İSTANBUL - İstanbul’da aralarında Siyasi Parti yöneticileri İslami Sivil Toplum Kuruluşu temsilcileri ve gazetecilerin bulunduğu 15 kişi hakkında verilen 113 yıl hapis cezası ve Adana’da 5 STK yöneticisine verilen cezaların Yargıtay tarafından onanması Sütlüce’de bulunan AK Parti İstanbul İl Binası önünde gerçekleştirilen bir basın açıklamasıyla kınandı.
Marmara İnsani Hak ve Özgürlükler Platformu (MİNHAP) tarafından gerçekleştirilen basın açıklamasına yüzlerce kişi katıldı. Yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı açıklamada “Cezalar bizi yıldıramaz”, “Üzülme Gevşeme Allah Bizimle”, “Zalimler için yaşasın cehennem”, “Korku nedir bilmeyiz, zulme boyun eğmeyiz, çünkü biz mustazafların sesiyiz” şeklinde sloganlar atıldı.
"İnançlı insan avına çıkarak ne elde ettiniz"
Protesto eyleminde konuşma yapan MİNHAP Genel Başkanı Cemal Çınar, “Bu Müslüman millet isterdi ki, hükümet tarafından yapılan iyilikleri tebrik etmek için burada olsaydı. Mevcut hükümet diyor ki yargı maskaralık yapıyor. Biz de ülke çapında yapılan bu maskaralıklara tepki i için buradayız. Bu memlekette sizin tabirinizle yüzyıldır polisleriniz inançlı insan avına çıktı. Ne elde ettiniz, ne kazandınız” dedi.
"Silahlı örgütlerle pazarlık yaparken Müslümanlara zulüm yapıyorsunuz"
Bütün basına İslami kurumlara, STK’lara seslenen Çınar, “Gerçekten yasal çerçevelerde yapılan hizmetler terör pazarlığına alınmasın. Silahlı örgütlerle pazarlık yapanlara sesleniyoruz: Siz bunlarla pazarlık yaparken Müslümanlara da zulüm yapıyorsunuz. Herkese sorumluluk düşüyor. Tarih nice zulümlere sahne olmuştur. Ama zulüm yapanlara, yaptıkları kar kalmamıştır. Bunun hesabını vermişlerdir” ifadelerini kullandı.
"İktidar kendini bu şekilde sıyıramaz"
Ceza verilenlerden Hür Dava Partisi (HÜDA -PAR) İstanbul İl Başkanı Mehmet Ali Gönül de konuşmada, destek veren herkese teşekkür etti. Gönül, “Bize bu zulmü reva görenleri, iktidarı, yargıyı size şikâyet etmek için geldik. Üstad`ın dediği gibi ‘hürriyetsiz yaşayamayız.’ Daha önce Elazığ ve Adana’da şimdi ise İstanbul’daki bu zulümleri size şikâyet ediyoruz. Kördürler, sağırdırlar, onlar gerçekten bilmezler. İktidar kendini bu şekilde sıyıramaz. İktidar bu zulme ne zamana kadar sesiz kalacak. İktidar şunu unutmasın ki, onları iktidara taşıyanlar bizlerdik. Günü gelince yine onları alaşağı edeceğimizi onlara göstermeliyiz. Allah zalimlerin yaptıklarını hiç bir zaman yanlarına bırakmaz. Çözüm süreci konusunda her türlü desteği verdik. Ancak görüyoruz ki hükümet eli silahlı gruplarla anlaşırken Müslüman insanları da cezaevlerine tıkıyor” şeklinde konuştu.
"Bu cumhuriyet kurulduğu günden bu güne halka zulüm getirdi"
STK davasında ceza alanlardan eski Mustazaf Der İstanbul Şube Başkanı ve HÜDAPAR Genel Başkan Yardımcısı Sait Şahin ise kendilerine 12.5 yıl ceza verildiği hatırlatarak şunları söyledi: “Allah hamdolsun ki suç olarak dosyamızda bulunanlar tecavüz, hırsızlık, silah kaçakçılığı gibi yüz kızartıcı ve insanlık dışı suçlamalar değil. Elhamdülillah Allah rızası için yaptığımız çalışmalardan dolayı suçlandık. Bunlar bizim yüzümüzü ak çıkaran cezalardır. Bunlar peygamberlerinde suçlandığı cezalardır. Bugün cumhuriyetin kutladığı bayramlardan bir gündür. Bu cumhuriyet kurulduğu günden bu güne halka zulüm getirdi. Cumhuriyet tarihi zulüm tarihidir. Bu halk cumhuriyetten, zulümden başka bir şey görmedi. Bundan dolayı halk bu rejime destek vermedi. İstiklal mahkemeleri bu halkın âlimlerini, önderlerini idam etti. Son verilen karar da cumhuriyet tarihinde yapılan zulümlere bir örnektir” dedi.
Dünyanın Bangladeş, Suriye gibi İslam coğrafyalarında yaşanan zulümlere sessiz kaldığına değinen Şahin, “Bugün Bangladeş`te bir 28 Şubat yaşanıyor. Bugün kendi hesapları doğrultusunda Suriye’de yaşananlara dünya kör, sağır ve dilsizler. Çözümü başka yerlerde, Obama’da arıyorlar. Çözüm İslam`dadır, adalet ve ahlaktadır. Ama görmek istemiyorlar.” diye konuştu.
"Kim ne hesap yapıyorsa yapsın en son hesap Allah`ındır"
Şahin sözlerini şöyle sürdürdü: “11 yıldır bu ülkenin iktidarında olan Adalet ve Kalkınma partisinin önündeyiz. 11 yıl önce de cezalar yedik, zindanlara tıkıldık ama 11 yıl sonra da yine cezalar alıyoruz. 11 yıldır ismi adalet ve kalkınma olan ve bunu hedefine koyan bir partinin önündeyiz. Kabul etmek gerekir ki, kalkınma anlamında gelişmeler yaşandı. Bu ülkenin maddesini gerçekleştirirken, ahlakı, maneviyatı yok oldu. Biz adaletli ve ahlaklı bir toplumda yaşamak istiyoruz. Kim ne hesap yapıyorsa yapsın en son hesap Allah`ındır. Kiminle kapalı kapılar arkasında ne plan yapıyorsa yapsın son plan Allah`ındır. Son nefesimize kadar Allah’a kulluğa davet edeceğiz. İsterse içinde zindan, hicret, şahadet olsun. Biz sabırla bekleyeceğiz. Kimseden korkumuz yok. Kimseye minnetimiz de yok. Bize 15 yıl önce dernekleşin parti kurun, gazete açın, siyasete girin diyenler bu gün dernek yöneticilerimize ve yazarlarımıza ceza veriyor. Peki, bu iki yüzlülük değil mi? Demek ki bunlar samimi değillerdi.”
"Emniyet Müslümanlarla uğraşmaktan Reyhanlı`yı göremedi"
Reyhanlı`da meydana gelen patlamaları da hatırlatan Şahin, bu olay üzerinden polise de seslenerek şunları ifade etti: “istihbarat bilgilerinin emniyet ile paylaşıldığı söylendi. Ama buna rağmen patlamalar meydana geldi. Çünkü emniyetin oraya harcayacak mesaisi yoktu. Emniyet Müslümanlarla uğraşmaktan, Müslüman gençleri ahlaksızlaştırmaktan, onları ajanlaştırmaktan ve İslami faaliyetlerde bulunanlarla uğraşmaktan vakit bulamadı.”
"Bu ülkenin her yerinde kurtlar Müslümanlara musallat olmuş"
Son olarak başbakana seslenen şahin, “Başbakan diyor ki; Dicle’nin kenarında bir kurt bir kuzuyu yese onun hesabı benden sorulur. Ben de diyorum ki; sayın başbakan bu ülkenin her yerinde Müslümanlara kurtlar musallat olmuş, zulümler yapıyor. Peki, bunun hesabını verebilecek misiniz?” şeklinde konuştu. (Emrah Tel, Şükrü Gündüz, Erkan Yavuz - İLKHA)

MİNHAP’ın düzenlediği basın açıklamasının tam metni
“Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. Vekil olarak Allah yeter.” (Nisa: 132)
Basın ve Kamuoyuna
2010 yılının sonu ve 2011 yılının başlarında gazeteci, STK ve yöneticilerine yapılan haksız polis baskısına ve gözaltı furyasının ardından mahkemelerden açılan dosyalar ardın ardına karara bağlanmaya başlandı.
Adana 7. Ağır ceza mahkemesinin 5 STK yetkilisi hakkında verdiği 37,5 yıl ceza Yargıtay 9. Daire tarafından onarken İstanbul 14. Ağır ceza Mahkemesinde görülen İslami STK’lar davası da sonuçlandı. Mahkeme, silahlı terör örgütü yöneticisi olma suçlamasıyla 3 kişiye 12 yıl 6’şar ay, 12 kişiye ise üye olma suçlamasıyla 6’şar yıl 3 ay, hapis cezası verildi.
Bu gazeteci ve STK yetkilileri hakkında suç unsuru olabilecek ne doküman ne suç aleti ne de bir eylem bulunmaktadır. Çalışma ve faaliyetleri; toplumda ahlaklı ve erdemli fertler yetiştirmek, kutlu doğum etkilikleri düzenlemek, Filistin, Çeçenistan ve dünya genelinde zulüm gören tüm mazlum ve Mustazaf insanlara yardım eli uzatmaktan ibarettir.
STK, siyasi parti temsilcileri ve yazarlardan olan bu insanlara verilen cezaları post modern 28 Şubat sürecinde veya İslam’la savaşan hükümetlerin döneminde bu cezalar verilmiş olsaydı kısmen anlardık. Ama gel gör ki dindar kimliğinden dolayı değişik hukuksuzluk ve baskılarla önü kesilmeye çalışılan ‘silahlar sussun fikirler konuşsun’ ‘dindar bir nesil yetiştireceğiz’ diyen bir başbakanın iktidar olduğu dönemde olması bizleri fazlasıyla üzmüş ve endişelendirmiştir
Yargı reform üzerine reformun yapıldığı, yargı paketlerinin ardı ardına çıkarıldığı, eli silahlı olanların düz ovada siyaset yapmak için topyekûn uğraş verildiği, sözüm ona akil adamların tellal misali köy köy gezerek “zulüm bitti, adalet, hak hukuk geldi” dedikleri böylesi bir dönemde siyaset yapan toplumsal barış ve huzurun sağlanması için bağırlarına taş basan sivil toplum temsilcilerinin böylesi ağır cezalara toptan çarptırılmaları büyük bir çelişki ve tezattır.
Bu cezayı verenlere soruyoruz
10 yıl boyunca cezaevinde kaldıktan sonra tahliye olan babasını karşılamak için cezaevi kapısına gitmek suç mu? Fakir ve yardıma muhtaç insanların ihtiyaçlarını karşılamak ve bunun için kermes düzenlemek, yasal ve izinli programlar düzenlemek, yasal yayın yapan gazete ve dergide yazmak ve çalışmak suç mu? Bunların karşılığı hangi yasa ve hukukta silahlı örgüt yöneticisi ve üyesi olmakla eş değerdir?
Bu cezayı veren mahkemelere ve hazırladıkları fezlekelerle bu cezaya ortak olan kolluk kuvvetlerine çağrımız şudur. Kararlarınız vicdanları rahatlatmak bir yana, vicdanları sızlatmakta ve yürekleri kanatmaktadır. Mütedeyyin insanları karalamak ve ceza vermek için taraflı ve önyargılı fezleke, iddianame ve kararlarınıza son verin. Sizden beklentimiz tarafsız ve bağımsız kararlar vermenizdir. Unutmayın ki hepimiz yarın mahşerde toplanacak ve yaptıklarımızın hesabını vereceğiz.
Hükümete ve başbakana da çağrımız şudur; toplumsal huzur ve barışı sağlamak için her türlü bedeli ödemeye hazırım demektesiniz. Ülke tarihinin en muktedir hükümeti ve başbakanısınız. Bu kararlara da direk müdahaleniz olmayabilir ama şu anda yasama, yargı ve yürütmenin başısınız. İstediğiniz yasayı anında çıkarmaya muktedirsiniz ve çıkarıyorsunuz. Dün “yargı ayağımıza kurşun sıkıyor diyordunuz. Ama bugün öyle bir mazeretiniz yoktur. Eğer haberim yok diyorsanız özrünüz kabahatinizden büyüktür. Dicle’nin kenarında değil bir kurt kuzuyu götürmekten, senin hükümetin döneminde yüzlerce mütedeyyin insan haksız yere ağır cezalarla cezalandırılmakta ve aileler perişan edilmektedir. Umut ve temennimiz haksızlıkları görmeniz ve gerekenleri yapmanızdır. Yok, eğer toplumsal barış ve hukuk Müslümanlar için geçerli değil veya bir yerlere diyet borcum var diyorsanız bunu açıkça ifade edin ki biz de halk da anlayalım.
Marmara İnsani Hak ve Özgürlükler Platformu (MİHAP) olarak umut ve temennimiz bu kararların Yargıtay`dan geri dönmesi, İslam ve Müslümanlara karşı olan bu ön yargı ve hukuksuzlukların sona ermesidir.
Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da her türlü hukuksuzluğun takipçisi olduğumuzu burada ifade eder haksızlıklara karşı tüm kurum ve kuruluşlardan tepkilerini meşru zeminde göstermeye çağırıyoruz.