Halepçe Katliamı, 1988 yıllarına ait tarih yapraklarına kara bir leke olarak geçen olay. Zalimin gerçek yüzünü gösterdiği, Kürt milletinin Mustazaf olduğunun kanıtı olan gün.
Resmi rakamlara göre 5 bin kişinin öldüğü, 10 bin kişinin yaralandığı ve binlercesinin sakat doğmasına neden olan bu katliamın üzerinden geçen 34 yılda hiçbir acı unutulmadı.
Batı ve Avrupa'nın küçük bir piyonu olan Saddam Hüseyin'in birçok kötülüğünden sadece biri olan bu katliam Kürt halkına karşı yapılmış en büyük kimyasal saldırı olarak bilinir.
Mardin Artuklu Üniversitesi İdeal Gençlik Topluluğu tarafından Halepçe'de ölen binlerce insanı anmak için düzenlenen programa katılan Şehitler Kervanı Platformu Başkanı Ömer Çelik, Halepçe'nin Batı ve Avrupa'nın katliam dolu geçmişinde bir kara leke olduğunu belirterek insanların Avrupa ve Batının güler yüzüne aldanmaması gerektiğini söyledi.
"Batı ayakta kalabilmek ve saltanatını sürdürebilmek için çok ciddi katliamlara girişmiştir"
Gücünü korumak ve saltanatını ilerletmek için batının tereddüt etmeden katliam gerçekleştirdiğini söyleyen Çelik, çağımızda bile katliam ve zulümlerin devam ettiğini söyledi.
Bu süreçte bilinmesi gereken 2 önemli kavramın olduğuna dikkati çeken Çelik, "Mustazaf kelimesini ya da mustazafdan bahsettiğimiz zaman, özellikle anlatmamız gereken birde müstekbirler vardır. Çünkü bu iki kavram birbirinden ayrılmaz. Hz. Ali efendimiz, zulmün her daim iki ayağından birinin müstekbirler yani zalimler, ikincisinin ise mustazaflar yani mazlumlar olduğunu belirtiyor." dedi.
Çelik, "Roma İmparatorluğu devlet haline geldikten sonra bile tarihe baktığımızda akla hayale gelmeyecek derecede korkunç katliamlar yapmıştır. Oradan günümüze gelinceye kadar batı ayakta kalabilmek ve saltanatını sürdürebilmek için çok ciddi katliamlara girişmiştir. Şu anda hala dünyanın dört bir tarafında mazlum ve mustazafların feryat û figanlarının titrettiği bir çağdayız ve bu çağa bizler tanıklık ediyoruz. Gözlerimizle görüyoruz. Bundan 30-40 yıl önce kitle iletişim araçları bu kadar yaygın ve güçlü değildi. Dolayısıyla 1982 yılında Suriye'de zalim Esad'ın Hama'da yapmış olduğu katliamda gayri resmi rakamlara göre 60 bin insan öldü. İnanın o zaman belki Şam'da ya da Halep'te ya da Kamışlo'da ya da Lazkiye'de oturan insanlar dahi o katliamı duymadılar, bilmediler ve haberleri olmadı. Ama bugün Suriye'de, Irak'ta, Yemen'de ya da Arakan'da bir insan dahi ölse hemen duyabiliyoruz. Biz çağa tanıklığımızı dahi anlatsak Batı'nın ne kadar vahşi, medeniyetten yoksun ve aşağılık bir sistemlerinin olduğunu görebiliriz." şeklinde konuştu.
Emperyalizmin başlangıcından itibaren katliamlar düzenlediğini ve hala devam ettiğini belirten Çelik, sözlerine şöyle sürdürdü:
Emperyalizm başladığı andan itibaren yani bundan yaklaşık 200 yıl önce 1933-1945 yılları arasında Alman imparatorluğunu kurmak ve mükemmel Alman ırkını oluşturmak hedefiyle diğer milletlerden ve etnik gruplardan 20 insan öldürüldü. 1908 yılında bugünkü Namibya sınırları içerisinde gerçekleştirilen katliamda binlerce insanı katlettiler. Tarihi katliamlarla dolu olan Fransa 1830 yılında sömürge olarak işgal ettikleri Cezayir'de her türlü insanlık suçunu çekinmeden işleyen Fransızlar 500 binden fazla Cezayirliyi katletmiştir. 8 binden fazla köyü haritadan silmiş, 2 milyondan fazla Cezayirliyi muhacerete zorlamıştır. Yine aynı şekilde Danimarka, Hollanda gibi ülkeler, insanın insanlığından utanacağı vahşi bir şekilde insanları katlettiler ve öldürdüler. Tarlalarda çalıştırdıkları insanlar az kauçuk ya da Hindistan cevizi topluyorlar diye ebeveynlerinin gözleri önünde çocuklarının ellerini kestiler. Ve bu rakamlar binler ya da 10 binler değil 100 binlerle ifade ediliyor.
"Saddam'ı bir diktatör gibi beslediler ve büyüttüler"
Şehitler Kervanı Platformu Başkanı Ömer Çelik
Batının, Saddam'ı önce yükseltip, çıkarlarına karşı geldikten sonra ise diktatör ilan ettiğini belirten Çelik, "Batı hayranlığı bütün düşüncemizi, ruhumuzu, benliğimizi o kadar çok etkilemiş ki, Amerika Vietnam'ı işgal ettiği zaman 3 milyon insan öldürüldü. Hiroşima ve Nagazaki'de atılan atom bombası neticesinde 300 bin insan hayatını kaybederken bir milyondan fazla insan sakatlandı. Halepçe gibi orada da doğan çocuklar yıllarca sakat doğdu. İşte Halepçe. Halepçe aslında bardağı taşıran son damlaydı. Enfal operasyonu adı altında 2-3 yıl önce başlayan ve yer yer binlerce insanın öldüğü bir operasyondu. Ama Saddam, Avrupa ve dünyanın gözünde zalim, diktatör değildi. O zamanlar Saddam batının gözbebeğiydi. Zaten Saddam'ın o kimyasalı üretme kapasitesi yoktu. O kimyasalı ona veren Batıydı. Saddam'ı bir diktatör gibi beslediler ve büyüttüler. Sonraysa mazlum ve Mustazaf Kürt halkının başına bela eden yine batılı devletlerdi. Ne zamanki Batının ve Saddam'ın çıkarları birbiriyle çelişti, işte o zaman Saddam onlarında gözünde diktatör olmaya başladı." ifadelerini kullandı.
Batıya köle olan ve onların sözünden çıkmayan kimseye karışmadıklarını belirten Çelik, "Hiçbir batı ülkesinin televizyonunda, sosyal medyasında ya da insan hakları örgütlerince Suudi Arabistan'a diktatör dediğini duydunuz mu? Suudi Arabistan'da seçim dahi yok. Kraliyet var. Ortadoğu ve körfezin birçok ülkesinin kralları, liderleri ve Uzak Doğu'nun bir kısmının liderleri aynen böyle krallık, saltanat ya da darbeyle başa gelmiş, ülkelerinde seçim bile yok. Ama hiçbir batılı ülke ve hiçbir insan hakları örgütü onlara zalimsiniz, diktatörsünüz diyemiyor. Çünkü kendilerine hizmetleri için diktatörlük yapıyorlar. Kendileri için insanları öldürdüklerinden dolayı böyle ithamlarda bulunmuyorlar. Halepçe'de, Arakan'da, Çin'de, İsrail'de yapılan katliamların hepsinin arkasında batı ve batı medeniyeti vardır. Fakat onlar kendilerini çok iyi kamufle edebiliyorlar." diye belirtti.
"Batı'nın teknolojisi, giydiği elbiseleri, parfümleri bizi yanıltmasın"
Avrupa ve Batının olayları her zaman kendi lehlerine göre lanse ettiklerini ve bir şey yapmak istediklerinde sadece istemelerinin onlarca yeterli olduğunu belirten Çelik, "Bundan 3-4 ay önce Afganistan'da Taliban hükümeti başa geldi. Taliban başa gelince hem batılı devletler hem de batılı gibi düşünen, giyinen, oturan, kalkan ama dışardan Müslüman görünen zavallılar bile Taliban devletine saldırmaya başladılar. Sözde sebep neydi? Saldırılarının ana temeli kadın ve çocuk hakları. Saldırmak, düşürmek, alı koymak, kendilerine köle yapmak istedikleri bütün ülkelerde oynadığı oyunlar, kullandığı tabirler ve reklamlar hep aynıdır. Başta kadın ve çocuk hakları, oysa bütün bu silahların gaye ve amacı batının birer argümanı olmaktır. Ama aynı batı Kürdistan'da öldürülen kadınları, kendi diktatörlerinin öldürdüğü kadınları gündem etmez, sanki hiçbir şey yokmuş gibi. Batı budur, Avrupa budur, asla değişmemişlerdir. Teknolojisi, giydiği elbiseleri, üzerine sürdüğü parfümleri bizi yanıltmasın. Batı aynı batıdır." dedi.
Çelik, son olarak şunları söyledi:
"Ukrayna'da bir savaş çıktı. Rusya ve Ukrayna savaşıyorlar. 19 gündür farklı bir haber veya aksiyon göremezsiniz. Ukrayna'da bu kadar insan öldü, şu kadar asker öldü. Babalarından, annelerinden ayrılan çocukları gösteriyorlar, sığınakları gösteriyorlar. Acındırıyorlar çünkü acınacak haldeler. Elhamdülillah bizler Müslümanız. İnsanların diline, dinine, ırkına bakmaksızın mazlum ve Mustazaf olan herkese acırız, yüreğimiz sızlar. Ama bir tek kendi kendimize acımıyoruz. Aynı basın aynı hassasiyeti Suriye'de, Irak'ta insanlar katledilirken göstermedi. Türkiye basınından bahsediyorum. Arakan'da bu kadar katliam olurken göstermediler. Yemen'de insanlar çocuklar ölürken göstermediler. İçine düştüğümüz hali görebiliyor musunuz değerli kardeşlerim." dedi. (İLKHA)