Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’na katılarak bir konuşma yaptı.
"Rize-Artvin Havalimanını önümüzdeki ay açılışını yapacağız"
CHP'nin, AK Parti hükümetinin yaptığı tüm yatırımlara karşı çıktığına işaret eden Erdoğan, "Yavuz Selim Köprüsü'nü yaptık ona takıldılar, Osmangazi'yi yaptık ona takıldılar, Nissibi Köprüsü'nü, Şanlıurfa'dan Adıyaman'ı birbirine bağladık ona takıldılar. Çünkü akılları bu tür şeyleri kabullenemiyor, almıyor. Bütün bunlarla beraber İstanbul-İzmir arası 7-7,5 saatken onu 3 saat 15 dakikaya indirdik, havsalaları almadı, almaz. Biz bunlarla kalmadık Samsun, sınır kapısına varıncaya kadar o bölgeyi elhamdülillah, öyle tek gidiş tek geliş değil, otoyol hâline getirdik ve onu da havsalaları almadı, almaz. Şimdi buradan sesleniyorum, ey ana muhalefet bak Ordu-Giresun'da denizin üzerinde bir havalimanı yaptık, haberiniz var mı? Şimdi Rize-Artvin, orada da havalimanımız bitiyor, inşallah önümüzdeki ay onun da açılışını yapacağız, haberiniz var mı?" dedi.
Muhalefetin eser ve hizmet merkezli tartışmalardan ısrarla kaçtığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Çünkü bu konuda hem geçmişteki müktesebatları itibarıyla söyleyecek sözleri yok hem de geleceğe dönük çalışmaları, hazırlıkları, projeleri mevcut değil. Bizim de üzerine üzerine gitmemiz gereken yer işte tam da burasıdır. Muhalefetin çapsızlığını eser ve hizmet siyasetimizin gücüyle ortaya koyarak ülkenin sadece geçmişinin değil geleceğinin de partisi olduğumuzu herkese kabul ettirebiliriz. Mesela eğitimde, ülkemizdeki resmî, özel okul sayısını 50 binden 90 bine çıkarmışız. Bekleriz ki siyasi rakiplerimiz bunu 100 bine 120 bine çıkarma taahhüdü ile karşımıza gelsin. Böyle bir dertleri var mı? Yok." diye konuştu.
Bazılarının "Siz gerçekten Kürt'leri de seviyor musunuz?" diye saf saf sorduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı: "Allah'tan korkun ya. Rabbimizin emrine bir defa ittiba etmişiz. Asla ayrım diye bir şey burada biz yapamayız. Rabbimizin tüm yarattıklarının, siyahı ile beyazı ile Türk'ü, Kürt'ü, Laz'ı, Çerkez'i, Gürcü'sü, Abhaz'ı ile bunlar bizim kardeşlerimiz. Üstünlük şu kavim, bu kavimle değil sadece ittiga iledir. Şimdi onlara 'Siz ittigayı biliyor musunuz?' diye sormak lazım. Bilmezler çünkü onlar başka şeylerle meşgul. Allah katında en yüksek olanların kim olduğunu Rabbimiz bilir ve en saygın olanlar da onlardır." şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, güvenlikte Türk Silahlı Kuvvetlerini, Emniyet ve Jandarma teşkilatlarını, Sahil Güvenliği, Millî İstihbarat Teşkilatını personel, araç-gereç ve operasyonel kabiliyet bakımından dünyanın sayılı güçleri hâline getirdiklerini belirterek, "Şu anda bizim Millî İstihbarat Teşkilatımız belki de Pentagon'dan sonra dünyanın iki numaralı teşkilat binasıdır. Şimdi de inşallah Silahlı Kuvvetlerimizin tüm birimlerini yine Millî İstihbarat Teşkilatımıza yakın bir bölgede, onunla beraber güvenliğimizi çok daha güçlü bir şekilde temsil edeceğiz. Orada görev yapacak Genelkurmay Başkanlığımızdan, Kara, Deniz, Hava hepsine bunları da teslim edeceğiz." diye konuştu.
Seçim Kanunu
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhur İttifakı olarak uzunca bir süredir hazırlıklarını yürüttükleri Seçim Kanunu'ndaki değişikliklere ilişkin çalışmayı, geçtiğimiz günlerde Meclis'in takdirine sunduklarını hatırlattı. Seçim barajının yüzde 7'ye düşürülmesinden ittifakların milletvekili çıkarma hesabının yeniden yapılmasına, seçmen kütüklerinin tanziminden yeni yönetim sistemiyle ilgili uyum hükümlerine kadar pek çok düzenlemeyi içeren bu teklifin Türkiye'ye hayırlı olmasını dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu açıklamalarda bulundu:
Bu teklifle ilgili detaylı açıklamaları arkadaşlarımız zaten kamuoyuyla paylaştılar. Burada sadece bir hususun altını çizmek istiyorum. Seçim Kanunu'nda yapılacak bu düzenlemeler, en çok CHP milletvekillerini rahatlatacaktır diye düşünüyorum çünkü biliyorsunuz bu partinin milletvekilleri seçimler öncesi gruplar hâlinde, gözleri yaşlı, boyunları bükük, bu şekilde başka partilere altın tepside ikram ediliyordu. Bu düzenleme de en çok CHP milletvekillerinin işine yarayacaktır. Çünkü CHP ittifakını geniş tabanlı göstermek için kendi mensuplarının seçilmesi gereken yerlerin bir kısmını diğer partilerin adaylarına peşkeş çekiyordu. Meclis'e verilen teklifle bu garabetin de önüne geçilmekte, CHP'lilerin kendi listelerine sahip çıkabilmelerine imkân sağlanmaktadır. Sorsanız AK Parti'yi demokrat olmamakla, sadece kendi çıkarını düşünmekle suçlayacaklarını ama gördüğünüz gibi biz seçim kanunundaki değişikliği çalışırken bile CHP'li milletvekillerinin yaşadığı sıkıntıları da dikkate aldık, düşüncelerini, onların da endişelerini giderecek şekilde yaptık.
Bunun için Komisyon ve Genel Kurul görüşmelerinde CHP'li milletvekillerinin sunulan teklifi, "alenen yapamasalar bile kalben destekleyeceklerine" inandığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Aslında siyasette elini en çok rahatlattığımız kişi de CHP'nin başında. Bunca yıldır hiçbir iş yapmadan, hiçbir seçim kazanamadan durmayı başarabilen Kılıçdaroğlu'dur. Öyle Ahlatlıbel'de yuvarlak masanın etrafında toplanmayla siyaset olmuyor." açıklamasını yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun önce AK Parti'nin yaptıklarına ve yapmakta olduklarına bakıp sonra kürsüde bunların bir kısmını iftiraya varan yalan yanlış bilgilerle eleştirdiğini, bir kısmını da sanki kendi akıl etmiş ve kendi söylemiş gibi anlattığını ifade ederek şöyle konuştu:
"Bir gün bakıyorsunuz, terörle mücadele için yaptığımız sınır ötesi harekâtlarına... Herhalde PKK'ya göbekten bağlı olduklarını gücendirmemek için zırva bahanelerle karşı çıkıyor. Sonra bir başka gün bu harekâtları kendisinin önerdiğini söylüyor. Bir gün bakıyorsunuz, ülkemizin dünyadaki en önemli markalarından biri hâline gelen insansız hava araçları başta olmak üzere savunma sanayisi ürünlerimizi yerden yere vuruyor. Sonra bir başka gün bu projelerin kendisine ait olduğunu ifade ediyor. Hatta hatta o fabrikayı benden önce gidip gezmiş, görmüş. Böyle yalan olur mu? Böyle pespayelik olur mu? Anlamak mümkün değil. Bir gün bakıyorsunuz, Türkiye'nin onurlu dış politika duruşlarına en ağır, en galiz ifadelerle saldırıyor, sonra bir başka gün kendinden gayet emin şekilde bu duruşun patentine talip oluyor. Patent bize ait. Bir gün bakıyorsunuz, Türkiye'nin enerji alanında yaptığı yatırımları çetecilikten kaynak israfına, iş bilmezlikten çevreciliğe kadar bir sürü bühtanla 'tukaka' ilan ediyor. Sonra bir başka gün hesaba kitaba gelmez yöntemlerle de aynı işleri kendisi proje olarak anlatıyor." (İLKHA)