Riyad Makaev / Analiz
Bölgedeki durum gerçekten çok rahatsız edici bir hal aldı. İsrail’in iddia ettiği Hizbullah’a verilmek üzere hazırlanan silahlar için Suriye silah depolarına yaptığı hava saldırısı ve Türkiye’nin Reyhanlı kentinde 51 kişinin hayatını kaybettiği ve Türkiyeli yetkililerin Suriye İstihbaratını suçladığı terör saldırısından sonra, Suriye etrafında kara bulutlar toplanmaya başladı. İsrail saldırılarına devam etmek için can atıyor ve “Hizbullah” da yanıt vereceğini söylüyor. Suriye’nin müttefiki olan İran’ın savaşa girmeyeceğine dair bir garanti de yok. Öte yandan Suriye muhalefetine ciddi ve büyük bir silah kaynağı sağlamak ve silah temini için yeşil ışık yaktırmak için ABD Başkanı Barak Obama’nın üzerindeki baskılar artmaktadır.
BATILI DEVLETLER ÇIKAR PEŞİNDE
Büyük devletler kendi siyasi oyunlarını oynamaya devam ederken Suriye’de her gün yüzlerce insan evinden oluyor ve öldürülüyor. Zulüm, olduğu gibi devam etmektedir.
Tesadüf mü bilinmiyor ama geçtiğimiz Salı günü Başbakan Erdoğan, ABD’ye gitti. Suriye’deki son durum, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un ABD’li meslektaşı John Kerry ile görüşmesinde “Suriye’deki son durum” en önemli konu haline gelmişti. Bu hafta başında Soçi’de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile israil Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında bir görüşme gerçekleşti. Geçen Cuma günü ise Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, İngiltere Başbakanı David Cameron ile Suriye konusunu görüşmüştü. Bu görüşmelerde Putin, “Bizim, şiddetin hızlı bir şekilde bitirilmesinde ve barış sürecinin başlangıcı için ortak ilgi alanımız var. Biz olası ortak adımlarımızdan konuştuk” dedi.
BATI, İSLAMİ GÜÇLERİ DÜŞÜNÜYOR
Bu görüşmelerde konuşulanlar, çatışmanın taraflarının nihayet düzenlenecek bir konferansla müzakere masasına oturup problemi barışçıl yollarla çözmeyi amaçlıyor. Ama Batılı politikacılar için böyle bir gelişme “kontra” bir süreç olabilir. Mevcut çoğu devlet başkanı, Beşar Esed ile aynı masada oturmaktan rahatsız olacaktır. Batılılar için daha da kötü olan şey, Suriye muhalefetinin ana itici gücünün İslamcılar olması veya “El Kaide” militanlarının olması.
Bir taraftan “El-Kaide”ye karşı savaşırken diğer taraftan onlara sahip çıkmak, Batılı politikacıların kendi ülkelerindeki imajını bozacaktır. Belki Batı, barış konferansını öne sürerek Esad’ı devirmek için çalışıyor da olabilir.
Son verilere göre Beşar Esed’e bağlı güçler, Özgür Suriye Ordusu güçlerine karşı son günlerde önemli bir üstünlük elde etti. Bu nedenle Esed, kendini daha bir güvende hissediyor. İsrail hava saldırısından sonra Esed’in bazı rakipleri bile onun etrafında toplandı. Türkiye NATO desteği olmadan Suriye’ye asla gitmeyecek gibi görünürken NATO, Libya kampanyasından sonra “dinlenme” moduna geçti. Reyhanlı saldırısından sonra Başbakan “provokasyona izin vermeyiz” dedi. Bu arada Katar, bazı bağımsız kaynakların verdiği bilgilere göre insani müdahale olasılığı olmasına rağmen Suriye içindeki muhalefete sağladığı mali desteğini azaltmaya başladı.
OLAN YİNE MASUM MÜSLÜMANLARA OLUYOR
Tüm bu gelişmeler olurken Suriye halkı için hayat, içinden çıkılamaz bir hale gelmektedir. Ülkede taş üstünde taş bırakmayan Esed güçleri, her gün yüzlerce masum insanı katletmektedir. Suriye halkı kendi vatanını, kendi hükümeti tarafından yapılan baskı ve zulüm yüzünden dolayı terk etmek zorunda kalıyor. Müslümanlara Suriye’de kan kusturuyorlar. Olan her şey, yine masum Müslümanlara oluyor.