinin kuşatacağı Cennetin kapılarının ardına kadar açılacağı, Cehennem'in kapılarının kapatılacağı, bizlere hayatımızı ve ömrümüzü heba ettiren, israf ettiren şeytanların zincire vurulacağı bir Ramazan ayına daha kavuşturan Rabbimize hamd-u senalar olsun." dedi.
"Zamanlar vardır diğer zamanlara benzemez"
Bazı zamanların ve mekânların diğer zaman ve mekânlardan üstün olduğuna değinen Taşcı, "Zamanlar vardır zamanlara benzemez; mekânlar vardır mekânlara benzemez. O özel ve güzel, hayatımızda da müstesna bir yere sahip olan Ramazan ayımıza bir kez daha kavuştuk. Cenab-ı Allah bizlere ramazan ayının güzelliklerinden bahsederken en önemli özelliklerden birisi olan " Takvaya" vurgu yapar. 'Ey iman edenler! Sizden öncekilerin üzerine yazıldığı gibi sakınasınız diye sizin üzerinize de sayılı günlerde oruç yazıldı. İçinizden hasta veya yolcu olan, başka günlerden sayısınca tutar. Orucu tutmakta zorlananlar için bir yoksulun (günlük) yiyeceği kadar fidye yeterlidir. Bir iyiliği mecbur olmadan yapan için bu (yaptığı) iyidir. Ama orucu tutmanız -bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır.' ayetin Oruç'un sadece bizlere değil bizden önceki ümmetlerde Oruç ibadetinin de olduğunu bizlere bildiriyor. Ayetin sonunda da 'Umulur ki Oruç'un sorumluluk bilincin sahip olursunuz.' Umulur ki takvaya sarılır, haramlardan ve günahlardan kaçınan Allah'ın emirlerine sımsıkı sarılan Mü'minler haline gelirsiniz.' Oruç'un bir ay boyunca bizde gerçekleştirmesi gereken haller hakkındaki hususu da bizlere haber vermiş oluyor." dedi.
"'Midemiz oruç tutarken dilimiz yalanı, gıybeti terk edecek"
Orucun bütün azalarla tutulması gerektiğini vurgulayan Taşcı, "Bizlerin bir ay boyunca tutulan oruç ve yapılacak diğer ibadetlerle bir Mü'min olarak Allah'ın rızasını kazanma yolunda hızla ilerlememiz gerekmektedir. Bu ay boyunca tuttuğumuz oruçlar neticesinde takvayı elde edememiş isek demek oluyor ki Ramazan'ı kazanamamışız. Ramazan'da Rabbimizin bize emrettiği ve bizim beklediğimiz sonuç ve neticeyi almamışız demektir. Oruç kitaplarımızda imsaktan iftara kadar yeme içme ve eşlerimizle beraber olmaktan sakınmamız gereken ibadet olarak geçer. Oruç yalnızca midemizi aç bırakmak değildir. Bütün azalarımızla oruç tuttuğumuz zaman orucumuz oruçtur. Dilimizi gıybetten, gözümüzü haramlardan uzak tutacağız, elimiz harama uzanıp tutmayacak, ayaklarımız harama gitmeyecek. Rabbimizin gitmeyin dediği yerde olmayacağız. Allah Resulü (Aleyhissalatu vesselam ) buyuruyor, 'Nice Oruç tutan vardır ki onlara kalan yalnızca açlıktır. Nice sabaha kadar kıyam eden vardır ki onlara kalan yalnızca uykusuzluktur.' Midemiz oruç tutarken dilimiz yalanı, gıybeti terk edecek. O zaman orucumuz oruç olacak. Oruçlu halde kavgayı, gürültüyü terk etmeyenin aç kalmasına Allah'ın ihtiyacı yok. Öyle ki biri oruçlu olduğumuz halde bize sataşsa ben oruçluyum deyip ondan uzaklaşmak lazımdır. Tabiri caizse oruç insanlıktan melek olmaya yükselmektir." ifadelerini kullandı.
"Peygamber Efendimiz ve sahabesi camide teravih namazlarını terk etmeden kılmışlardır"
Peygamber Efendimizin Ramazan müjdeli bir şekilde sahabesine anlattığını dile getiren Taşcı, "Peygamber Efendimiz (Aleyhissalatu vesselam ) Şaban ayının son günlerinde sahabesiyle otururken, 'Ey Müslümanlar şu anda azim olan, mübarek ve bereketle dolu bir ay sizi gölgesine almaya başladı.' buyuruyor. Yerine getirdiğimiz bir farzın 70 farz gibi karşılık bulacağı bir ay. Yine başka bir hadisi-i şerifte, 'Allah bu ayın orucunu size farz kıldı, yine sevabı bol teravih, sünnet olan namazı size takdim etti.' Ramazan hazırlığı camilerimizde yapılmaya başladı. İnşallah buralarda mukabelelerimiz olacak. İki yıldır salgın nedeniyle Müslümanlara ayrı bir zevk, ayrı bir lezzet veren o teravihlerimizden mahrum kaldık. Kardeşlerimizden istirhamımızdır. İnşallah teravih namazlarımızda camilerimizi dolduralım. Peygamber Efendimiz ve sahabesi camilerde teravih namazlarını terk etmeden kılmışlardır. Zaman zaman 8 rekât mıydı, 20 rekât mıydı? Tartışmalarına şahit oluyoruz. Her gün cemaatle sahabe gibi namazı kıl. Namazı ne kadar kılsan namazdır, sevabı boldur. İnsanın hesaba çekileceği ilk ameli namazdır. Eğer farzlarda açık varsa nafilelerle onun yeri doldurulacak. Onun için teravihlerde camilerimizi dolduralım ve sonuna kadar da terk etmeyelim. Sanki son Ramazan'ımızmış gibi ilk günkü heyecanla sonuna kadar devam edelim." şeklinde konuştu.
"fitrelerimizi, sadakalarımızı, zekâtlarımızı, öşrümüzü bihakkın yerine getirelim"
Zekât ve fitre gibi mali ibadetlerde Müslümanların hassa olması ve bütçe durumuna göre alt sınırın üstünde de ödeyebileceğini belirterek, "Kardeşlerimizi, fakir fukarayı, yoksulları, miskinleri hatırlamamız gereken bir mevsim olduğunu bize öğretiyor Ramazan ayı. Özellikle yaz aylarında oruç tutarken zorlanıyoruz. Bu bize bir şey öğretiyor. Bir ay ki açlık bize hayatlarının tamamında aç olan insanları hatırlatıyor. Oruç bize diyor ki bir ay çeşitli nimetlerle iftar ettiğin halde dayanamadığın şu hayatın tamamını aç geçiren insanlar var. Onun için bu mübarek Ramazan ayında fitrelerimizi, sadakalarımızı, zekâtlarımızı, öşrümüzü bihakkın yerine getirelim. Cenab-ı Allah, 'Hasat vakti geldiği zaman ondaki fakirin hakkını ver.' buyuruyor. Tarımla uğraşan kardeşlerimiz bir harcama yapmışlarsa yirmi de bir, hiçbir harcama yapmadan ürün elde etmişse onda bir fakirin fukaranın, hakkını kendilerine teslim etmeleri gereken bir farzdır. Fitre bu sene kırk liradır. Bu sadece 40 lira vereceğim manasına gelmez. Herkes gücü nispetinde fazlasını verebilir kimi 100 lira kimi bin lira verebilir. Herkes kendi vicdan muhasebesini yapıp bunu gerekli yerlere eda edecek." dedi.
'Hocam ben ilk gün tuttum başı ağrıdı"
Bir kimsenin kendi başına ben hastayım oruç tutamam diye bir yanılgı içine girmesinin yanlış olduğunu vurgulayan Taşcı, "Ramazanla ilgili önemli bir husus da, on bir aylık bir alışkanlıktan sonra yeme ve içmeyi terk ettiğimizden dolayı ilk gün oruç tuttuğumuz doğal olarak bir baş ağrısı ve yorgunluk olabiliyor. Bazen Oruç tutmayan bazı kardeşlerimiz bize, 'Hocam ben ilk gün tuttum başı ağrıdı. Benim şekerim var sanki. Şeker hastalığından dolayı Oruç tutamıyorum.' deyince bizde zannediyoruz ki doktor bunu kendisine söylemiş. Sonra sohbet esnasında öğreniyoruz ki kendisi bunu söylüyor. Kendisi karar vermiş. İnsan kendisi karar veremez. Şayet dini hassasiyeti olan bir doktor sen şeker, kalp veya başka bir hastalıktan dolayı oruç tutamasın ders bu insan tutamayabilir. Yoksa bu öyle herkesin kendi kendine karar vereceği bir husus değildir." ifadelerini kulandı. (İLKHA)