İtikaf bir mescitte Allahın rızasını kazanmak için belli adap içerisinde bir müddet kalmaktır.Sünnet olan itikaf ramazanın son on gününde yapılandır.
Peygamber efendimiz Medine`ye hicretinden sonra her yıl ramazanın son on gününde itikafa çekilir bütün geceyi ve gündüzü ibadet ile ihya ederdi.
İtikaf ile ilgili olarak Rabbimiz (c.c): “Mescitlerde itikafta iken eşlerinize yaklaşmayın bunlar Allahın koyduğu sınırlardır. Bu sınırlara yaklaşmayın, Allah kendisinden sakınsınlar diye ayetlerini böyle açıklar” (Bakara 187.). İtikafa girecek yerin mescit olması gerektiğini belirtmiştir.Kadınlar evlerinin bir odasını mescit haline getirerek itikafa girebilirler.
Hz. Aişe annemiz :Ramazanın son on günü Peygamber efendimizin (s.a.v) itikafa girdiğini, ibadet ile meşgul olduğunu, ailesini namaz için uyandırdığını ve hanımlarından uzak kaldığını belirtmiştir.
Peygamber efendimize hizmet etme şerefine nail olan Enes B.Malik`ten rivayet edilen hadiste peygamberimizin itikafı ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur:``Resulallah(s.a.v) ramazanın son on gününde itikafa girerdi fakat bir sene seferde olduğu için itikafa giremedi ertesi sene yirmi gün itikafa girdi.
İtikaf sadece peygamberimizin ümmetine has bir ibadet değildir.Bir ayette Rabbimiz(c.c): “Hani biz beyti insanlar için sevap kazanma yeri ve emin bir mahal yapmıştık sizde İbrahim`in makamından bir namazgah edinin.İbrahim`e ve İsmail`e tavaf edenler, itikafa girenler, rüku ve secde edenler için evimi (kabe`yi) temizleyin diye emretmiştik” (Bakara 125.)
İtikaf sünneti bize dünya hayatının manasını ve ahiret hayatının önemi üzerinde tefekkür etmeyi ve ibret alma imkanı sağlar. Mümin bir şahsiyet itikafta kaldığı süre zarfında nefis muhasebesi yapar ve ben kimim, nerden geldim ve nereye gidiyorum gibi sorularla kendini hesaba çeker.
İtikafa giren kimse dünya meşgalelerinden uzaklaşır kendini tamamen Allah(c.c)`ye verir.Vaktini zikir, taat ve ibadet ile kuran okuyarak geçirir
Şu dünya hayatında şeytan ve nefsimiz binlerce yol deneyerek bizi Allaha karşı sorumluluklarımızı yerine getirmekten alıkoymaya çalışmaktadır.
Bu şeytani çağrılara karşı ciddi bir direniş göstermezsek (Allah korusun) ayağımız kayabilir, farkında olmadan yoldan çıkabiliriz. Bu nedenle bizi Allahın rızasını elde etmekten alıkoymaya çalışan şeytan ve nefsimize karşı koyabilmek için ciddi bir manevi donanıma ve güçlü bir şahsiyete sahip olmamız gerekir.
İtikaf bize şeytanın çağrılarına direnme gücü kazandıran, şer odakları ile olan mücadelemizde galip gelmemizi sağlayan önemli bir unsurdur.
İşte bizler her ramazan ayının son 10 gününde itikafa girme suretiyle bir tevhit geleneği olan Hz. Peygamber(s.a.v) efendimizin sünnetini ihya etmeliyiz.
Hz. Ali`den rivayet edilen bir hadiste: Kim benden sonra terkedilmiş bir sünnetimi ihya ederse beni seviyor demektir, beni sevende benimle beraber olur.
Başka bir hadisi şerifte ise: ``Kim benim terkedilmiş bir sünnetimi ihya ederse ona yüz şehit sevabı verilir`` buyrulmuştur.
Ramazan ayı sadece oruç ayı değildir.Oruçla beraber pek çok zineti kuşanmış bir aydır.İtikaf başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden azat olan bu mübarek ayın en önemli zinetlerinden biridir.
İslam büyüklerinden meşhur Ata B. Rebah derki: İtikafa giren kimse büyük bir zatın kapısında oturup, “İhtiyacımı almadıkça buradan ayrılmam” diyen bir ihtiyaç sahibine benzer.
Ramazanın son on günü içerisinde itikafın sünneti Müekkede olmasının hikmeti, Kadir gecesini ihya etmektir. Çünkü Kadir gecesi Kuran`ın tabiri ile bin aydan daha hayırlıdır.İtikafa giren bir Mümin bu arınma ayının son günlerinde tabiri caiz ise beraatını almak için gayret sarf eder.
Son olarak buradan memur, işçi ve tüm esnaf kardeşlerimize çağrımız şu`dur ki: Amirlerinizden ve iş verenlerinizden yıllık izin isteyerek itikafa girme suretiyle bu manevi atmosfere, ruhi temizliğe ve günahlardan arınmaya koşun.
Selam ve dua ile …
Nihat Çam / Şanlıurfa – Yaş: 32